Haber: Arzu Erdoğral
KKTC’deki bazı sendikaların Türkiye’yi hedef alan eylemlerine tepkiler sürerken, AK Parti hükümeti tarafından yapılan açıklamalarda Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun girişimlerinin tatmin edici olmadığı söylendi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Kırgızistan ziyareti sırasında “KKTC’de Sendikal Platform’un hükümetin aldığı ekonomik tedbirlere karşı başlattığı süresiz grev ve eylemlerdeki ortaya koydukları Türkiye aleyhtarı tavırlara” sert tepki göstermişti. Erdoğan ile eski Cumhurbaşkanı Talat dün Ankara’da yaklaşık 1 saat 45 dakika görüştü. Gerçekleşen görüşmeyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmazken “on5yirmi5” Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun siyasi danışmanı Ata Atun’a ulaştı ve gelişmeleri sordu.
On5yirmi5’e açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun siyasi danışmanı ve Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Ata Atun olayların arka planını anlattı ve olayların arkasında “Cumhuriyetçi Türk Partisinin olduğunu söyledi.
KKTC’DEKİ PROTESTOLARIN ARKASINDA “CTP” VAR
KKTC’deki eylemler Türkiye’de tepkilere neden olurken, olayların arkasında kimlerin olduğu sorusu da gündeme geldi. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olayların arka planında yatan şudur: Sendikalar göründüğü kadar güçlü değiller. Arkalarında çok fazla insan yok. Öyle olsaydı bütün seçimleri onlar kazanırdı. Ancak hiçbir seçimi de kazanamadılar. Bir kere buradan başlamak lazım… İkinci olarak da KKTC’deki demokrasi anlayışı Türkiye’den biraz farklı… İsteyen istediğini söylüyor ve kanunda yazılı olmayan herhangi bir maddeyle de suçlanamıyorlar. Bu tabi farklı bir kavramdır. Buradaki demokrasi anlayışına göre; eğer sizin fikriniz kitleleri cezbediyor ise arkasından gidilir, cezbetmiyor ise siz bilirsiniz şeklindedir. Bu nedenle gösteriler yapıp pankartları açan kişiler aslında seçimlerde yüzde 2-3 oy olan siyasi partilerdir. Bunlar Cumhuriyetçi Türk Partisinin (CTP) dümen suyunda giden, genelde Cumhuriyetçi Türk Partisinden kan ve destek alan küçük küçük particikler. Aslında Mehmet Ali Talat Bey’in Cumhuriyetçi Türk Partisinin perde arkasında durduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle çıkan seslerin Kıbrıslı Türkler tarafından değerlendirilmesi olağan dışı değil. Ama Türkiye’de değerlendirildiğinde farklı anlamlar taşıyor.
KKTC’DE KESKİN TARAKLAR YOK
AK Parti hükümeti tarafından Sayın Eroğlu’nun tepkisi yetersiz ve cılız olarak değerlendirildi. Neler söylersiniz bu yorum karşısında?
Az öncede söylemeye çalıştığım gibi Türkiye’deki gibi bizde keskin taraklar yok. Biri ak derse diğeri kara der diye bir durum yok. Herkes düşüncesini özgürce ifade eder. Önemli olan seçmenlerin çoğunu ikna etmektir. Kim ikna ederse iktidara o geliyor. Bana göre Derviş Beyin anlayış kavramına göre bu konuda bir görevi yok. Hep Türkiye’deki koşullara göre değerlendiriliyor ama değerlendirilmemesi gerekir.
RUMLARLA KOL KOLA DOLAŞIYORLAR
Peki, Türkiye Kıbrıs’ta varolan (sizin anlattığınız) durumu bilmiyor mu?
Bildiklerini sanmıyorum. Halkın büyük bir çoğunluğu Türkiye’yi seviyor, destekliyor. Türk askerini de burada istiyor. Ama belli bir azınlık var. Rumlarla kol kola dolaşan, hafta sonları güneye giden, onlardan para alıp faaliyetlerde bulunan, vakıflardan para alıp sivil toplum örgütü kuran, AB’den para alıp kurduğu STK’lar ile faaliyetlerde bulunan insanlar var. Bunları tabi vatan hainliği ile suçlamak yanlış bir yaklaşımdır. Herkes düşüncesinde hürdür. Açılan pankartlar pek tabi ki hoş olmayan cümleler taşıyordu. Ama bu insanlarında düşüncelerini meydanlara inip söylemeleri demokratik bir hakları… Aksi durumda bu diktatörlük yönetimi olur. Bu da hiç hoş değil.
EROĞLU, TÜRK ASKERİ OLMASA VARLIĞIMIZIN SÜRMEYECEĞİNİ BİLİYOR
Sayın Eroğlu’nun bu konuda ki görüşü ve Türk hükümetine karşı tavrı nedir?
Eroğlu, Türkiye’ye yüzde 100 bağlı olan, güvenen, gerçekleri farkında olan, Türk askeri olmazsa adada bizim varlığımızın sürmeyeceğini bilen ve bunu sürekli dile getiren bir kişi. Tabi Başbakan’da aynı görüşte… Bu mitingden sonra yerleşim yerlerine, şehirlere çıkıp bunu dile getirdiler. Birçok gazeteci de bunları yazıyor. Kıbrıs küçük bir topluluk… Herkes herkesi iyi tanıyor. O nedenle kavga dövüş gibi kavramlar yok. O nedenle AK Parti ile CHP’nin çekişmesini Kıbrıs’ta beklemek yanlış olur.
MEYDANA İNENLER KIBRIS HALKININ HEPSİNİ TEMSİL ETMİYOR
Sayın Eroğlu, bu süreçten sonra sorunun ortadan kalkması için ne yapmayı planlıyor?
Kıbrıs’ta başkanlık sistemi yok. Aslında Derviş Bey sembolik bir makamdadır. Sadece müzakerelerden sorumludur. O da meclis kendisine bu görevi verdiği için. Asıl yönetici olan kişi Başbakan İrsen Küçük’tür. Tabi Sayın Başbakan’ında kendine göre gerekli tedbirleri almakla ilgili olarak düşündükleri var. Bunların tam olarak ne olduğunu bilemiyorum ama bizde daha evvel grev ve lokavt yasası vardı. 1987 yılında değişti. Grev ve referandum yasasına dönüştürüldü. Yani grev yapanların cezalandırılması olayı kaldırıldı. Daha önce hükümet isterse bunların hepsini kapı dışarı ederdi. Şimdi edemiyor. Böyle bir güvencenin içerisinde de bu mitingi yapan kişilerin yüzde 80’i zaten devlet memuru. İşten atılmak, cezalandırılmak ve hapse konmak gibi bir korkuları, çekinceleri de olmadığı içinde böyle bir eylem yapıyorlar. Bunların çekirdeği de; gençlerden oluşan, 45- 50 üyesi olan Baraka grubu, Yeni Kıbrıs Partisi, Birleşik Kıbrıs Partisi gibi oluşumlar. Bunlar seçimlere giriyorlar, çıkıyorlar, son derece düşük oylar alıyorlar. Sendika Başkanları meydandakileri görüp bunlar benim adamın diye seçime giriyorlar. Ondan sonra hepsi de sandıkta kalıyor. Bu insanlar Kıbrıs Türk halkının tümünü temsil etmiyorlar. Bu düşünceyi, Kıbrıs Türk halkının düşüncesi gibi sahiplenen kişiler değiller. Lütfen o şekilde kabul etmeyin. Rahatlıkla söyleyebilirim ki halkın yüzde 75- 80’i bu insanlarla birlikte değil. İngiltere’deki Hyde Park gibi herkes çıkıyor düşüncesini söylüyor. Bizdeki mantık bu şekilde…
Başbakan Erdoğan’ın eski Cumhurbaşkanı Talat ile görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanırım Sayın Erdoğan’ın Talat Bey’i çağırması geçmişte 2003 yılından 2009’a kadar işbirliği geliştirmiş olmaları ve AK Parti’nin Cumhuriyetçi Türk Partisini 2005 seçimlerinde iktidara taşımış olması… Çünkü bu mitingin asıl organizatörü CTP’ydi. Yani Talat Bey Cumhurbaşkanı seçilmeden evvel başkanı olduğu partiydi. Daha öncede söylediğim gibi bu küçük particiklerde CTP’nin arkasına saklanıyorlar. CTP’de bunları öne sürüp bunların arkasına saklanıyor. Talat Bey’e şu söylenmiş olabilir; Ya sen bu partinin başkanlığını al ya da bunların kulağını çek. Daha görüşme tutanakları açıklanmadı. Bize de ulaşmadı. Ama bu şekilde bir konuşma yaptıklarını düşünüyorum. Sayın Erdoğan’ın kırgınlığını, kızgınlığını, düş kırıklığını dile getirdiği bir konuşma olduğunu varsayıyorum.
on5yirmi5.com