Evde, okulda, iş yerlerinde, sokakta kısaca insanın olduğu her yerde ortaya çıkan şiddet olgusu tarihsel süreçte biçimsel olarak değişse de temelde saldırgan davranış ya da şiddeti doğuran güdüler hep aynı kaldı.
İnsanlar zamanlarının önemli bir kısmını iş yerinde geçiriyorlar. İş yerlerinde bulunan insanlar, işlerini yaparken, yöneticileri, astları, müşterileri ya da hastaları gibi hizmet sunulan kişilerle iletişimleri sırasında bazen şiddet, saldırganlık gibi davranışlar sergiliyorlar ya da bu davranışlara maruz kalıyorlar.
Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serpil Aytaç ile araştırma görevlisi Salih Dursun, geçen ay Başbakanlık genelgesi ile yeniden gündeme gelen mobbing (iş yerinde şiddet, taciz) konusunda bir araştırma yaptı. İş yerinde şiddet davranışlarının çalışanların üzerindeki etkilerine yönelik, hizmet, otomotiv ve tekstil olmak üzere üç farklı sektörde toplam 204 kişiyle görüşülerek yapılan ve TİSK Akademi’de yayımlanan araştırmaya göre, çalışanların yüzde 54,4’ü iş yerinde fiziksel, duygusal, sözlü veya cinsel şiddet türlerinden birine maruz kalıyor.
En fazla maruz kalınan şiddet türü yüzde 44,8 ile sözel şiddet olurken, bunu yüzde 15,8 ile duygusal baskı ve yıldırma davranışları takip etti. En az oranda maruz kalınan şiddet türü ise yüzde 3,5 ile cinsel şiddet ve yüzde 4,4 fiziksel şiddet oldu.
Araştırma iş yerinde erkeklerin yüzde 40’nın, kadınların ise yüzde 67,5’inin şiddet davranışlarına maruz kaldığını ortaya koydu. İş yerinde, erkekler daha çok fiziksel şiddete (yüzde 55,6) maruz kalırken, kadınların ise daha fazla karşılaştığı şiddet türü, duygusal baskı, sözel ve cinsel şiddet oldu. Duygusal baskı ve yıldırma davranışlarına maruz kalan erkeklerin oranı yüzde 31,3 olurken, bu oran kadınlarda yüzde 68,7 olarak belirlendi. Sözle saldırıya uğrayan erkeklerin oranı yüzde 31,9, kadınların oranı ise yüzde 68,1 çıktı.
Araştırmaya göre iş yeri dışından kişilerle temas halinde olmayanların yüzde 66,7’si şiddet olayına maruz kalmadı. Bu durum, en önemli şiddet kaynaklarından birinin, iş yeri dışından kişiler (müşteriler, hastalar, hasta yakınları, ziyaretçiler gibi) olduğunu ortaya koydu.
-EĞİTİM DÜZEYİ ARTTIKÇA ŞİDDETE MARUZ KALMA ORANI AZALIYOR-
Araştırmaya göre, eğitim durumu yükseldikçe şiddete uğrama oranı azalıyor. İlköğretim mezunlarının yüzde 70,3’ü, lise mezunlarının yüzde 53,6’sı, üniversite mezunlarının ise yüzde 46,7’si iş yerinde şiddete maruz kalıyor.
Araştırmaya göre, iş yerinde saldırgan davranışlar ya da şiddet görülmesi örgütsel performans ve etkinliği olumsuz etkiliyor. Aşırı tedbirli koşullar nedeniyle kaynakların çoğu gereksiz harcanırken, hastalık nedeniyle rapor alıp işe gelmeyenlerin sayısında artış oluyor. Hastalık nedeniyle devamsızlıkların artması, daha düşük verimliliğe, dolayısıyla geriye kalan personele daha fazla iş yüküne neden oluyor. Düşük motivasyon, çalışan tatminsizliği ve kötü performansa neden oluyor. Tüm bunlar kurumsal imajın sarsılmasına yol açıyor.
Araştırmada iş yeri saldırganlığının önlenmesi ve çalışanlar için sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturulabilmesi için öneriler de yer aldı. Bunun için öncelikle iş yeri saldırganlığı mağdurlarına yönelik örgütsel ve sosyal destek sağlanması gerektiği vurgulanan araştırmada, iş yeri şiddetine yönelik farkındalığın artırılması ve etkin raporlama sisteminin kurulması gerektiği belirtildi.
İş yerinde her düzeyde sağlıklı bir iletişim kurulmasının, çalışanlar arasında olası yanlış anlamaların önüne geçeceğinin altının çizildiği araştırmada, iyi bir iletişim sisteminin çalışanının tehdit edici bir durumda ne yapacağını bilmesini sağladığı vurgulandı. Araştırmada ayrıca, ne tür davranışların iş yeri şiddeti kapsamına girdiği yönünde bilgilendirici eğitim faaliyetleri düzenlenmesi gerektiği kaydedildi.
-BAŞBAKAN’IN GENELGESİ-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da geçen ay yayınladığı 8 maddelik bir genelgeyle, iş yerinde kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesinin, gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemli olduğunu belirtmiş ve mobbinge (iş yerinde psikolojik taciz) karşı önlemler getirmişti. Erdoğan, genelgesinde, iş yerinde psikolojik tacizle mücadelenin öncelikle işverenin sorumluluğunda olduğunu bildirmişti.
İş yeri şiddetine yönelik TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği komisyonu da bir çalışma yaptı. Komisyon bünyesinde oluşturulan Mobbing Alt Komisyonunun raporunda, kişilere, işe başlamadan önce mobbing yapmayacağına dair yemin belgesi imzalatılması önerilmişti. Raporda, işçisine mobbing uygulayan işverenin, belirli sürelerde kredi ve teşviklerden mahrum bırakılması istenirken, olaylar, verilen anlamsız emirler ve uygulamalar yazılı olarak kaydedilmesi, psikolojik taciz gördüğü için çalışma gücünü belli oranlarda kaybedenlerin durumu, iş kazası ve meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi, malulen emekliye ayrılabilme imkanı getirilmesi önerilmişti.
AA