Doğu Akdeniz’de neler oluyor? Küresel güçlerin bu bölgeye ilgisinin sebebi nedir? Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ne işi var ? Batı neden Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırılması mutabakatından rahatsız oluyor? Yazarımız Sena Gece bu haftaki yazısında bu sorulara cevap arıyor…
Büyük güçlerin üşüştüğü, karmaşık denklemlerin kurulduğu bölge olan Ortadoğu’nun yanında en az onun kadar çeşitli meselelere ev sahipliği yapan bir diğer bölge ise Doğu Akdeniz’dir.
- Uluslararası ticaretin işlek noktalarından olması
- Tarih boyunca Ortadoğu’daki karışıklık sebebiyle Doğu Akdeniz’de donanmaların bulunması
- Avrupa Birliği ülkelerinin mülteci sorununu öne sürerek Doğu Akdeniz’de bulunma, zengin hidrokarbon kaynaklarına ulaşma ve Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığını azaltma isteği
- Benzer sebeplerle Çin’in de bölgede olma isteği
Doğu Akdeniz bu ve benzeri sebeplerden dolayı küresel güçlerin odak noktası haline geldi.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Varoluşu
Türkiye doğalgaz ihtiyacının neredeyse tamamını Rusya, İran, Azerbaycan ve diğer farklı ülkelerden karşılamaktadır. Oysaki Doğu Akdeniz’deki zengin doğal gaz rezervleri ülkeler arasında paylaşılmıştı.
Levant bölgesi İsrail, Suriye ve Lübnan tarafından,
Doğal gaz sahalarının en büyüğü Zohr, Mısır tarafından,
Tamar doğal gaz sahası İsrail tarafından,
Afrodit sahası İsrail adına Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından,
Ayrıca Glaucus-1 adlı saha Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından sahiplenilmişti.
Türkiye de hakkı olanı almak ve bağımsızlığına düşkün bir millet olarak dışa bağımlılığını azaltmak adına Doğu Akdeniz’de bulunduğunu, Nisan 2017’de “Barbaros Hayrettin Paşa” sismik arama gemisini çıkardığı ilk hamleyle duyurmuş oldu.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır tarafından merkezi Kahire olmak üzere Doğu Akdeniz Gaz Forumu(DAGF) kuruldu. Türkiye bu ülkeler arasında yoktu. Türkiye’nin dışlanmış ve elde edecekleri gaz kaynakları bakımından kendilerine bağımlı olmasını istiyorlardı ancak Türkiye, Doğu Akdeniz’de varlığını ortaya koydu.
Mayıs 2019’da adanın batısına konuşlandırdığı ilk sondaj gemisi “Fatih” Doğu Akdeniz sularına gönderildi.
Alınan her tepkiden daha da güçlenen Türkiye, Haziran 2019’da Yavuz sondaj gemisiyle Kıbrıs adasının doğusunda yerini aldı.
Avrupa Birliği atılan adımlara karşılık yaptırım uygulama kararı aldığında “Oruç Reis” sismik araştırma gemisi yola çıktı.
Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanları sınırlandırılması mutabakatı muhtırası 27 Kasım’da imzalandı.
Türkiye, Libya’yla yaptığı mutabakat ile Yunanistan’la Kıbrıs ve Mısır arasında bir kalkan oluşturdu.
Yapılan mutabakata tepki veren Avrupa Birliği, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne destek verdiğini açıkladı ve anlaşmanın deniz hukukuna aykırı olduğunu ileri sürdü.
S-400 hava savunma sistemlerinin alımının ardından Rusya ile yapılan bu pahalı işbirliğinin bölgede olumlu bir yansıması olup olmayacağı merak edilirken Moskova da Türkiye’ye faaliyetlerinde destek vermeyen bir açıklama yaptı.
ABD’nin Atina büyükelçisi Pyatt, “Washington, Türkiye-Libya mutabakatına karşıdır.” Dedi.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bu tepkileri alması ve istenmemesi nedeniyle sondaj gemileri için güvenlik önlemleri alındı.
Doğu Akdeniz’deki sondaj gemileri olası tehlikelere karşı TSK tarafından BAYRAKTAR TB-2 İHA , Deniz Karakol Uçağı ve Deniz Helikopterleri ile havadan, Fırkateyn, Korvet ve Hücumbotlar ile su üstünden, Denizaltılar ile de su altından korunmaktadır. Ayrıca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından İsrail ile yapılan insansız hava aracı anlaşmasının ardından Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Geçitkale Havalimanını İHA ve SİHA konuşlandırmak için talep etti.
Kurtlar sofrasına dönüşen Doğu Akdeniz’deki mücadelemizin bizi saf dışı bırakmak isteyen ülkelerin her türlü engellemelerine rağmen olumlu bir neticeye ulaşması ümidiyle…
SENA GECE’NİN TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN