Tarihte Bugün! 11 Haziran Tarihinde Yaşananlar…
1-) 31 Mart isyanını bastıran Hareket Ordusu’nun Komutanı, Sadrazam ve Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa düzenlenen bir suikast ile öldürüldü. (1913)
2-) İller Bankası kuruldu. (1933)
3-) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartışmalara neden olan, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu kabul edildi. (1945)
4-) Cumhuriyet tarihinin 5. devalüasyonu yapıldı; Türk lirası’nın 1 Dolar karşılığı değeri 47 lira 10 kuruş oldu. (1979)
5-) Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde irticaya (vesayetçi bir kurum) karşı Batı Çalışma Grubu oluşturulduğu bildirildi. (1997)
Batı Çalışma Grubu (BÇG), postmodern darbe olarak bilinen 28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanıp uygulanmadığının denetimi amacıyla kurulan bir yapı olduğu iddia edilmektedir.
BÇG, Güven Erkaya’nın komutanı olduğu Deniz Kuvvetleri bünyesinde faaliyet göstermiştir. Fikir babası ise Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’dir. İrticai faaliyet içerisinde olduğunu iddia ettiği kişilere karşı tedbir almak amacıyla kurulan BÇG’nin 28 Şubat sürecinde 6 milyona yakın insanı fişlediği iddia edilmektedir. Yasa dışı olarak kurulduğu iddia edilen bu çalışma grubu, Mesut Yılmaz Hükûmeti döneminde yasallaşmış, birkaç yıl sonra lağvedilmiştir.
1997 yılında Emniyet İstihbarat Dairesi bazı önemli belgelere ulaştı. Belgelere göre Orgeneral Çevik Bir’in emriyle, Batı Çalışma Grubu (BÇG) adında bir birim oluşturulmuştu.
16 Nisan 1997 tarihli olan ve bütün askerî birimlere gönderilen ilk belgede, laiklik aleyhtarı faaliyetlerin arttığı vurgulanarak camilerin gözetim altına alınması emrediliyordu. Plana göre görevli askerî personel camilere gidecek ve laiklik karşıtı fiil ve sözleri ivedilikle garnizon komutanlıklarına bildirecekti.
Çevik Bir imzasını taşıyan ve bütün askeri birimlere gönderilen 29 Nisan 1997 tarihli ikinci belgede her ildeki öğrenci yurtları, özel okullar, dernekler, vakıflar, Kur’an kursları, imam hatip okulları ve bu kurumlara giden gelenlerin sayısının ve kimliklerinin tespit edilmesi isteniyordu. Üçüncü belge ise birimin bilgi ihtiyaçlarının karşılanması hakkında idi.
Emniyet İstihbarat Dairesi, askerî darbe hazırlığı olarak algıladığı belgelerle ilgili bir rapor hazırlayıp dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Başbakan Necmettin Erbakan ile Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e iletti. Erbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i BÇG belgelerinden haberdar etti. Demirel de belgelerin birer nüshasını dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya iletti.
Genelkurmay, TSK’ye ait belgelerin deniz kuvvetlerinden nasıl dışarı çıkarıldığı konusunda soruşturma başlattı. Emniyet İstihbarat Dairesinde geçici görevle çalışan polis kökenli Deniz Onbaşı Kadir Sarmusak’tan şüphelenen askerî savcılık, Sarmusak’ı sorguladı. Daha sonra işkence ile sorgulandığını iddia edecek olan Sarmusak, ilk ifadelerinde belgeleri dışarı çıkardığını kabul etti. Askerî savcılık, Sarmusak’a oda hapsi cezası verip bu dosyayı kapattı.
Sarmusak, 6 Haziran 1997 tarihinde oda hapsinden çıkarılarak İskenderun’a gönderildi. Ancak olay basında yer aldı ve Sarmusak tekrar sorgulanarak 7 Temmuz 1997’de tutuklandı.
Üç gün sonra bir BÇG belgesi daha basında yer aldı. Koramiral Aydın Erol imzalı belgede her askerî birimden bölgelerindeki valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve daire başkanlarının siyasi görüşleri, biyografileri ile siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatı yönetim kadroları, yerel TV ve gazeteler, meslek kuruluşları, yükseköğretim kurumları, sendikalar ve konfederasyonlar hakkında bilgi isteniyordu. Bunun üzerine belgeleri Meral Akşener’e ileten Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu, askerî savcı tarafından sorgulandı ve 16 Temmuz 1997 tarihinde tutuklandı.
11 Eylül 1997’de başlayan dava dosyasında yer alan BÇG belgelerinin orijinal belgelerle karşılaştırılması gerektiği için savcı belgelerin asıllarını, resmî yazıyla Genelkurmay’dan istedi ancak Genelkurmay asıl BÇG belgelerini göndermedi.
Yargılama sonucu Bülent Orakoğlu ve Kadir Sarmusak suçsuz bulundular.
Davanın hâkimi Albay Kurşun 2009 yılında verdiği bir röportajda, kendisine dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Erdal Şenel tarafından baskı yapıldığını iddia etti. Röportajda askeri yargının bağımsız ve tarafsız olamayacağını belirten emekli Hâkim Albay Kurşun yaşadıklarını şöyle anlattı.
“Dava sırasında binbaşı rütbesindeydim. Adli Müşavir Tuğgeneral Erdal Şenel, beni Genelkurmay Karargâhındaki makamına çağırdı. Anayasa’nın 138. maddesine aykırı olarak bana hesap sordu. Oysa bu madde, davaya bakan hâkimin hiçbir şekilde baskı altına alınamayacağını, etkilenmeye çalışılamayacağını, tavsiye ve telkinde dahi bulunulamayacağını söylüyor. ‘Nasıl yaparsın, ne halt yapıyorsun, neden yargılamaya gerek duyuyorsun, olayın üzerine neden bu kadar düşüyorsun? Çok fazla kurcalama.’ gibi ifadelerle tehdit etti. Bunun üzerine tepki gösterdim. ‘Ben hâkimim, üzerimde üniformam var. Yasalardan aldığım yetkiyi kullanarak yargılama yapıyorum. Memnun değilseniz beni görevden alın.’ dedim. Bir süre sonra tayinim çıktı.”