Röportaj – Betül Şatır / Nihayet Dergi
Fatma Ayran yirmi dört yaşında bir sedef ustası. Kayseri’den İstanbul’a, daha doğrusu Sultanahmet’e geldiklerinde dokuz yaşındadır. Mahallelerinde bulunan sanatkârlardan sadece bir tek şey ister: Öğrenmek, bunun için de yanlarında çırak olmak. İlk başlarda koskoca sanatçılar pasajında hiçbir sanatkârı ikna edemez gerçek bir talip olduğuna. Ama olağanüstü gayreti, çalışkanlığı, iyi niyeti, öğrenme hevesi en çok da dürüstlüğü ile kısa zamanda bütün ustalardan el alır. Ressam, müzehhibe, hattat, sedefkâr, kuyumcu, marangoz… On dokuz yaşında sedef sanatının ustası olarak atölyesini açar. Bu çok kısa gibi gözüken upuzun hayat hikâyesini sizler için kendisinden dinledik.
Küçük yaşta yeteneği keşfedilenlerden miydiniz?
Kayseri’de ticarete kafası çalışanı ustanın yanına verirler, elinden bir şey gelmeyeni okuturlar ki bir baltaya sap olsun. Abdullah Gül meşhur etti bu sözü. Doğrudur. Ben okulda iken el işi ödevlerinde çok başarılıydım. Diğer konularda belli bir okul başarım yoktu doğrusu. İstanbul’a göç esnasında okulumda üç aylık bir aksama da olunca, annem babam pek istemedi okumamı.
Evimizin yakınında birçok sanat atölyesi vardı. Müzehhibe Hatice Aksu’ya çırak olmak istediğimi söyledim. “Büyü de öyle gel” dedi. Dokuz yaşındaydım. Baktı vazgeçmeyeceğim, beni kabul etti; tezhip, hat, çini öğretti. Hem sanatı öğrendim hem de atölyenin ayak işlerini yaptım. Ustamla katıldığım fuarlarda görünce sedefkârlık sanatına ilgi duymaya başladım. Beni yetiştiren sedef hocasına gittim: Ahmet Sezen. Ona da kendimi kabul ettirmem çok zaman aldı. “Sen hanımsın, olmaz.” dedi. Bu işi yapan kadın yoktu.
Çok zahmetli olduğu için mi?
Tabii, çünkü güç istiyor. Bir de hayatınızdan fedakârlık etmeniz gerekiyor. Çok zaman ayırmanız gerekiyor. Ben ısrarlı olunca ustam çıraklığa kabul etti.
Tezhipte olgunlaştıktan sonra mı?
Tezhipte iyice olgunlaşmıştım. Bir de tezhibi yapan çoktu. Sedefi yapan azdı, hiç kadın sedefkâr yoktu. O yüzden ilgimi çekti.
Böylece yeni bir alana girmiş oldunuz…
Sedef sanatında çıraklığım süresince öğrendiğim şu oldu. Bütün sanatlardan bilginiz olması gerekiyor. Bir yazı işliyorsanız, hat bilmeniz gerekiyor. Bir desen işlediğiniz zaman tezhip bilmeniz gerekiyor. İşlenmiş bir eser çalışıyorsanız ölçeklendirmeniz gerek… Sedef işi, bütün sanatlarla birleşiyor. Hat sanatında, tezhipte icazet veriliyor. Sedef sanatında daha çok yaptığınız iş sizin kademenizi gösteriyor. Çıraklık, kalfalık, bir de ustalık işi yapmanız gerekiyor. Çıraklık işim bir kutuydu.
Kaç yaşındaydınız?
Sedefe başladığımda on dört yaşındaydım. On beş-on altı yaşımda çıraklık eserimi yaptım. Bir müddet sonra ustam bir kemençe işi verdi. Yüzde doksanını ben, geri kalanını ustam yapmıştı. O da kalfalık işim oldu. Kalfalıkla, çıraklıkta usta yardım ediyor. En son ustalık işi olduğu zaman usta hiç yardım etmiyor. Kendi başına bir şey yapman gerekiyor, çünkü bu işte tek başına kaldığında başarabileceğini ispatlamalısın.
Kalfalıkta kaç yaşındaydınız?
On yedi yaşımdaydım.
Peki ustalıkta?
On dokuz yaşımda… Benim ilerlemem biraz hızlı oldu. Kurs değil, dükkân olduğundan haftanın yedi günü gidiyordum. Sabah sekizde gidip gece on ikiye, bire kadar kalıyordum. Evimize yakındı. Ustamın yanında sabırla, dikkatle çalışıyordum daha iyi öğrenebileyim diye. Ustalık işimi de yapınca ustamın yanından ayrıldım.
Ustalık eseriniz neydi?
Bir ayna… Üç sene sürdü. Bir yandan atölyenin işlerini yürütmeye devam ediyordum. Gündüz ustamın işlerine bakıyor, geceleri aynamı yapıyordum. İki sene sadece desenlerini çizmeye uğraştım.
Bu kadar uzun mu sürüyor desen çizmek?
Önce bir kâğıda çizilmesi gerekiyor; sonra aynısını sedefin üzerine yapıştırıp tek tek parçalar halinde numaralandırarak kesiyorsunuz. Sedef parçaları büyük olmaz. Çünkü sedef midyedir, doğadan yamuk olarak çıkartılır. Ondan bir düzlem elde etmek kolay değildir. O yüzden deseni parçalayıp numaralandırarak sedeflerin üzerine yapıştırır, sonra da kıl testere ile keseriz.
Nerde şimdi ustalık eseriniz?
Önceki çalışmalarım ustamda kalmıştı, sahipleri vardı onların. Ustalık eserim olan ayna ise benimle atölyemde kaldı.
Nihayet Dergisi Aralık 2015 sayısındaki bu röportajın tamamnı Sedefkâr Fatma Ayran: “Bu zanaata gönül verdiğimde dokuz yaşındaydım” okuyabilirsiniz.