CHP Camiileri Toptan Satmış

Olaylar
“CHP tarihinde ahıra çevrilmiş bir tek cami yok” diyen CHP liderine 9 belge ile cevap veren Başbakan Erdoğan, 1926-1950 yılları arasında toplam 1910 cami ve mescidin, ahır, parti binası, t...
EMOJİLE

“CHP tarihinde ahıra çevrilmiş bir tek cami yok” diyen CHP liderine 9 belge ile cevap veren Başbakan Erdoğan, 1926-1950 yılları arasında toplam 1910 cami ve mescidin, ahır, parti binası, tuvalet ve hatta pavyona dönüştürüldüğünü gözler önüne serdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis grup toplantısında, “CHP’nin hiçbir döneminde camiler ahır yapılmamıştır” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na 9 belgeyle cevap verdi. Erdoğan tek parti döneminde camilerin ahıra, parti binasına, tuvalete dönüştürüldüğünün; kapatılan camide kadın oynatılıp, şarap içildiğinin belgelerini açıkladı.
Başbakan Erdoğan’ın açıklaması özetle şöyle:

“KARAKOÇ’A DA ACİL ŞİFALAR DİLİYORUM”

‘Koca Reis’ lakaplı Sadettin Bilgiç’e Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Değerli şair Abdurrahim Karakoç’a da acil şifalar diliyorum. Sayın Karakoç’un bir an evvel aramıza dönmesini, şiir ve yazılarını yazmaya devam etmesini arzuladığımı ifade etmek istiyorum.

Siyasetçinin elbette yanlışı olabilir. Ama siyasetçinin hesap vereceği mercii TBMM’dir. Kendisini milletin yerine koyarak, kendisini TBMM’nin yerine koyarak hiç kimse gayri meşru hukuk dışı yöntemlerle siyasetçiyi hesaba çekemez, cezalandıramaz. Bakın, burada bir zihniyeti bugün bu konuşmamda işleyeceğim. Ama zihniyet olarak işliyorum. Bunu bütün milletimin böyle anlamasını özellikle istiyorum.

“CHP, 27 MAYIS DARBESİNE SU TAŞIMIŞTIR”

CHP, 27 Mayıs’ın öncesinde müdahaleye su taşımış, 27 Mayıs’ın hemen ertesinde de alkış tutmuş hatta silahlı güçlere emrinizdeyim diyerek, müdahale karşısında el pençe divan durmuştur. CHP bugün dahi 27 Mayıs darbesinin ilerici bir darbe olduğunu savunarak, gaflet ve delaletinden bir adım bile ileriye gidemediğini zaman zaman göstermektedir.

“CHP, DARBELERİ MEŞRULAŞTIRIYOR”

Son dönemde CHP, gerek 12 Eylül gerek 28 Şubat’la ilgili çelişkili açıklamalar yapıyor. Doğrudan darbeleri eleştiremeyen, müdahaleye karşı olduğunu söyleyemeyen CHP, adeta minderden kaçıyor. “Darbelere karşıyım ama” diye başlayan her ifade doğrudan doğruya darbeleri meşrulaştırmaktır. Hastalıklı ruh halinden başka bir şey değildir. Çıkıyorlar, televizyonlarda gazetelerde, “ama o günkü hükümette çok hata yaptı” diyerek meseleyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

“ECNEBİ KARŞISINDA EL PENÇE DİVAN DURAN BİR HÜKÜMET YOK”

Ak Parti’nin dış politikası Pembe İncili Kaftan’da bahsedilen hayaldir. Ecnebi karşısında el pençe divan duran bir hükümet değil. Yani Şah İsmail’in önünde sağında solunda oturacak bir yeri olmadığını görünce, büyükelçinin kendisinin pembe incili kaftanını serip onun üzerine oturması ve çıkarken almadan çıkması ve askerler onu getirdiğinde “Osmanlı’nın elçileri tekrar omuzlarına almaz” diyecek kadar asaletli elçilerdir. İşte Ak Parti dış politikada hayali gerçeğe dönüştürmüştür.

“İSRAİL’İN, GRASS’A KOYDUĞU YASAĞI İZAH ET”

Sayın Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde Yunanistan ekonomisini de kurtaracağını söylemişti. Yunanistan’ın en büyük gazetesi de “Dayan Yorgo Kılıçdaroğlu geliyor” diye haber yapıp dalgasını geçmişti. Bir Amerikalı yazarın kuyruğuna takılıp İsrail’de düşünce özgürlüğünün olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, İsrail’in Nobel ödüllü Günter Grass’a koyduğu ülkeye giriş yasağını izah etsin bakalım.

“SEN BAAS’ÇISIN”

Suriye’deki BAAS rejimiyle benzer kafayı taşıyan biri bize dış politikada öneride bulunamaz. Sen BAAS’çısın. Çok açık net ortada. Gitsin kendisi önce Ömer Seyfettin’in “Diyet” adlı hikayesini bir okuyuversin. Orayı okursa sayın Kılıçdaroğlu bizzat kendisini görecektir. Geçmişiyle yüzleşmediği sürece geçmişin diyetini ödemediği sürece, Kemal Kılıçdaroğlu darbelere karşı çıkamaz.

“DARBELERİN KUVÖZÜNDE SADECE CHP ÜREMİŞTİR”

Bu ülkede darbelerin kuvözünde sadece CHP üremiştir. CHP’den başka hiç kimse darbelerden nemalanmamıştır. Daha ilk günden 28 Şubat soruşturmasının başladığı anda intikam kelimesini telaffuz edenler, samimiyetlerine kimseyi ikna edemezler. Biz intikam duygusu içinde asla değiliz. Süreç hukuki bir süreçtir.

“KARANLIK GEÇMİŞİNİZLE GURUR DUYABİLİRSİNİZ”

İki tane kitaptan yola çıkarak 1940’lardan binlerce kitabın yasaklanmasını meşru göstermeye çalışmak yüzsüzlüktür. Karanlık geçmişinizle gurur duyabilirsiniz, bir şey diyemeyiz. Ama zulüm ve baskıyla dolu geçmişinizi meşrulaştırmaya kalkarsanız biz de size belgelerle gerekli cevabı veririz.

“KILIÇDAROĞLU’NUN BİR YOL ARKADAŞI VAR”

Şimdi burayı Kılıçdaroğlu’nun özellikle dinlemesini, bilmeden konuştuğu tarihini öğrenmesini tavsiye ediyorum. Kılıçdaroğlu’nun bir yol arkadaşı var. Eski Başbakan, eski Cumhurbaşkanı. Bu zat şapkasını kaptırmaz, şapkasını alır gider ama 12 Haziran seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile al takke ver külah yapmaktan kaçınmadı. 28 Şubat’ın özenle dışında tutulmak istendiği bu zat, 1966’da CHP’nin camileri kapattığını ifade ediyor. 12 Ekim 1966’da bakın çok enteresan, bugün Kemal Kılıçdaroğlu gibi İnönü aynen şunları söylüyor, “Acaba cumhuriyetin hangi devrinde, camiler kapalı ve ibadet yasak olmuştur. Hiçbir zaman olmamıştır” diyor. Bugün Kılıçdaroğlu ne diyorsa o gün İsmet İnönü onu söylüyor. Dün dündür, bugün bugündür derse bilemem.

“KURŞUNLU CAMİİ DEPO YAPILIP KAPATILMIŞTI”

19 Ekim 1966’da Yeni İstiklal İstanbul gazetesi, İnönü’nün yalanlarına karşı vatandaşı ispata çağırıyor. Bir Müslüman değil, bir Hıristiyan Ermeni vatandaş aynen şu mektubu yazıyor: “‘Muhterem Yeni İstiklal İstanbul gazetesi, İnönü’nün yalanlarına karşı yaptığınız ispat çağrısına Diyarbakır’dan, uyruğu bulunduğum Türkiye’ye karşı vazife diye yazıyorum. Ben bu zat’ın faaliyetini arz edeyim. Müslümanların Kurşunlu Camii dedikleri ibadethane 1941-1942 yılında depo yapılıp kapatılmıştı. İçerisinde pek az miktarda, kütüklük, kama, at eğeri gibi döküntü konmuştu. Avlusunda hurda at arabası takoza alınmış ve nöbetçi dikilmişti.”

“KAPATILAN CAMİDE, KADIN OYNATILMIŞ”

Sayın Kılıçdaroğlu bak bunları iyi öğren. Muğla’dan bir mektup, kapatılan camide, kadın oynatılıp şarap içilmiştir.  Kahramanmaraş’tan Mehmet Karaca şunları yazıyor: “1945’te Ulu Camii kapatılmıştır. 1947 senesinde Şekerli ve Hatuniye Camii’si de kapatılmıştır. Biri ambar diğeri karakol olarak kullanılmıştır.” Balıkesir’den mektup: “Sayın muhalefet lideri İnönü, son konuşmalarında hiçbir camii ve mescid kapatılmamış diye milletin gözünün içine baka baka utanmadan bu yaştan sonra yalan söyleyerek milleti yanıltmak istemektedir.

Balıkesir’de, bütün camiiler kapatılmış, içlerine ot saman askeri malzeme depo edilmiştir. Bu millet bir daha CHP’yi tekrar başa geçirip eski aç günlerinde dönmek niyetinde değildir. devir değişti paşam. Arayıp bulamadığın aptal köylü kalmadı. Bugünün kıymetini daha iyi anlıyor. Senin zamanında çarık alamayan köylü şimdi ayakkabı giyiyor. Senin zamanında yırtık pırtık gezen köylü, bugün ekstra kumaş giyiyor. Bizi artık rahat bırak paşam.”

9 BELGEYLE CEVAP

Belge 1: Camilerin satışını gösteren yasa. Sayın Kılıçdaroğlu belge konuşuyor bak. Tasnif harici camii ve mescidler kendilerinden başkaca ifade edilmek üzere kapatılır. Bu caminin çıkmasının ardından Türkiye’nin her vilayetinde camiler kapatılmaya başlandı.

Belge 2: İşte cetvel. 1926-1950 arasında 513 camii satılıyor. 327 cami arsası ki, bunların çoğunun üzerinde camii var, bunlar da satılıyor. 1070 mescid satılıyor bu arada. Bunların tamamının belgeleri de elimizde.

Belge 3: Satılan camiler, müze olarak, toprak mahsulleri ofisi, hububat deposu olarak kullanılıyor. Eğlence merkezine dönüştürülen cami bulunuyor. Camilerin satışı denilirken, harap ve vakıf bina deniliyor.

Belge 4: Vakıflar Umum Müdürlüğünden Tekirdağ Valiliği’ne, satılmasına bakanlar kurulunca karar verilip tebliğ edilmiş olan camilerin satış ilanlarının mevki olarak adı tahsis edilmek suretiyle, harap bina şeklinde neşrettirilmesi rica olunur. Bunlar millet uyanmasın diye yapılıyor.

Belge 5: Vakıflar Genel Müdürlüğü önemli ve acele notuyla bir belge gönderiyor. Üsküdar’da, Atik Valide Camii ve müştemilatından Efkan Tekkesi, vakıflar müdürlüğüne haber verilmeksizin işgal edilmiş ve yalnız Efkan Tekkesi’nin havuzlu odalarının işgaline devam edilmekte bulunmuştur.

Belge 6: Bir vatandaş vakıflar genel müdürlüğüne dilekçe yazıyor, genel müdürlük bunu başbakanlığa gönderiyor. Behçet Öner tarafından gönderilen tel yazıda kazada mevcut camilerin tamamen işgal edildiğinden bahisle, Ramazan’da cemaatle namaz kılmak üzere, Ulu Camii’nin tahliyesi istirham edilmektedir. Karacabey’de namaz kılacak yer kalmıyor.

Belge 7: Gaziantep’teki Selim Efendi Camii. Ne olmuş biliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisi’ne satılmış. Çok manidar. Burası teşkilat binası olarak kullanılıyor.

Belge 8: Edremit’teki Yıldırım Camii. O da halk evi yapılmak üzere CHP’ye satılıyor. 300 lira bedelle satılıyor. Kılıçdaroğlu’nun bunlardan haberi yoktur.

Belge 9: Osmangazi İlçesi Tophane Mahallesi’ndeki camii bando müdürlüğüne teslim ediliyor. 20 Nisan 1936 Cumhuriyet gazetesi. Bu ne insafsızlık. Seferhisar’da tarihi bir camii ahır yapılmış. Bu dosya içinde tek parti döneminde camilerin satışına, depo olarak kullanılmasına, ahır yapılmasına dair, onlarca yüzlerce haber küpürü bulunuyor.

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NDAN ÖZÜR DİLE”

Şimdi sayın Kılıçdaroğlu önce Diyanet İşleri Başkanımızdan, o makamdan özür dile. Seni sana değer vererek Kutlu Doğum Haftalarına çağıran Diyanet İşleri Başkanı’ndan özür dile. Camilerden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı camilere sadece hizmet verir. İmamını, vaizini atar. Ama bu adamlar bunu bilmiyor ki, geliyor Diyanet’ten bunun cevabını istiyor. Diyanet İşleri Başkanı ve o makamdan özür dile.

“TARİHİNLE GURUR DUYMAYI BIRAK DA BİRAZ OKU”

Sayın Kılıçdaroğlu sen tarihinle gurur duymayı bırak da, birazcık oku. Git 12 Haziran’daki yol arkadaşın olan o zat’ın dizinin dibine otur o sana anlatacaktır. İstediğin kadar pişkinliğe vur, senin tarihin bu millette hiç silinmeyecek yanıklı iz bırakmıştır. Değişmeyen değişemeyen CHP’ye kendi tarihini yine biz öğreteceğiz. Kılıçdaroğlu, sen tarihinle gurur duymayı bırak da tenezzül edip önce tarihini öğren…”

Yeni Akit

 


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/on5y/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464

Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/on5y/public_html/wp-content/plugins/really-simple-ssl/class-mixed-content-fixer.php on line 107