Bütün varlığın sahibi ve sebebi Allah’tır. Üzerimize giydiğimiz kıyafetinden, içlerinde ısınıp yaşadığımız evlerinden, binek olarak kullandığımız araçlardan her biri bize Allah’tan gelmiş ve sahibi konumunda olan yalnız Allah’tır. Mülkün sahibi Allah olması hasebiyle hiç birimiz üzerinde yaşadığımız dünyanın sahibi de değiliz. Kendisini mülkün, ürettiği herhangi bir şeyin, malın, evladın sahibi sananlar sadece gaflet ve yanılmakla kalırlar. Dağların, denizlerin, tüm kâinatın bile yok olacağı günde hiç kimse mülkün sahibinin kendisi olduğunu anlatamaz. Ancak hayatımızı öyle ikame ediyoruz ki sanki her şeyin sahibi bizmişiz gibi, onları biz var etmişiz gibi, onları ayakta biz tutuyormuşuz gibi bir izlenim veriyoruz.
Hâlbuki Allah kâinatı yarattı ve ona bir nizam koydu.Dünyanın insan yaşamına uygun bir şekilde tasarlanmış olması antropik ilke olarak bilinmektedir. Derelerin yukarı akmadığı, suların insanı yakmadığı veya dünyadaki var olan her şeyin insanın hizmetine sunulması bunun delildir. Ağaçta yetişen bir meyve insanın damak tadına uygun olmayabilirdi veya içtiğimiz su ciğerlerimizi yakabilir bize zarar verebilirdi. Var olanların bize zarar vermediği gibi bize sunulması bizde malın sahibi izlenimini bırakmamalı, bilakis bu varlığı bize armağan eden Rabbimize karşı bizleri kulluğa götürmeli.
Yüce Rabbimiz bizlerin kulluğunu geliştirmek, kulluğunu yüceltmek için bizleri farklı farklı imtihanlardan geçiriyor ve bizleri o imtihanlara karşı duruşumuza göre mükâfat veya cezalandırıyor.Yüce rabbimiz bir aileye evlat vererek onları sevindiriyor, soylarının genişlemesini, aile de itibarının artmasını sağlıyor ve onlardan bazı sorumluluklar ve ibadetler bekliyor. Evlilik bu ibadetlerden sadece bir tanesidir.
Toplumumuza baktığımızda evlilik yaşları oldukça ilerlemiş, otuzlu yaşları bulmuş ve evlilik ulaşılması çok zor bir hal almış. Helal olan evliliğin önü maddi olarak kapatılırken zinanın önü açılmış ve zinaya giden yollar ucuzlaştırılmıştır. Üniversite okuyan bir genç evlilik kararı aldığı zaman ailesi tarafından hemen baskıya alınmakta, kabir sorularından daha ağır sorulara muhatap olmaktadır. Kabir sorularına bile kendini hazır hissetmeyen bir gence çevrenin veya anne babasının yaşadığı olumsuz tecrübeler aktarıldığı vakit o gencin evlilik arzusu kırılmakta ve o genç kendisini çaresiz hissetmektedir. Ailenin; Nasıl geçineceksin? Evin iaşesini nasıl temin edeceksin? Memur olmayana kim kız verir? Okurken nasıl evleneceksin gibi samimiyetsiz sorular bir gencin tüm hayal ve arzusunu paramparça edebilecek bir nitelikte olabilmekte ve gencin evliliği bir afyon görmesine sebebiyet vermektedir.
Annenin babanın evlatlarına yemeğin sağ elle yenilmesi gerektiğini, suyun oturarak içilmesi gerektiğini, haramlardan uzak durup helallere sarılması gerektiğini öğretmesinin sorumluluğu onda olduğu gibi, onu evlendirmesi, onun yuva kurmasını sağlaması, ona hayırlı bir eş bulması da anne babanın başlıca görevlerindendir. Bir ebeveynin çocuğunun ilmi ve ahlaki gelişimine katkı sağladığı kadar onun mutlu bir yuva kurmasına da katsı sağlamalıdır.
Ayeti kerime de yüce Rabbimiz ‘’Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.’’ (Nisa,3)Buyurarak evliliğe yöneltmekte başka bir ayette de ‘’Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.’’Buyurarak insanların birbirleri ile tanışmasını ve aralarında bir muhabbet bir yuva kurulmasını istemiştir. Hatta yüce Rabbimiz kerim kitabımızda kurulmuş olan bir ailenin varlığını ve muhabbetini kendi varlığının delili olarak göstermiştir. “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. ” (Rum, 30/21)
Hz. Peygamberde hadislerinde ‘’Nikâh benim sünnetimdir, kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir’’ (İbn-i Mâce, Nikâh, 1/1846) diyerek evliliğe teşvik etmiştir.
Ancak her alanda olduğu gibi evlilik alanında da Rabbimizin ayetlerine kulaklarımız sağır olduğu için Allah’ın ayetlerine bakmıyor sadece dünyevi düşünerek çocuklarımızın hayatlarını mahvedebiliyoruz. Çocuklarımızı üniversiteye gönderiyor okullarının bitmesini bekliyoruz. Üniversite bitene kadar çocuğumuz yirmi üç, yirmi dört yaşına geliyor. Üniversite bitince memur olup atanmalarını erkekse askere gidip gelmesini bekliyoruz. Çocuğumuzun yaşı otuza gelince de acele edip geç kalınmışlığın telafisini çıkarmaya çalışıyoruz. Bir nevi gençlerin geni ile oynuyoruz. Allah’ın mülkünde, Allah’ın arzında kendi hesaplarımızı yapıyor Allah’ın rızka kefil oluşuna, Allah’ın malik oluşuna karşı çıkıyoruz. Allah’ın fıtrat olarak koyduğu kuralları erteliyor, aksatıyor ve bir toplumu huzursuz hale getirecek, yuvaların bozulmasına sebebiyet verecek sözde ‘’mantık’’ evlilikleri yapıyoruz.
Üniversiteli bir genç okuduğu dönemlerde okulunda bir kıza gönlünü kaptırıyor ve duygularına hâkim olamayıp karşısındaki bayana açılıyor. Kendisini güzelce ifade ediyor ve onunla evlenmeyi düşünüyor. Bayanda çocuğun teklifini kabul ediyor. Ancak çocuk en büyük engeli aştım derken aile engeline takılıyor. Erkeğin ailesi küçük olduğunu, maddi bir kazancı olmadığını, henüz askerliğini bile yapmadığını söylüyor ve ertelemesi gerektiğini söylüyor. Genç ise haram korkusu olduğu için işi uzatmadan, o güzel amele haram bulaştırmadan, o ibadetin bereketini kaçırmadan bu akdi gerçekleştirmek istiyor ama her çıkış yaptığında tekrar tekrar ailesinin baskısına, kötü sözlerine muhatap oluyor. En sonunda gencin evlilik hayalini baltalıyorlar ve İslam fidanlığında yetişen bir genci şeytanın ifsat ve çirkin tuzaklarına bırakıyorlar.
Biliyoruz ki alternatifsizlik şeytan politikasıdır. Gençlerin genç yaşta evlilik istemeleri en doğal hakları ve en gerçekçi istekleridir. Zinanın alternatifi helalinden evliliktir. Evlilik her geciktirildiği her ertelendiği vakit zinanın alternatif olarak kullanılması ve yapılması demektir. Bir annenin erkek çocuğuna ‘’Sen erkeksin, gençsin, sana her şey yakışır. Boş ver şimdi evlenmeyi, sevgili yap, gez, eğlen’’ demesi ne kadar sakıncalı ise bu sözleri söylemeyip vakti gelen genci evlendirmemesi de bu sözü söylemiş kadar sakıncalıdır.
Öncelikli fıkhi meselelerimiz var bizim. Bu zamanda bir şeylere yatırım yapılacaksa gençlerin yuvalarına yapılsın. Bir zengin beş altı kere umreye veya hacca gideceğine imkânı olmayan ama evlenmek isteyen bir genci evlendirsin. Mahallelerde, sokaklarda onlarca, yüzlerce cami yapılacağına bir gencin yuvasına yardım yapılsın. Saçma sapan birileri para kazansın diye yapılan projelere trilyonlarca para akıtılacağına gençlerin daha kolay evlenebileceği çeyiz paketleri yapılsın. Faize, sözde milli piyangoya, zinaya teşvik yapıldığı gibi asıl yapılması gereken genç evliliklere teşvik yapılsın. İnsanlar ikinci, üçüncü evlerini almak için uğraşacakları yerde bir insanın saadeti için uğraşsın. Biz insanlık için, insanlık adına yaşıyoruz. İnsanı yaşatmadan devletin yaşayamayacağını, binaları imar edenin insan olduğunu, bütün kâinatın bir insan için var olduğunu biliyoruz.
Gence nasıl ki kılık kıyafet, eğlence, spor, aktivite aklımıza gelecek her ne var ise yakışıyorsa o gence üniversite döneminde evlenmekte yakışır. O gence yirmi yaşında, yirmi beş yaşında baba olmakta yakışır.
Son olarak unutulmamalıdır ki insanlar mutlu oldukça, insanlar iç huzuru, ev huzurunu buldukça, saadetli bir yuvaya kavuştukça toplumun huzuru sağlanacak. Daha sağlam bireyler, daha zinde gençler, daha güçlü bir devlet oluşacaktır. Güçlü devlet güçlü toplumdan, güçlü toplumda mutlu bir aileden çıkar, mutlu ailede iki maşukun helal yolla buluşmasından meydana gelir. Gençlerin mutluluğunu, gençlerin hayalini, gençlerin arzularını kendi olumsuz hayat tecrübelerinizle lekelemeyin. Gençleri helal evliliğe, Allah’ın razı olacağı evliliğe teşvik edin. Normal yaşlarda evlenenleri severim ama genç yaşta kimsenin sözüne kanmadan, gerekli tedbirleri alarak, Rabbim benim rızkıma kefildir deyip evlenen gence de aşığım.