(Seküler – Lâik Bilim ve Ders kitaplarındaki Gizli Tehlike:
Seküler – Lâik Bilim/sellik’in, Felsefe ve Epistemolojisinin Eleştirisi ve Çözüm Önerisi – 2)
Ayhan Küflüoğlu – ayhank27@gmail.com – 07.Kasım.2021
Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin evsahipliğinde, 21–23.Ekim.2021 tarihleri arasında düzenlenen, 5. Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi’nde sunduğum tebliğin, ikinci bölümüdür.
Günümüz Bilim/sellik Felsefesinin ürün ve sonucu olan Bilim; evreni, “süper bir bilgisayar / makina”ya benzetip; böyle kurgulayıp – modellediğinden; bu kurgu üzerinden de, evrendeki “fizik – doğa yasaları”nı, bir “bilgisayar programı” gibi tasavvur ettiğinden; o ‘yasaların’, madde ve enerji üzerinde, bir “yaptırım kuvveti” olduğunu tahayyül eder!
Evrenden elde edilen gözlem – ölçüm bilgilerinin; “Bilimsel Bilgi” formatına dönüştürülerek ifade edilmesinde kullanılan: “Bu olay; şu sebep – sonuç ilişkisi (fabrika dişlisi!) ve bu tabiî dönüşüm – döngü – mekanizması ve o doğa kanunu ve şu fizik kuvvetiyle oluyor / olur…” kalıbında kurulan; Failsiz veya Sahte failli Yatay Determinist – Materyalist ve Natüralist şablon; hep bu, günümüz Bilim/sellik Anlayışının, “kendi kendine ve otomatik olarak çalışan evren”, kurgu ve modelinin sonucudur. Seküler – Lâik Bilim/sellik’in; Bilimsel Bilgi’yi inşa ederken, “ateist – deist/ik” felsefelerden ödünç aldığı bu paradigma ve kavramları kullanması; inançtan kaçayım derken, inançsızlığın tarafına geçmesinden kaynaklanmaktadır.
Halbuki: Bilimsel Gözlem – Ölçüm Bilgilerinin ifade edilmesinde; herhangi bir olay / olguya “neden” olarak gösterilen “fizik – doğa yasaları”nın, madde ve hareketi üzerinde bir etki ve te’siri yoktur. Yani: Varlık ve hareketine; “fizik – kimya, doğa kanunları”nı, “sebep” olarak göstermek; okuduğumuz kitaptaki ölçü ve düzeni görüp; “Bu kitabı, gramer – imlâ kuralları yazmıştır” demeye benzer…
“İnanmak – İnanmamak” ortası veya dışı, yani tarafsız ve objektif noktası ve üçüncü şıkkı olmadığı için; “inanç”tan kaçayım derken, diğer mecburî şık olan “inançsızlık” tarafına geçen, günümüz Bilim/sellik anlayışına göre; iki boyutlu resim olan, cansız “Mona Lisa”yı yapan, ‘usta bir fail ve ressam’ var! (Hem de bu usta; ‘resim’ cinsinden olmayan ve resmin, hem her yerinde ve hem de hiçbir yerinde olması gereken bir usta olmalı.) Ama üç boyutlu kâinattaki, hakiki ve canlı Mona Lisaların, fail ve ustası yok!
Çünkü: Bu Bilim’e göre; bu Mona Lisalar, üç boyutlu atom ve fırçaların, “çeşitli madde – enerji etkileşimleri, sebep – sonuç sistemleri, falan kanun – mekanizmaları…”yla hareket etmesi sonucu; yani failsiz olarak, yani kendi kendine ve otomatik olarak oldu ve olmaya devam ediyor!
Evet, Seküler- Lâik Bilim’in, varlık ve evren tasavvuru: Varlığın, faile hiç ihtiyaç duymadığı veya failin, sadece “İlk Neden” olduğu; yani “otomatik bir makina” veya “süper bir bilgisayar”a benzeyen, bir evren tasavvuru. Modern Bilim; kâinatı böyle modelliyor ve metaforize ediyor. Bilimsel gözlem – ölçüm ve keşif bilgilerini, tasvir ve ifade ederken; yaptığı açıklamalarda, kullandığı kavram ve cümlelerin, oturduğu ana zemin ve kontekst bu! Bilimsel Bilgi’nin temellendiği altzeminde; bize, böyle bir evren tasavvuru empoze ediliyor. Zihnimize, sahte ve hayalî bir “otomatik çalışan evren” modeli inşa ediliyor.
En basit bir mantık kuralı olarak: “Eser, ustasız ve fiilsiz ve fiil de, failsiz olamaz.” İşte bu basit mantık kuralının neticesi olarak ve yukarıda verdiğimiz örneklerde de görüldüğü gibi: Eğer “Bilimsel Bilgi”ye, “Allah” gibi bir ‘fail‘i eklemezsek; bu ifadelerimize, ya “madde ve uzun zaman, tabiat ve kuvvet, sebep ve tesadüf – zorunluluk…” gibi “sahte failler” eklemek zorundayız veya: “Yağmur; Allah gibi bir fail ve özneye ihtiyaç duymadan, sadece bu gösterdiğimiz / anlattığımız, otomatik mekanizma ve sebep – sonuç ilişkisi ve madde – enerji etkileşimleriyle yağabilir ve yağar…” gibi “ateist – deistik” bir kurguyla inşa edeceğiz, Bilimsel Bilgi ve açıklamalarımızı!
Bilimsel Gözlem – Ölçüm – Deney veri ve bilgilerini, bu “ateist – deist/ik” arkafon ve bağlamda kurgular; Bilimsel Bilgi’yi, bu şablonda kodlar ve ifade edersek; insanların zihnine veya bilinçaltına, ‘ateist ve materyalist, natüralist ve determinist’ bir evrende yaşadığımız, inancını endoktrine etmiş oluruz! Yani: “Allah’ın olmadığı (ateizm / inkâr); varsa ve olsa bile, işleyişe karışmadığı (deizm / şirk)” şeklinde özetlenebilecek; bir evren, ‘tasavvur ve inanç/sızlık’ını enjekte etmiş oluruz.
Seküler – Lâik Bilim/sellik’in: “Şu fizikî olay; şu şu madde – enerji etkileşimleri ve bu bu sebep – sonuç ilişki ve mekanizmalarıyla oluyor…” kalıbında kurduğu; her gözlem – ölçüm verisi; bu bağlam – kontekstte kurgulanıp, ifade edilen her Bilimsel Bilgi; bilinçaltımıza, şu altmesaj ve komutu fısıldıyor; şu emir ve yönlendirmeyi, telkin ve empoze ediyor: “Bu fizikî olayın olması için; ilim – irade – kudret sahibi herhangi bir fail ve ustaya, zaruret ve ihtiyaç yok!”
Demek Bilimsel gözlem – ölçüm bilgilerinin, ‘failsiz’ olarak dizayn edilmesi; Bilimsel verilerin, deterministik şablonla kurgulanması; yani evrendeki olay ve olguların, salt sebep – sonuç ilişkileriyle şablonize edilmesi, resmedilmesi; nesnel ve objektif bilginin şartlarını vermiyor. Ki zaten önceki yazımızda; “Tanrı Var – Yok”, şıklarının ortası veya dışı; yani “tarafsız ve objektif” noktası yok demiştik. Yani: Bu iki şık dışında; üçüncü bir şık ve ihtimâl yok. Yani: “İnanmak – İnanmamak”tan bağımsız ve ayrı bir “bilgi biçimi” ve “ifade biçimi” yok.
Buradan çıkan diğer sonuç: Seküler – Lâik Bilim/sellik’in: “Tanrı; din ve inanç, felsefe ve metafiziğin konusudur” diyerek; failsiz (veya sahte failli) ve Tanrısız verdiği, her bilimsel bilgi; böyle, ateist kalıba dökerek sunduğu, her bilimsel gözlem – keşif bilgisi; ateizm ve deizme giden yolları kolaylaştırmakta! Materyalizm ve Natüralizm’e, bir nevi cephane sağlamakta! Dinin aleyhine; onlara, sahte bir meşruîyet ve alan genişletmesi açmakta!…
O hâlde Seküler – Lâik olduğunu iddia eden Bilim’e soruyoruz:
“Tanrı; din ve inanç, felsefe ve metafiziğin konusudur” da; peki Bilim’in bu “inanç/sızlık”ı ve buna taraf olması, “bilim/sellik”in konusu mu!? Ateizm – materyalizm ve natüralizmin doğru olduğuna dair; bilimsel bir gözlem mi yapıldı, bilimsel bir veri mi bulundu evrende!? Çağımız Bilim/selliğine hâkim olan episteme, hak – bâtıl ayırmadan tüm “inançlar”ı, ‘bilgi’nin nesnellik ve objektifliğini bozan bir ‘virüs’ gibi görüyor ama ne hikmetse, kendi “inanç/sızlık”ını; tarafsızlık ve objektifliğini bozan bir “virüs” olarak görmüyor! Doğru kabul ettiği bu “Bilim/sellik Kriteri”ni; kendisini, ateizm ve natüralizm’e bağımlı ve taraf yapan; bir “virüs” olarak görmüyor!
Seküler – Lâik Bilim; “Evrende bir fail ve özne var mı, varsa kim?” sorusunu dışlayıp; bu tür soruları, felsefe ve metafiziğe attığı için; Bilimsel Bilgi’de, fail ve öznenin olmadığı, yani “failsiz ve kimsesiz” bir evren tasviri yapıyor! Yani sormak gerekir onlara: “Bu size, bilimsel ve objektif bir davranış olarak mı görünüyor!?”
“Kim sorusu; Bilim’in konusu ve sorusu değil” diye; bilimsel gözlem verilerinizi, böyle “kimsesiz” (ateist – materyalist – natüralist) kavram ve şablonlarla modifiye etmek; size, “inanıp – inanmamak”tan bağımsız ve nötr bir davranış olarak mı görünüyor!?
Siz ‘inançtan bağımsız ve tarafsız olacaksınız’ diye; bilimsel ve objektif olmayan, ‘inançsızlık’a taraf olmanız ve bunu bilgi ve bilim’e enjekte etmeniz; hiçte etik değil! Bu tür eksik ve dezenformatif bilgilerle, zihnimizi belli bir yöne manüple ve kanalize etmeye ve böylece, kendi varlık ve bilgi tasavvurunuzu, bize endoktrine etmeye; bizim oralarda, ‘epistemik baskı ve şiddet’ denir!
“Bilim/sellik, tüm inanç ve inançsızlıklara tarafsız ve bağımsız ve onlara nötr ve yüksüz” dediğiniz hâlde; gözlem ve ölçüm, deney veri ve bilgilerini; bir “inançsız”ın bakış açı ve nazarıyla kodluyorsunuz! Yani: Bilimsel bilgi’yi; “ateist – materyalist – natüralist – yatay determinist” kontekst / bağlam /şablon /çerçeve / kalıpta, tasvir ve kodluyor ve bu sentaks – semantikte, ifade ediyorsunuz!
Halbuki, yukarıda dedik: Mantığın dili ve Dilin mantığı icabı, “inanmak – inanmamak” ortası ve dışı, gidebileceğiniz ve gözlem bilgi ve sonuçlarını ifade edebileceğiniz, başka bir üçüncü ihtimâl ve şık yok. Teorik olarak bile; epistemolojik ve ontolojik, üçüncü bir “bilgi biçimi” ve “ifade biçimi” yok.
Bu, ateist ve materyalist, natüralist ve determinist kod ve değerlerle yüklü, Bilimsel Bilgi ve / ifadelerinizin altında yatan; arka fon ve altzemin ve derin, bilinçaltı mesajlarınızın; anaokulundan beri, bilinçaltımıza, defalarca telkin ve tekrar edilmesi sonucunda; bizi formatlayıp, programladınız ve hipnotize ettiniz! Bir bilgisayar virüsü, bir trojan ve truva atı gibi bilimsel bilgi’ye karıştırdığınız bu virüslü kodları temizleyecek bir antivirüs programı, çoğu kişide yok! Gösterdiğiniz; bu sahte, evren illüzyon ve sihrinizden, kurtulan çok nâdir! Çoğumuz; bu kurguyu, gerçek zannediyor! Seküler – Lâik Bilim/sellik’in bu hayalî ve sanal evrenini; çoğumuz, tarafsız ve objektif Bilimsel Bilgi zannediyor!
Ateist/ik Kurguyla kodlanıp, ifade edilen Bilimsel Gözlem Bilgilerinin, yolaçtığı İtikâdî Aşınma
1500 – 1600’lü yıllarda, kilise ve engizisyonun baskı ve şiddetinden kurtulmak için, “seküler – lâik” kavram ve yöntemler eşliğinde dizayn edilmiş, bu Bilim Anlayışı (felsefe ve epistemolojisi); ‘Batı’ için bir kurtuluş reçetesi olduğu muhakkak. Onlar için çözüm olmuş bir yöntemin, bize de ilâç olacağını düşünmek; (ve daha önemlisi de, ‘Din dersi – Fen dersi’ ayrımının; yani ‘Seküler – Lâik Bilim’in olması, mantıken mümkün değilken;) bâtıl bir kıyasın neticesidir.
Elhasıl: “Allah’ın olmadığı (ateizm / inkâr); varsa ve olsa bile, işleyişe karışmadığı (deizm / şirk)” şeklinde özetlenebilecek, bir “evren tasavvuru”na dayanan; bu Bilim Anlayışını (ontoloji ve epistemolojisini) kabul etmek zorunda değiliz.
Bilimsel yayın ve ders kitaplarında: “İlâhî yerine, tabiî; yaratma yerine, oluşum; sevk-i ilâhî ve ilham yerine, sevk-i tabiî ve içgüdü; Allah’ın mu’cizesi yerine, tabiatın mu’cizesi; Allah’ın izni ve iradesi yerine, tesadüfen ve rastgele olduğu…” gibi; bu algı ve altmesajı içeren; “failsiz ve öznesiz veya sahte failli” kavram ve ifadelerin kullanılmasının; Bilimsel Yayın ve müfredat şartı olarak, dikte edilmesine karşıyız.
“Madde ve Enerji + Uzun Zaman ve Tesadüf + Tabiât ve Zorunluluk + Kanun ve Evrim = Herşey Mümkün” aksiyom / önvarsayım / inancınıza göre kurguladığınız, bu Evren Modelinizi kabul etmiyoruz…
Çünkü: Mevcut Bilim ve Ders kitaplarına hâkim olan, bu “ateist – deist ve materyalist – natüralist” anlayış sebebiyle; bu kitaplarda, kâinatın işleyişi hakkında önümüze getirilen her “neden ve mekanizma”, her “tasvir ve açıklama”; zihnimizde, “varlık ile Rabbimiz” arasındaki münasebet iplerini, her gün, biraz daha kesmekte ve kopartmakta. ‘Bilimsel Bilgi’ ambalajlı, bu ateist ve natüralist, kirli, virütik Bilim/sellik’iniz; algı ve anlam dünyamızı ve çağrışımlarımızı bozmakta.
Çünkü: Kâinatın; böyle, (güya) “Rabbimiz’den bağımsız ve ayrı ve O’na ihtiyaç duymadan”; güya “otomatik bir makina ve bilgisayar” gibi; “kendi kendine” işlediği; algı ve altmesajını (subliminâl mesaj) enjekte ve endoktrine eden; bu bilim ve ders kitaplarının; anaokulundan beri, defalarca telkin ve tekrarı; müslümanca düşünme meleke ve refleksimizi kaybetmemize neden olmakta.
Sonuç olarak: Okullardaki ‘fizik, kimya, biyoloji, coğrafya vs…’ tüm ders kitapları ve müfredat; bu kirli ve virüslü bilgilerden dezenfekte edilip, temizlenmedikçe; ve bu kitaplar, yeniden, kendi kavram ve anlam ve medeniyyet haritalarımıza göre yazılmadıkça; okulda öğrenciye, haftada 1000 saat Din dersi, Siyer dersi de versek; hattâ tüm Kur’ân-ı Kerim ve Hadisleri de ezberletsek; (bozuk arabaya, en kaliteli benzini de koysak, fayda etmemesi veya hasta insana, gıda fayda etmemesi; hattâ zarar verebilmesi gibi;) o öğrenci ve insanda, beklenen, zihin ve davranış değişikliğini meydana getirmez.
Çünkü, Fen dersinde: “Yağmur; şu şu sebep – mekanizmalarla yağar…” deyip, sonraki Din dersinde: “Yağmur; Allah sebebiyle ve O’nun rahmet ve ihsan ve ni’meti olarak yağar…” arasındaki; kopukluk ve boşluğu kapatabilecek, bilgi ve verilerden, çoğumuz mahrum!
Mahrum olduğumuz için de:
“Madem, yağmur; şu şu sebep – mekanizmalarla yağıyor. O hâlde; Allahü Teâlâ neresinde bu işin!? Mâdem, Bilim’in gösterdiği bu maddî neden ve sistemler bu işi yapabiliyor ve yapıyor; o hâlde, benim Allah’a inanmak için; aklî veya gözlemsel gerekçe ve delilim nedir!? Seküler – Lâik Bilim/sellik’in çizdiği bu deterministik evrende, Tanrı ne iş yapar veya Tanrı’ya gerek var mı!?” gibi soru ve şüphelere cevap verebilecek bilgiden yoksun olanlarımız; ateist olabiliyor veya deist olup; farazî bir “İlk Neden Tanrısı”na inanmaya başlıyor!
Elhasıl: Güya “inanıp – inanmamak”tan bağımsız ve ayrı; güya “seküler – lâik” eğitim diyerek; aslında, bir “ateist – natüralist”in gözüyle ve onların kullanabileceği kavram ve ifadelerle yazılmış, bu fen ve ders kitapları ve müfredatla; kendi anlam küremize yabancı olan bu okullar; bizce, ‘misyoner’ okullarından çok daha tehlikeli ve zararlı olmaktadır!
Gizli İkna Metodu ve bilinçaltı (subliminâl) mesajlarla zihnimize kodlanan bu “ateist – deist ve naütalist” inanç/sızlık ve felsefeler; bu Yanlış Bilgi Virüsleri’ni zihnimize zerkeden; bu bilim ve ders kitapları; alenî ve aşikâr, küfür ve şirkin, reklâm ve propagandasını yapan, kitap ve yayınlardan çok daha tehlikeli ve zararlıdır!
Çünkü: “İnanmak – İnanmamak’tan bağımsız ve ayrı, objektif ve nötr Bilim” diyerek; “seküler ve lâik eğitim” diyerek; bu algı ve ambalajlarla zihnimize telkin ve ilka edilen, bu “kirli ve virüslü bilgiler”e karşı; herhangi bir savunma ve antivirüs kalkanlarımız olmadığı için; bu virüsleri farkedemez ve bunları, zihin ve anlam dünyamıza buyur ederiz.
Bu şekilde, bilinçaltı (veya bilinçdışı) mesajlarla; yani gizli ve sinsi olarak, “ateizm – materyalizm ve natüralizm”i zihnimize kodlayan ve bizi formatlayıp, yeniden programlayan, bu tür bilim ve ders kitapları; küfür ve şirkin, alenî reklâm ve propagandasını yapan, kitap ve yayınlardan, çok daha etkili ve tehlikeli ve zararlıdır!
Ateist/ik Kurguyla kodlanıp, ifade edilen Bilimsel Gözlem Bilgilerinin; inananlar üzerinde yaptığı itikâdî aşınmaya, gelecek yazımızda devam edeceğiz.