Ramazan ayının sonuna yaklaştığımız şu günlerde, fitre ve zekat konusunu İlahiyatçı Yazar Prof. Dr. Faruk Beşer ile konuştuk…
Fitre nedir? Kimlere fitre verilmesi gerekir?
Zekât mükellefi olan herkesin fitre de vermesi gerekir. Bir insanın zekât verebilmesi için; mal varlığı, zenginliği, ticareti ve para cinsinden bir şeyleri olması lazım. Fitrede ise böyle olması gerekmiyor. Evi barkı, temel ihtiyaçları dışında, ufacık bir arsası, biraz malı olsa dahi bu kişinin fitre vermesi gerekir. Fitrenin zekâttan bir başka farkı da zekâta tabi malların üzerinden bir yıl geçmesi gerekiyor. Fitrede öyle bir şey yok.
Burada Şafii ve Hanefiler arasında önemli bir fark vardır. Şafiiler fitreyi herkesin vermesi gerektiğini söylerler, Hanefiler ise sadece zengin olan insanların fitre vermesini gerektiğini söylerler. Şafilerin buradaki bakış açılarının izahı şudur; fitreyi alanlar fakirlerdir bunda ittifak var. Hanefiler de, Şafiler de aynı şeyi söylüyorlar.
O zaman fakirler hem alan hem veren durumunda olurlar. Ama netice itibariyle, hesap yapıldığında yine fakirlere gidecek olan para hiç değişmez, aynı olur. Çünkü fakirler hem alacak hem verecek ama netice itibariyle fitre sadece fakirlere gideceği için sonuç değişmemiş olacak. Bu şu açıdan çok güzel bir düşüncedir; neticeyi hiç değiştirmeyen bir uygulamayla fakirler de aslında vermenin tadını tatsınlar, vermeyi öğrensinler, vermenin zevkine varsınlar. Şahsen ben Şafii görüşün çok anlamlı olduğunun düşünüyorum. Onun için herkesin fitre vermesi en güzel olandır.
Fitre kimlere verilir, fitrenin ne zaman ödenmesi gerekir?
Zekât verilecek kişilere; fakirlere, miskinlere, muhtaçlara verilir ama zekât vermek durumunda olmayıp da, gayrimenkulü, arsası gibi çok malı mülkü olanlara da fitre verilmez. Ayrıca fitrenin bayram namazı kılınmadan önce verilmesi gerekiyor. Yani fitre bugünlerde, bayram namazından önce verilmeli. Bayram namazından sonra olursa bir nevi kaza olmuş olur. Yine verilmesi lazım ama kaza olmuş olur.
Diyanet fitre miktarını neye göre belirliyor?
Efendimiz (SAV) fitrenin miktarını belirlemede ölçüler koymuş. Temel gıda maddelerini saymış, mesela bunlara arasında hurma var, buğday var, üzüm var, arpa var. Resulullah tarafından gösterilmiş olan bu ölçü araçlarını Kuran-ı Kerim’deki başka bir ayet de aynı şekilde açıklıyor. Yani çoluk çocuğunuzu doyururken ortalama harcadığınız neyse o kadar. Bu anlamda bir ayeti kerime var. Dolayısıyla bir insan kendi fitresini rahatlıkla hesap edebilir. Bir aylık mutfak masrafını, yeme içme masrafını alır. Nüfusuna böler, ne çıkarsa onun fitresi olur. Şuanda en azı 10 lira olması lazım kişi başına. Belki daha az da olabilir, ama 10 lira en düşük sayılabilecek bir fitre olmalıdır. Ama yukarısının ölçüsü yok. 20 lira, 50 lira, 100 lira verir ne kadar çok verirse o kadar çok sevaptır.
Fitre ve zekât arasındaki fark nedir?
Fitre sadece Ramazan’da verilir. Vermek için insanın malının üzerinden 1 yıl geçmesi ve artan malı olması gerekmez. Temel ihtiyaçları dışında, herhangi bir varlığı olan insanların verdiği bir şeydir fitre. Zekâtı veren insanlar şer’an zengin sayılan insanlardır. Bu şer’an zenginliğin ölçüsünü de yine Resulullah Efendimizden aldığımız bilgilerle, altınla, gümüşle, koyunla, sığırla, ticaret malının altına ve gümüşe denk olan miktarıyla hesaplayabiliriz. Bugün altının ölçü alınması mümkündür, müsaittir.
85 gram altını ya da buna denk parası, ticaret malı olan ve bunun üzerinden bir yıl geçmiş olan insan, demek ki hiç dokunmasa ya da dokunsa bile bir yıl sonunda tekrar yeri doldurulan bir parası vardır, zekâtını verir. Bunu ticarete çevirdiğiniz zaman bu da yaklaşık 15 bin 20 bin lira yapar. 15-20 bin liralık bir ticaret malı olan ve bunun üzerinden 1 yıl geçmiş olan insanlar onun yüzde iki buçuğunu ya da kırkta birini zekat olarak verirler.
Kimlere zekât verilir, kimlere zekât verilmez?
Zekâtın kimlere verildiğini Kuran-ı Kerim sayıyor bize; miskinlere, fakirlere ki, her ikisi de muhtaç demektir, yolda kalmışlara, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlara, bir belaya musibete uğramış olanlara, borç altında kalanlara verilir. Ama bunların ortak noktası muhtaç olmalarıdır. Yani zekât muhtaç olan insanlara verilir. Muhtaçların ihtiyaçlarını karşılayacak malı mülkü yoktur. Bunlara zekât verilir. Diyelim ki bir adam kıt kanaat geçiniyor. Muhtaç diyebileceğimiz bir adamdır. Ama öbür tarafta birkaç tane arsası var, onları satmak istemiyor. Bu insan zekât verecek kadar zengin olmasa bile, zekat alamayacak durumda olan birisidir. Dolayısıyla temel ihtiyaçları dışında kullanmadığı malı mülkü olan varlıklılara da zekât verilmez. Fakirler ve miskinlere verilir. Bunda da en yakından başlamak esas olandır.
Niçin zekât veriyoruz. Zekât ibadetinin bize kattığı şeyler nelerdir?
Zekât İslam’ın iki temel kanadından birisidir. Bir temel kanadı namazdır ki o dinin esas direğidir. O olmazsa İslam olmaz. Zekât da İslam’ın köprüsüdür. Bizi öbür âleme bağlayacak olan veyahut fakirlerle zenginleri birbirine bağlayacak olan köprü zekâttır. Zekât kelime anlamı itibariyle arınma, temizlenme demektir. Yani zekât vermenin Kuran-Kerim’deki adı sadakadır. Zekât zorunlu olsa bile adına sadaka derler. Sadaka sadakatten gelir. Yani zekât aslında kişinin, müminin, Allah’a imanının sadakatinin belirtisidir. ‘Mümin olduğunu söylüyorsun, sadık mısın? Allah’ın sana verdiği mallarda çıkarıp riya yapmadan verecek misin’ diyerek, insanın imanının sadakatini anlatan bir ibadettir. Diyebiliriz ki, öbür âlemi düzenleyecek olan temel ibadet namazsa Müslümanların dünyada Müslüman olarak kalabilmelerini sağlayacak olan, daha çok dünyaya bakan ibadet de zekâttır.
Zekât, fitre, sadaka verirken hangi hususlara dikkat etmek gerekiyor?
Birincisi, niyetimizin temiz ve sağlam olması gerekiyor. Sadece ve sadece Allah için veriyor olmamız gerekiyor. Allah için vermedikten sonra hiçbir değer ifade etmez. Riya karışmış olursa o zaman bunların sevabı ya tamamen gider ya da çok az kalır.
İkinci olarak zekât ve fitrelerimizi verirken onur kırıcı olarak vermemiz gerekiyor. Çaktırmadan, cebine koyarak, birisi aracılığıyla, kendimiz muhatap almadan, insanları incitmeden, rencide etmeden vermemiz gerekiyor. Gizlice, birilerine göstermeden, fark ettirmeden vermemiz gerekiyor. Üçüncü olarak verdiklerimiz malımızın, mülkümüzün kötüsü olmamalı. Zekâtımızı verirken en iyisi olmasa da en azından ortalamasını vermemiz lazım. Eğer mal olarak vereceksek orta derecede olanı, para olarak da vereceksek ortalamasının değerini vermemiz gerekiyor.
Yardım kuruluşlarına da fitre ve zekât verilebiliyor. Bu gibi kuruluşlara mı yoksa bizzat ihtiyaç sahibine mi fitre vermek mi daha doğrudur?
Zekât fakirlerin ve miskinler, muhtaçların hakkıdır. Kurumlara zekât iki türlü verilebilir. Birincisi bir takım yardım kurumları vardır. Onlar derler ki, “Biz zekâtları topluyoruz sizden vekâleten fakirlere ve miskinlere ulaştırıyoruz ” böyle derlerse, siz de güveniyorsanız, onları vekil etmiş olursunuz. Onlarda zekâtı yerine ulaştırırlar. Kurumlar bunu yapabilirler, bu anlamda kurumlara zekât verilebilir.
Bir diğeriyse bir takım kurumlar vardır, Allah için çalışan, Allah’ın dinini yüceltmek için çalışan fakat bir takım temel ihtiyaçları olan, para olmadan da o hizmetleri götüremeyen kurumlar olmuş olabilir. O zaman onlara da zekâtın bu “Allah yolunda olanlara zekât verilir” cümlesinden hareketle bu kurumlara da verilebilir. Tabii bunu âlim insanlara sorarak “filan kuruma vermek istiyorum” bu “hakikaten topladığı parayı Allah yolunda mı kullanıyor?” diye güvendiği kurumlara bu şekil verebilir.
On5yirmi5.com