Yenişafak gazetesinden Nil Gülsüm’ün haberi…
Rusya ile Türkiye arasında yaşanan sorunda şimdilik tansiyon düşmedi. Türkiye angajman kuralı gereği sınır ihlali yapan Rus uçağını düşürdükten sonra Alev Alatlı’nın tabiriyle Putin’den dozu giderek artan ‘ergen’ tavırlı açıklamalar gelmeye devam ediyor. “Peki bu sorunun altında aslında ne yatıyor, Rusya ne planlıyor, Suriye’de bulunan ülkelerin sayısının artması nasıl okunmalı, bölgedeki değişim Suriye ile sınırlı kalacak mı?” başlıklarını Prof. Dr. Muhittin Ataman ile konuştum.
Suriye sorunu üzerinden yaşanan sorunda önemli gelişmelere tanık oluyoruz. Üçüncü dünya savaşından söz edenler var. Üçüncü Dünya Savaşı’nın ayak seslerini mi duyuyoruz?
Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkabilmesi için çılgın liderlerin olması lazım. Kısmen bunun emarelerini Putin’de görüyoruz aslında. Putin, davranışlarına baktığımızda beklenmedik, irrasyonel diyebileceğimiz eylemlerde bulunmak için uğraş veren bir lider. Bu davranış biçimi o yöne doğru bir zorlamaya götürüyor fakat devletlerin süreci 3. Dünya Savaşı noktasına götürmeyeceğini düşünüyorum. Fakat illa bir savaş riskinden söz edeceksek bölgesel savaşlardan söz edebiliriz.
SİSTEMİK SAVAŞLAR YAŞANIYOR
Tabloya baktığımızda nasıl bir okuma yapmak mümkün?
Son birkaç yüzyılı okuduğumuzda dünya tarihinde sistemik savaşların yaşandığı görürüz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının neticesinde dünya hegemonu olan İngiltere savaşı kazanmasına rağmen güç kaybetti. O sistemik savaşın neticesinde Pax Britannica yıkılarak yerine onun yerine Pax Americana kuruldu. 1945’ten Sovyetlerin yıkılmasına kadar daha çok dengeli gibi görünen iki kutuplu bir dünya sistemi vardı. Bu yapıda hakim olan Amerika’ydı, meydan okuyan Sovyetler Birliğiydi. Meydan okuyan 1991’de ortadan kalktı. Böylece bir sistemik kriz daha ortaya çıktı. Dolayısıyla şimdi bir geçiş döneminde daha bulunuyoruz.
Ne anlama geliyor bu geçiş süreci?
Şu anda mevcut rejim yıkılmış bulunuyor yerine yeni bir sistem ikame edilmiş değil. Bu yanıyla bakılınca bir kriz ve geçiş dönemindeyiz. Buradan yeni bir sistemin çıkması da sistemik bir savaşla mümkün. Bunun için de Çin’den bir hamle yapması bekleniyor, Çin de ısrarla hareket etmiyor. Çin aslında savaşmadan kazanmanın yoluna bakıyor. Çin de oyunun içinde fakat aktif değil. Kenarda seyrederek şartların kendi lehine daha fazla değişmesini bekliyor.
RUSYA’NIN SABIKASI ÇOK BOZUK
Türkiye- Rusya ilişkisini sınırları ihlal üzerinden değerlendirecek olursak Türkiye’yi bir krizin içine mi çekmek istiyor?
Aslında kim kimi çekiyor onu tam olarak ortaya koymak mümkün değil. Amerika ve Batı, Rusya’yı Ortadoğu bataklığına mı çekti? İlk önce bu soruyu sormamız lazım. Rusya, zaten Ukrayna krizi sebebiyle ekonomik olarak kırılgan bir noktada. Bundan dolayı da Rusya batı dünyasından tecrit edilmiş, ekonomik ambargolara maruz kalmıştı. Hatta Türkiye batının istediği ambargoları ikili ilişkilerine dikkate alarak uygulamamıştı. Fakat şimdi bu durum Türkiye ile birlikte biraz daha büyüyecek, perçinleşecek.
Rus uçağının vurulmasının gerekçesi olan angajman kuralı gereği ne demek?
2012 yılında bir uçağımız düşürüldü. Bu durumun ardından Türkiye’nin Suriye’de ve genel olarak Ortadoğu da ciddiyeti zedelendi. Türkiye caydırıcılık gücünü yeniden geliştirmek için angajman kurallarını geliştirdi. Buna göre Türk hava sahasına giren bütün hava araçları kendileri tanıtmak durumunda. Uyarı sonrasında ihlale devam ederlerse o uçak düşürülür. Uluslararası hukuk açısından uyarı yapılmadan bile o uçaklar düşürülebilir. Zaten Rusya’nın bu konuda sabıkası çok bozuk.
İkinci aktör Almanya
Almanya gibi diğer devletlerin de Suriye’ye asker gönderecek olması gündemde. Ülke sayısının artması ne anlama geliyor?
Bu aslında yüz yıl önce yarım kalan hesabın yeniden görülmeye başlanması demektir. Sykes-Picot Anlaşmasından bir sene önce Rusya, İngiltere ve Fransa Ortadoğu’daki Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaştılar. Orada hesabı yarım kalan Rusya dışında bir devlet daha var, o da Almanya. Bölgede dengeleri değiştiren aktörler bu ikisi olacak. Son zamanlarda Almanya siyasi dişlerini göstermeye başladı. Almanya, Avrupa kıtasını ilk defa aşmaya başladı. Bu özellikle bizim için tehlike demektir. Türkiye’nin hem bölge siyasetine hem iç siyasetine müdahil olması demektir.
Saldırıların hedefi Türkiye
Rus uçaklarının daha önce de ihlalleri vardı, neden şimdi vuruldu?
Rusya 30 Eylül itibariyle Esed rejimini kurtarmak ve İran’ı Suriye’de güçlü kılmak amacıyla, tersinden düşündüğümüzde de Suriye’deki muhalefeti denklem dışına çıkarmak için Suriye’ye müdahalede bulundu. Kasım ayının 15’i sonrası bizim duygusal bağımız olan Türkmenleri vurmaya başladı.
Türkiye’ye nasıl bir mesaj veriyordu bu gelişme?
Bu saldırılar doğrudan Türkiye’nin çıkarlarını hedef alan saldırılardır. Sadece havadan bir saldırı değil, aynı zamanda karadan yürütülen bir saldırıya destektir. Rus askeri, İran, Esed, Şii milisler ve Hizbullah var. Bu gruplar, Türkmenleri vurunca Türkiye bunu kendisine yönelik bir dolaylı saldırı olarak algıladı.
Psikolojik savaş var
Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesini eleştirenleri gördük. Bu konuda ne dersiniz?
Rusya’nın Türkiye karşıtı konumunu Esed’in ve İran’ın da siyasetine uygun olarak Azez-Cerablus denen bölgeyi PYD denetimine bırakma niyeti ile gördü Türkiye. Bu durum Türkiye açısından sadece Suriye siyasetinin kaybı anlamına gelmiyor. Rusya aynı zamanda Türkiye’nin iç siyasetinin doğrudan tehdit altına alınması anlamına gelen bir süreç başlattı. Ve Türkiye zaten uluslararası hukuka göre davrandı. Rusya uluslararası hukuk işlediği halde bu tepkiyi verdi. Türkiye tepki veya cevap vermeseydi daha olumsuz sonuçlarla da karşı karşıya kalınmış olurdu.
PUTİN KARİZMAYI ÇİZDİRMEMEYE ÇALIŞIYOR
Putin’in açıklamaları Türkiye’nin bu tavrını hesap etmiyormuş ve şok yaşamış gibi. Gerçekten şaşırdı mı yoksa şaşırmış gibi mi davranıyor?
Aslında gerçekten beklemiyordu. Çünkü bu daha önce Norveç, Finlandiya gibi ülkelerin hatta İngiltere’nin bile hava sahasını ihlal eden bir devlet Rusya. Birçok ülkenin hava sahasına istediği şekilde gidip güç gösterisi bulunan Rusya, şimdiye dek hafif kınamalar dışında bir tepki ile karşılaşmamış. Bu durum ona güç veriyordu. Türk hava sahasını ihlal ettiklerinde açık açık ‘alışın, misafir kabul edin, bunlar normal şeyler’ diyorlardı. Öte yandan onlar şartları okuyamadı. Onlar bu ihlalin Türkiye için ne anlama geldiğini okuyamadılar. Rusya’nın hesaba katmadığı şeydi bu tepki.
Tepkinin dozunu giderek arttırma çabası neye dayanıyor?
Rus liderliği çok güçlü ve otoriter bir rejimleri var. O güçlü olma imajı ciddi anlamda zedelendi. Bunu telafi etmek gerekiyordu. Onun için çok sert söylemlerde bulunarak karizmayı çizdirmemeye çalışıyor. Rusya bir psikolojik savaş yürütüyor ve kayıplarını minimize etmeye çalışıyor.
Bölünme sıçrayacak
Suriye’den sonra hedefte ne var?
Mesele sadece Suriye değil. Müslüman coğrafya aslında Sykes-Picot rejimine bir meydan okuma içerisinde. Sykes-Picot zaten bölücü bir rejimdi ama görünen o ki bundan bile daha fazla bir bölünme yaşanması ihtimali var. Bu bölünme Suriye ile sınırlı kalmaz, domino taşları gibi başka ülkelere de sıçratmak amaçlanıyor.
Son dönemde Batı tarafından Türkiye’ye yönelik farklı bir tutum takınıyor. Türkiye hangi noktadan itibaren ötekileştirilmeye çalışıldı?
Türkiye serbest vize ve serbest piyasa ekonomisi sürecini başlatarak bütün Batı dünyasını ürküttü. Bu bütün Ortadoğu’yu birleştiren bir projeye dönüşecekti. Bu rahatsızlık aynı zamanda Gezi’ye de referans olabilir. Sorun İstanbul’da 3. havaalanı veya köprü yapmak değildi. İstanbul’u Ortadoğu’nun, dolayısıyla dünyanın en önemli finans merkezlerinden birisi yapma projesi vardı. AK Parti bunu gerçekleştirmeye çalıştı. Bu Batı’ya ürküntü veriyordu. Bu proje şimdilik rafa kalktı ancak bu ürkütücülük batı için halen geçerli.