AK Parti’nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’ni bugün gerçekleştirildi ve Ak Parti’de Ahmet Davutoğlu dönemi başladı. Ak Parti ve hükümet bundan böyle yoluna Ahmet Davutoğlu liderliğinde devam edecek. Ak Parti kongresini ve Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı dönemini AK Parti MKYK Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı ile değerledirdik
Öncelikle Ak Parti kongresi ile ilgili nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Ak Parti kongresini büyük bir başarı elde etmiş bir partinin bugüne kadar yürütmüş olduğu bir davayı bir sonraki kademeye taşıma adımı olarak görüyorum. Aynı zamanda bu kongreyi ülkeye hizmet ve ülkenin sorunlarını çözme anlamında bir üst levele taşıyan bir dönüm noktası olarak görüyorum. Kritik bir dönemeçte ve çok önemli bir aktörün Ak Parti Genel Başkanı olması ve aynı zamanda Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesi gerçekten çok önemli bir değişim. Yeni bir Türkiye kuruluyor. “Hep birlikte Yeni Türkiye’yi kuralım” sloganıyla yeni bir süreç başlamıştır. Bu kongrenin oldukça önemli olduğu ve Davutoğlu’nun da aslında bu davanın en önemli aktörlerinden birisi olduğunu düşünüyorum.
Başbakanlık için Ahmet Davutoğlu’nun isminin açıklanmasını nasıl değerlendiriyoruz? Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde bizi nasıl bir Türkiye bekler?
Bizim partimizde süreçler hem parti teşkilatları, hem parti merkez kurulları, hem de bütün Türkiye’deki kamuoyu ile yapılan istişareler sonucu demokratik kararların verildiği ve herkesin özgür bir biçimde kanaatini ortaya koyduğu bir şekilde işler, Davutoğlu’nun ismi de böyle bir şekilde belirlenmiştir. Sayın Davutoğlu’nun bence en belirgin özelliği; sahip olduğu bir coğrafyanın, tarihin, kültürün, inancın, kültür kuramlarının temel referanslarına sahip olarak, kendi öz kültürümüze sahip olmamız gerektiğinin bilincinde dünyaya bakan bir insan olmasıdır. Davutoğlu Ortadoğu’ya bakarken Batılıların gözüyle bakmaz, kendi gözüyle bakar. . Bu geldiğimiz süreç, Ak Partililer için son derede gurur verici ama aynı zamanda hüzünlü bir tablo… Bu kadar güçlü karizmatik bir liderliğe sahip olan Sayın Erdoğan’ın yerinin doldurulamayacağı iddiası değil ama Davutoğlu’nun başbakan olmasının da Türkiye’nin geleceği için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Erdoğan, bugünkü konuşmasında Ahmet Davutoğlu’nun bir emanetçi olmadığını dile getirdi ve bundan önceki konuşmalarında da hep davanın sürekliliğine vurgu yaptı. Ahmet Davutoğlu’nun genel başkan olacağı Erdoğan’sız bir Ak Parti bundan böyle yoluna nasıl devam edecektir?
Ak Parti güçlü bir partidir. Türkiye’nin bütün toplumsal kesimlerinden oy alan bir partidir dolayısıyla emanetçilik üzerinden yürüyecek bir parti değildir. Onun için Sayın Davutoğlu tabi ki bir emanetçi olmayacak, kendi iradesini ortaya koyacaktır. Biz bir dava partisiyiz. Ak Parti Türkiye’nin geleceğine inanan ve Türkiye’yi daha iyi bir hale getirmek isteyenlerin olduğu bir parti olduğu için davasında kararlılıkla devam edecektir.
Ak Parti’nin yeni dönemde yönetim stratejini Güçlü Cumhurbaşkanı, Güçlü Başbakan ve Güçlü Kabine üzerine şekillendireceği açıklandı. Erdoğan’ın başbakanlığı Ahmet Davutoğlu’na bırakırken ‘Güçlü bir başbakan’ organize etmesini nasıl yorumlamak gerekir? Erdoğan ve Davutoğlu arasında bundan böyle nasıl bir ilişki kurulacaktır?
Zaten burada bir kişisel husumet, iktidar hevesi ya da birbirine karşı bir güç elde edip onun üzerinden baskı kurmak gibi bir amaç olmadığı için Erdoğan ve Davutoğlu gibi güçlü aktörlerin varlığı her bir aktörü gururlandırır, ikisi de bundan bir rahatsızlık duymaz.
Diğer partiler kendi çerçevelerinden bakarak bu durumu değerlendiriyorlar. Bana göre güçlü bir aktörün varlığı gurur verici bir meseledir. Ak Parti açısından da güçlü bir cumhurbaşkanı, güçlü bir başbakan ve güçlü bakanların olması Ak Parti’ye ancak keyif verir.
Ahmet Davutoğlu siyaseten ilk sınavını başbakanlığı döneminde verecek. Ahmet Davutoğlu nasıl bir başbakan olacaktır, bu konudaki öngörüleriniz nelerdir?
Ahmet Davutoğlu’nun şöyle bir avantajı var; genelde siyaset alanıyla ilgili birtakım teorileri, projeleri üreten entelektüeller, bilim adamları, bunun uygulanmasını çok fazla somut olarak göremezler. Ahmet Davutoğlu kendi projesini bizzat uygulayan bir aktör olma imkanına sahip olması bakımından son derece sorun çözebilen, son derece Türkiye’nin sorunlarının farkında olan bir Başbakan olacağından eminim.
Çözüm süreci, paralel yapıyla mücadele, dış politika Türkiye politikasının önemli sac ayaklarını oluşturuyor. Yeni dönemde Türkiye’nin ana gündem maddeleri ile ilgili konularda nasıl bir strateji belirlenir?
Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasında paralel çete ile mücadelede bir merhaleden bahsettiğini, yani paralel yapıyla mücadelenin daha ileri bir noktaya götürüldüğünü düşünüyorum. Paralel yapıyla mücadele herhangi bir gruba, herhangi bir sosyolojik kategoriye karşı başlatılmış bir mücadeleden ziyade tam tersine Türkiye’nin varlığına ve birliğine karşı bir casusluk faaliyeti yürütmüş bir yapılanmaya karşı yürütülen bir mücadeledir. Paralel yapıyla mücadele kanun dışı yollarla olmayacaktır. Daha önceki durumlarda da devlet çeteler kanuna uygun davrandı, burada da böyle davranılacaktır.
Türkiye’nin önünde dış politikadan ekonomiye birçok problem var. Davutoğlu bu problemlere ilave olarak eski Türkiye’yi bilmeyen ve AK Parti döneminde yetişmiş bir seçmen kitlesini de ikna etmek, iş bulmak, Türkiye’yi orta gelir tuzağı gibi bir ekonomik sıkıntıdan kurtarmakla karşı karşıya kalacak. Bu bağlamda komşularımızdan Irak ve özellikle Suriye’den gelen sayıları 1.5 milyonu bulan sığınmacılar da bu sorunlara ilave baskı oluşturuyor. Ne dersiniz bizi zor günler mi bekliyor?
Türkiye’de bir değişim yaşanıyor, bu değişim sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da tüm dünyada da yaşanıyor. Türkiye, bu değişimin dinamiklerini kendi elinde tutarak, bir aktör olarak var olmak istiyor. Türkiye belirlenen bir aktör değil, belirleyen bir aktör olmak istiyor. Bunun zor bir iş olduğunu daha önceki tarihsel tecrübelerimizden de biliyoruz. Osmanlı’nın dağılmasının temel sebeplerinden birisi de dünyayı eş zamanlı bir biçimde okuma pozisyonu yakalamamış olmasıdır. Dolayısıyla ciddi bir yük var ve bu yükün farkındayız. Dolayısıyla kimse buraya keyif çatmak için gelmiyor. Eskiden beri Türkiye’yi ilgilendiren meselelerle ilgili durduğumuz pozisyonun gerektirdiği görevleri yerine getiren kişilerden oluşmuş bir partiyiz.
Akademisyen olduğunuz zaman sorunların çözümleri bunlardır diye yazı yazardık, siyasetçi olduğumuzda da bunların çözümü budur diye proje üretip uygularız. Ak Parti Türkiye’nin meselelerinden kaçan bir hareket değildir. Tam tersine tüm bunların farkında ve bunları çözmek isteyen bir irade bir çalışmaya sahibiz.
On5yirmi5