Mükellef nedir? Mükellefin görevleri nelerdir?

İslam
Mükellef ne demektir? Büluğ nedir? Ef’al-i Mükellefin nedir? Farz-ı Kati nedir? Farz-ı Zanni nedir? Farz-ı Ayn nedir? Farz-ı kifaye nedir? Sünnet-i Müekkede nedir? Mükellef, Allah’ın emir ...
EMOJİLE

Mükellef ne demektir? Büluğ nedir? Ef’al-i Mükellefin nedir? Farz-ı Kati nedir? Farz-ı Zanni nedir? Farz-ı Ayn nedir? Farz-ı kifaye nedir? Sünnet-i Müekkede nedir?

Mükellef, Allah’ın emir ve yasaklarından sorumlu olan kişiye denir. Kişinin mükellef olması için akıl ve buluğ olması gerekir.

Akıl: Kişinin mükellef olması için aklının olması şarttır. Aklı olmayanlar sorumluluk taşımazlar.

Büluğ: Ergenlik yaşına gelmek ve belli birtakım vasıflara sahip olmak demektir. Belli bir yaşa gelen ve belli vasıflara sahip olan kimseye “baliğ veya baliğa” denir. Baliğ veya baliğa olma yaşının başlangıcı, erkek çocuklar için on iki, kız çocuklar için dokuz yaştır.

Yükümlülerin İşleri (Ef’al-i Mükellefin):

Ef’al-i Mükellefin, mükellef insanların yaptıkları işlerdir. Farz, vacip, sünnet, müstehab, helal, mubah, mekruh, haram, sahih, fasid, batıl gibi kısımlara ayrılır.

Farz: 

Yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görevdir. Farz 4 kısıma ayrılır.

Farzı-ı Kat’i (Kesin Farz): Kesin olarak şer’i bir delil yani ya Kur’an’ın açık bir ayeti ya da Peygamber Efendimizin sağlam bir hadisi ile yapılması emredilen ve istenen görevdir. Örneğin; namaz ve zekat…

Farz-ı Zanni: Müctehidlerce kesin sayılan delile yakın bir derece kuvvetli görünen ve böylece zanni bir delil ile sabit olan görevdir. Aynı zamanda böyle bir farza, delilinin zanni olmasından dolayı “vacip” adı verilir.

Farz-ı Ayn: Mükellef olan herkesin yapmak zorunda olduğu farzdır. Örneğin; beş vakit namaz…

Farz-ı Kifaye: Mükelleflerden bazılarının yapmalarıyla diğerlerinden düşen ibadetlerdir. Örneğin; cenaze namazı…

Vacip:

İslamda yapılması kesinlik derecesinde bir delil ile sabit görülen şeydir. Örneğin; bayram ve vitir namazları… Vaciplerin yapılmasında sevap vardır. Vacibin inkar edilmesi bidattır ve günahtır.

Sünnet:

Peygamber Efendimizin farz olmayarak yaptığı işlerdir. Müekked sünnet ve gayr-ı müekked sünnet olmak üzere ikiye ayrılır:

Sünnet-i Müekkede (Müekket, kuvvetli sünnet): Peygamber Efendimizin devam edip de pek az yapmadıkları ibadetlerdir. Sabah, öğle, akşam namazlarının sünnetleri ve yatsı namazının son sünneti gibi… İslam dininde önemle benimsenen ezan, ikamet ve cemaate devam gibi sünnetlere “Sünnet-i Hûda” denir. Bunlar da birer müekded sünnettir.

Gayr-i Müekked Sünnet: Peygamber Efendimizin ibadet maksadı ile bazen yapmış oldukları şeylerdir. Yatsı ve ikindi namazlarının ilk sünnetleri gibi… Peygamber Efendimizin, yiyip içmeleri, giyinip kuşanmaları, oturup kalkmaları gibi, kendi öz hallerine ait işlere de, “Sünnet-i Zevaid” adı verilmiştir. Bunlar da birer gayr-i müekked sünnet demektir.

Müstahab:

Müstahab, kelime anlamı olarak “sevilmiş şey” anlamına gelmektedir. Peygamber Efendimizin bazen yaptıkları, bazen de terk ettikleri ibadetlerdir. Örneğin; kuşluk namazı…

Peygamber Efendimiz, müstahab denilen bazı şeyleri sevmiş ve benimsemiştir. İlk devrin değerli mü’minleri de bunları seve seve yapmışlar ve bunların yapılmasını din kardeşlerine öğütlemişlerdir. Müstehab olan şeylere “mendub, fazilet, nafile, edep” adı da verilmektedir. Müstahab olan şeyin yapılmasında sevap vardır. Terk edilmesinde azarlama ve ayıplama olmadığı gibi, tenzih yoluyla da kerahet yoktur.

Helal:

Dinde caiz görülen herhangi bir şeydir. Yapılmasından ve kullanılmasından dolayı ayıplama gerekmez.

Mübah:

Yapılması ve yapılmaması dinde caiz görülen şeydir. Ne yapılmasında, ne de yapılmamasında günah vardır. Helal olan bir yemeği yahut meyveyi yemek ya da yememek gibi…

Mekruh:

Sözlükte sevilmeyen ve hoş görülmeyen şey demektir. Din deyiminde, yasaklığı sabit olmakla beraber, ona aykırı olarak da bir delil veya işaret görülen şeydir. Yapılması doğru olmayıp yapılmaması iyi olan bir iştir.

Kerahet:

Bir şeyi fena görmek, ona razı olmamak demektir. Kerahet iki kısmı ayrılır:

Kerahat-i Tahrimiyye ki, harama yakın olan mekruhtur. Kerahat-i Tenzihiyye ki, helale yakın olan kerahettir. Bu tarif İmam-ı Azam ve İmam Ebu Yusuf’a göredir. İmam Muhammed’e göre, tahrimen mekruh olan şey, haramdan sayılır. Haram gibi de ahiret azabını gerektirir. Tenzihen mekruh olan şey ise, ittifakla helale yakındır.

Haram:

Bir şeyin yapılması, yiyilip içilmesinin İslam dininde kesin bir delille yasaklanmış olmasıdır.

Sahih:

Rükün ve şartlarını toplayan herhangi bir ibadet veya işlemdir. Farzların ve vaciplerini gözeterek kılınan bir namazın sahih olması gibi…

Caiz:

Dince yapılması yasak sayılmayan şey demektir. Bazen sahih yerinde, bazen de mübah yerinde kullanılır.

Fasid:

Kendi başına sahih ve meşru iken, gayri meşru bir şeye yakınlığı sebebiyle meşru olmaktan çıkan şeydir, ibadet konusunda fasid ile batıl aynı hükümdedir. Meşru olan bir işi bozan, hükümsüz kılan şeye de “Müfsid” denir. Kasten yapılması azaba sebep ise de, yanılarak yapılması azabı gerektirmez. Örneğin; namaz içinde gülmek… Gülmek, aslında sahih olan namazı bozar.