Star yazarı Fadime Özkan Eski Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında yazdığı;İngilizce’ye çevrilen,Arapça,Almanca,Rusça ve Çince’ye çevirilecek olan kitabı “LİDER” ve Erdoğan’ı konuşmuş.Akdoğan: “Büyük bir lidere büyük lider demek birilerini rahatsız ediyor olabilir, ne yapalım girdiği her seçimi kazanan, halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olan, halkı tankların önüne çıkarıp darbeyi engelleyen, her türlü meydan okuma ve saldırıya göğüs geren, kendi siyasi hareketini kurarak milyonları peşinden sürükleyen bir kişiye büyük lider denilmez de ne denilir? “diyor. İşte o konuşma….
AKDOĞAN:Küresel düzeyde yaşanan pek çok siyasi ve insani sorunun müsebbibi bizzat siyasetçilerdir. Çözüm yine siyasettedir. Dünyada lider buhranı yaşanırken Erdoğan, adalet için büyük bir liderlik sergiliyor.
Siyasetin ve bilimin merceğinden Erdoğan’ın liderliği
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı siyasete atıldığı o ilk yıllardan beri tanıyanların hep söyleyegeldiği bir şey vardır. Derler ki “insanlarla kurduğu iletişimin sahiciliği, siyaseti Hakk’a ve halka hizmet için yapmaktaki samimiyeti ve çalışkanlığı daha o günlerden onun büyük bir siyaset ve devlet adamı olacağının işaretiydi”. Sonraki yıllarda tanıyıp başarılarını takip edenler de aynı kanaatte buluştu.
Karşılaştığı zorlukları aşarken gösterdiği refleksler, halkıyla bütünleşmesi ve ön açıcılığı onu sadece Türkiye için değil bölge ve dünya için de benzersiz bir noktaya taşıdı. Avrupa lidersiz kalırken, pek çok ülkede akli ve vicdani yetileri yeterli olmayan isimler devlet yönetirken Erdoğan’ın varlığı Türkiye’nin en büyük avantajına dönüştü.
Hakkında çok sayıda kitap da yazıldı. Ancak Doç. Dr. Yalçın Akdoğan’ın Erdoğan’ı siyasetin ve siyaset biliminin kesiştiği noktada teorik ve pratik açıdan ele alan kitabı “Lider” diğerlerinden ayrılıyor. Uzun yıllar boyu Erdoğan’ın çok yakınında çalışan ve 64. Hükümette Başbakan Yardımcılığı yapan Ankara Milletvekili Akdoğan ile ‘Lider’i konuştuk.
TAP siyasetin ve siyaset biliminin, teorinin ve pratiğin kesişme noktası gibi. Lider’in hikayesiyle başlayalım. Fikir ne zaman doğdu? Yazımı tetikleyen bir olay var mıydı?
Siyaset bilimci bir siyasetçi olarak değer, fikir, felsefe, teori boyutunun sürekli canlı tutulması gerektiğine inanıyorum. Bir süredir siyasetnamelerin sonraki çağlara nasıl ahlaki öğretiler ve nasihatler sunduğu üzerinde çalışıyordum. Kutadgubilig’den Nizamülmülk’ün Siyasetnamesine, Kabusname’den Koçibey’in Risalelerine kadar birçok eser, yaşanılan zamandaki liderlere tavsiyeler içermekle birlikte bugün bizlerin ders aldığımız metinlere dönüşmüş durumdalar. Batılı, doğulu ve İslami kaynakların siyasetin amacını ve liderin özelliklerini nasıl ortaya koyduğunu ele alarak Recep Tayyip Erdoğan üzerinden bir okuma yapmaya çalıştım.
Erdoğan bu tarihi müktesebat üzerinde nerede nasıl konumlandırılabilir?
Buna şu açıdan da ihtiyaç var: Bir süredir Erdoğan üzerinden bir Türkiye düşmanlığı yapılıyor ve Cumhurbaşkanımız hakkında içeride ve dışarıda büyük bir karalama kampanyası var. Erdoğan bugün dünyanın en çok ismini bildiği liderlerden biri… Ama bu ismin altını kara kampanyayla negatif şekilde doldurmaya çalışan odaklar var. Bunlara karşı Erdoğan’ın dünyaya doğru anlatılabilmesi önem taşıyor.
ALMANYA’DA LİDER YOK
O halde kitap farklı dillere de çevrilecek?
İngilizce’ye çevrildi, şu an Arapça’ya çevriliyor, Almanca, Rusça ve Çince’ye çevrilecek. Son hadiselere bakınca Alman yönetiminin de ihtiyacı olduğu anlaşılıyor! AB’nin en önemli ülkesi Almanya’nın bu derece hazımsızlık içine girerek yasakçı uygulamalar sergilemesi, Birliğin geleceği açısından büyük bir tehlikedir.
Erdoğan üzerine daha önce de kitaplar yazıldı. Lider’i onlardan ayıran nedir?
Siyasetçilerin hayat hikayelerini veya siyasi partileri/akımları anlatan kitaplar var. Bu kitap bir nevi modern siyasetname gibi… Teoriden kalkarak bir lider profili çıkıyor, hem mevcut liderin resmedilmesi, hem siyaset yapanlara teorik çerçeve sunulması…
LİDERE LİDER DENİR
Lider’le durumunuzun koordinatını veriyor ve ‘sübjektiflik eleştirilerini baştan kabul ediyorum’ diyorsunuz. Bu durum, kitabın öznesine objektif bir gözle bakmaya engel midir? Liderle bu mesafede çalışmamış birinin yazamayacağı bir alanı aktarmak için bilakis gerekli değil midir bu yakınlık?
Siyasetnameler yazıldığı dönemde benzer eleştirilere maruz kalmış… Sipariş olarak yazdırıldığı, lideri övdüğü vs… Oysa bugün biz bu eserleri önemli ahlaki öğretiler ve teorik metinler olarak okuyoruz.
Kitapta inanmadığım tek bir cümle bile yazmadım. Lider özelliklerini başlık olarak sıralamak bir anlam ifade etmez, o özelliklerin yanına somut örneklikler koymak gerekir. Kitapta verdiğim tüm örnekler ve analizler Erdoğan’a yönelik objektif tespitlerimi içeriyor. Mübalağa olduğunu da düşünmüyorum, ha başkaları başka analizler yapabilir o onların meselesi…
Liderlerle ilgili kitapları yazanlar genelde lidere yakın kişiler olmuştur. O yakınlık olmadan doğru ve ayrıntılı fotoğraf çekmek mümkün olmuyor, önemli olan yakınlığın samimi ve dürüst bir şekilde aktarıma zarar vermemesi…
Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle bir talebi de, müdahalesi de, yönlendirmesi de olmadı. Büyük bir lidere büyük lider demek birilerini rahatsız ediyor olabilir, ne yapalım girdiği her seçimi kazanan, halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olan, halkı tankların önüne çıkarıp darbeyi engelleyen, her türlü meydan okuma ve saldırıya göğüs geren, kendi siyasi hareketini kurarak milyonları peşinden sürükleyen bir kişiye büyük lider denilmez de ne denilir?
YAŞAYAN BİR EFSANE
Liderleşemeyen, başında olduğu partinin genel başkanı sıfatıyla güdük bir kariyerle iktifa eden siyasetçiler de oldu, var bu ülkede. Nasıl bir liderlik farkı var?
Farklı lider kategorileri var. Biri, kendi siyasi hareketini oluşturmak, bir yol açmaktır. Erbakan, Türkeş, Menderes, Özal, Demirel bu kategoridedir. Diğerini bu hareketlerin devamını sağlayan başkanlar kategorisi oluşturur. Bunların üzerinde de karizmatik liderler var. Atatürk ve Erdoğan gibi… Yol ve yön oluşturan, kendi ideolojisini kuran, milyonları peşinden sürükleyen, kurtarıcı ve umut olarak görülerek mühim başarılara imza atan, büyük badirelerden kurtulup kahramana dönüşen liderler.
Erdoğan’ı farklı yönlerden eleştirenler olabilir, ancak onlar bile ülkenin bugünkü istikrarı ve geleceği açısından önemli bir anlama ve misyona sahip olduğunu görüyorlar. Erdoğan yaşayan bir efsaneye dönüşmüş durumda…
15 TEMMUZ BİR MİLAT
Karizmatik liderliğin ispatı 15 Temmuz mudur?
Erdoğan’ın bölgesel liderliğini ispat ettiği birçok olay var. Mesela 2004 AB zirvesi… Erdoğan sergilediği liderlik sayesinde müzakere sürecini başlatan bir performans ortaya koydu, rest çekerek istediğini aldı. Gezi ve Kobani gibi sokak isyanlarından 17 Aralık gibi yargı darbesine kadar birçok hadise, bildiriler, komplolar, kumpaslar…
Bunlara direnebilmek kolay değildi. Düşünün şahsınız ve aileniz hakkında tamamen uydurma ses kayıtlarıyla ve devletin hukuk sistemini kullanarak saldırılıyor. Çelik gibi sinire, büyük cesarete sahip olmanız, korkmadan ileri atılabilmeniz gerekir. Erdoğan sinmedi, geri çekilmedi, teslimiyet ve acziyet sergilemedi. Dik durdu, meydan okudu…
15 Temmuz ise bir milattır. 1960’da başlayan darbeler üzerinde Türkiye’yi dizayn eden vesayetçi yapıya karşı bir başkaldırıdır. Gerçek özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi açısından bir kırılma noktasıdır. Diğer liderlerimiz de darbelerde sıkıntı çekti, hapis yaptı, idam edildi, ama bir liderimiz bunu tersine çevirebildi…
DERTLENMEYEN LİDER OLAMAZ
Kitaba ‘vicdan sızısı’ vurgusuyla başlıyor ve Erdoğan’ın siyasi motivasyonu budur, diyorsunuz. Erdoğan’ı büyük lider yapan şey “dünyanın derdiyle dertlenme hali” midir?
Bombalanan, denizde boğulan çocukları gördüğünüzde içinizde öfke kabarır ve bir şey yapmak istersiniz. Dünyada yaşananlar siyasi bir krizdir, bir liderlik buhranına işaret etmektedir. Erdoğan küresel düzeyde yaşanan zulümlere, haksızlıklara, yalanlara dur demeye çalışan bir siyasetçi. Dünya beşten büyüktür diyor, zalime zalim, darbeciye darbeci diyor, fay hatlarının kırılmasını önlemeye çalışıyor. Bunu yapan kaç lider var? Erdoğan’ın bölge halklarını etkileyen özelliği sergilediği ahlaki duruştur.
RAKİPLERİ KÜÇÜK AMA DÜŞMANLARI BÜYÜK
Özal darbe sonrasında siyasete atıldı ve yerleşik siyasetçilerden, siyasetlerden yalıtılmış bir alanda siyaset yaptı, büyük bir iz de bıraktı. Erdoğan siyaset yaparken ona rakip olabilecek kalibrede bir isim-lider çıkmadı. Rakipsiz olmak nasıl etkiledi Erdoğan’ın liderlik sürecini?
Erdoğan liderliğinin büyüklüğü, rakiplerinin küçüklüğünden kaynaklanmıyor, maruz kaldığı saldırıların büyüklüğünden ve kaydettiği başarıların ihtişamından kaynaklanıyor. Düşmanları büyük, oynanan oyun büyük, geçtiği sınamalar büyük, ama sergilediği liderlik de o oranda büyük…Erdoğan sadece mevcut rakiplerini yenmiyor, geçmiş liderleri de aşan bir liderlik sergiliyor. Erbakan Hoca’ya, Milli Görüş hareketine karşı yeni bir siyasi kulvar oluşturabilmek, merkez siyaseti dönüştürmek, ANAP ve DYP’nin alanını yeniden kodlamak az bir iş midir?
Liderlik çalışmayla akıl transferiyle olmuyor kuşkusuz. Erdoğan’daki ‘cevher’ ile ‘profesyonel katkı’ ilişkisini nasıl ifade edersiniz?
Benim gördüğüm çalışmadan lider olunmuyor. İnsanın doğuştan sahip olduğu belli özellikler elbette büyük önem taşıyor. İnsanın karşısına çıkan imkân ve fırsatları değerlendirmesi, risk ve meydan okumalarla baş edebilmesi, süreç içinde kendisini geliştirmesi ve donatması… Hepsi pay sahibi… Allah’ın lütfu ise hepsinin üzerinde… Erdoğan önemli kişilik özelliklerine ve yeteneklere sahip birisi, ama aynı zamanda potansiyelinin çok üzerinde performans ortaya koyabilen de birisi… Çok kabiliyetli çok etkisiz ve verimsiz kişiler vardır. Erdoğan bir dava adamı, kendisini belli değer ve ilkeler üzerinden bir hedefe adamış ve doğru bildiği yolda halkıyla birlikte yol yürüyor…
MUHALEFET DERDİNE YANSIN
CHP dahi ‘ya Erdoğan’dan sonra’ diye soruyor. Erdoğan adaylar yetiştiriyor mu?
Bir liderin başarısı kendinden sonraki sürecin sağlıklı geçmesini de sağlayabilmesidir. Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, ama partisi yoluna başarıyla devam ediyor. Bu, Erdoğan’ın liderlik başarısıdır. Bunda Türkiye’nin lideri olarak sürecin parçası olmasının da payı var. Bu hareketin önemli meziyetlere sahip kadroları vardır ama doğal lideri Erdoğan’dır. Muhalefet bunu dert edeceğine kendi durumunu dert etmelidir…
ERDOĞAN OLMASA SİSTEM ÇÖKER
Erdoğan’dan sonra ne olacağı kaygısı var mı?
Bence esas soru şu: Bu sistem Erdoğan’sız yürür mü? Erdoğan olmasa bu sistem çoktan çöktü, tükendi.
Lidersizlik de bir sorun. Ya Erdoğan’dan sonra?
Yüzde 51’e ulaşmak demek, her daim uzlaşı arayışı içinde olmak demektir. Seçim öncesi için de geçerli, ülke yönetirken de. Örneğin şuan önemli bir değişiklik yapıyoruz, MHP ile uzlaşarak yapabiliyoruz. Seçilecek Cumhurbaşkanı da toplumsal kesimlerle uzlaşacaktır.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!