Zeytinburnu Kazlıçeşme de yükselirken İstanbul ’un asırlık tarihi siluetini bozan 3 gökdelen ile ilgili İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde açılan davada bilirkişiden zehir zemberek bir rapor çıktı. Mimar İhsan Sarı, Doç. Dr. Darçın Akın, Prof. Dr. Can Binan, Doç. Dr. Mehmet Küçükmehmetoğlu, Mimar Mehmet Kaya tarafından hazırlanan bilirkişi raporu 38 sayfadan oluşuyor. Raporda gökdelenlerle ilgili olarak ‘Daha önce 1 olan emsalin 2.5’ a çıkarılarak İmar Yasası’na aykırı hareket edildiği; (inşaatın) Dünya Miras Alanı Tampon Bölgesi sınırı içinde yer aldığı; bu sınır içinde Güney-Batı yönünde bulunan ‘bakı noktası’nın kapsadığı İstanbul Kara Surlarının siluet içinde kaldığı, (inşaatın) İstanbul’un tarihi siluetini olumsuz etkileyerek kamu yararı taşımadığı’’ sonuçlarına varıldı. Mahkeme ruhsat iptaline karar verirse bu İBB yıkım hakkını veriyor. Bu durumda mal sahibinin tazminatı ödemek kaydıyla gökdelenler tıraşlanabilecek.
14 Eylül 2011 günü Radikal’de ‘Tarihi siluete giren gökdelen’ haberi yayımlandı. Ardından tüm kamuoyunda siluet tartışması başladı, gökdelenlere kimin nasıl izin verdiği tartışmaları yaşandıı. Sonrasında ise İBB, siluet etkisini düşünmeden ruhsat verdiklerini açıklayarak bir anlamda suçlarını kabul etti. Lakin inşaatlar bir türlü durmadı, hızla yükseldi. Gökdelenleri yapan Astay Menkul Kıymetler Şirketi ise ruhsatlarının yasal olduğunu savunarak inşaatı durdurmadı. İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde devam eden davayı açan Avukat Cihat Gökdemir, kamuoyunda ses getiren önemli davaların da avukatlığını yapıyor. Gökdemir, aralarında Mavi Marmara Saldırısı Davası’nın da olduğu çok sayıda büyük davaya bakarken THY, Anadolu Ajansı, İTO gibi önemli kurumların da avukatlığını yapıyor. Gökdemir ‘silüet’ davasını açmaya ise ABD seyahati esnasında, Radikal’deki haberi okurken karar vermiş. “Yarın çocuklarım ‘Bu ucubeler niye burada’ demesinler” diyen Gökdemir, ABD dönüşünde 3 aylık hazırlık safhasının ardından İBB ve Zeytinburnu Belediyesi aleyhine İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava açmış. Gökdemir’e davayı açtığında “Başbakan’ın haberi olmadan bu iş olmaz, açma bu davayı” şeklinde telkinlerde bulunulmuş. Ancak Gökdemir, Başbakan’ın böyle bir şeye razı gelemeyeceğini düşünerek vazgeçmemiş.
‘Kamu yararı taşımıyor’
Onaltı/Dokuz blokları için önce ‘giderilmesi imkânsız zararlar ortaya çıkacağı’ gerekçesiyle yürütmeyi durdurma davası açıldı. Sonra ‘ruhsat iptali’ için dava dosyası 4. İdare Mahkemesi’ne gönderildi. Bilirkişi raporunun sonuç bölümünde ‘gökdelenlerin koruma ilkeleri, planlama esasları, şehircilik ilkeleri ve teknikleri yönüyle aykırılıklar taşıdığı üçlü kulenin; tarihsel İstanbul kenti Dünya Miras Alanları üzerinde oluşturduğu olumsuz siluet etkisi yönüyle kamu yararı taşımadığı, bunun bilirkişi heyetinin ortak kanaati olduğu’ vurgulandı.
Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu “Mahkeme ruhsat iptaline karar verirse, bu idareye yıkım hakkı demektir. Lakin mahkeme kararları genelde uygulanmayarak suç işleniyor. Biz de İçişleri Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu davanın sonucunu da merakla bekliyoruz’’ dedi.
Karadan, denizden, havadan etki
Bilirkişi havadan, karadan ve denizden araştırıp oybirliğiyle karar verdi: Siluet bozuluyor
Bilirkişi heyeti 13 Eylül 2012 günü Hâkim Emine Özdemir Güçlü ile birlikte gökdelenlerin bulunduğu arazi ile İstanbul kenti dahilinde ilgili taşınmaz üzerindeki yapıların görüleceği muhtelif yer ve konumları gezdi. Havadan muhtelif yüksekliklerde uçuş gerçekleştirip çok sayıda fotoğraf çekip tespitlerde bulunuldu. Gökdelenlerin üzerinden de Tarihi Yarımada gözlenerek fotoğraflandı. Daha sonra Boğaz geçişinde kullanılan vapurdan, Boğaz Köprüsü üzerinden, Salacak, Harem, Kızkulesi, Kadıköy ve Çamlıca sırtlarından gökdelenlerin siluete etkisi izlenip belgelendi. Mahkeme yerinde tespitlerden sonra bilirkişiden raporunu hazırlamasını istedi. İşte yaklaşık 5 ay süren çalışmalar sonucu ortaya çıkan rapordan ayrıntılar:
“UNESCO’nun 2009 tarihli raporunda ‘İnsanlık dehasının biricik yapısıdır’ denilen Süleymaniye Camii, Sultanahmet Camii, Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı ve kentin ayakta kalmış ve dünyanın sayılı kent surlarından olan görkemli İstanbul kara ve deniz surlarının oluşturduğu, farklı kültürlerin uygarlık sentezi olarak şekillenmiş ve Türk medeniyetinin bir kimlik zirvesi olarak meydana gelen ve İstanbul denince akla ilk gelen tarihi yarımadanın siluetidir. Siluetin özgün niteliğinin ve algılanmasının yitirilerek herhangi bir basit ve sıradan yerleşime benzer bir yapıya dönüşmesinin önüne geçilmesi için İstanbul’un kültürel ve tarihsel silueti bozulmadan korunmalıdır.”
“Ayrıca arazi, Kültür Bakanlığı’nca onaylanan İstanbul Dünya Miras Alanı Tampon Bölgesi sınırı içinde bakı noktasının kapsadığı siluet alanı içinde bulunmaktadır. Kadıköy, Galata, Kasımpaşa, Şişli, Boğaz Köprüsü ve bu köprünün Anadolu yakası ayağı dava konusu kulelerin algılanabildiği alanlar olarak ifade edilebilir. İstanbul tarihi yarımada bölgesinin tarihi ve kültürel kimliğiyle ve Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler ile korumayı taahhüt ettiği Dünya Miras Alanı üzerinde olumsuz bir durum ortaya koymaktadır.”
‘‘Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 21 Nisan 2009 tarihinde yönetim planı alanı onaylanıp İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne gönderilmiş olmasına rağmen, bunun açık olarak dikkate alınmadığı ve belediyenin 21 Mayıs 2009 tarihinde planı onayladığı, 31 Aralık 2009 tarihinde ise mevzuata aykırı olarak 2009/10116 sayılı inşaat ruhsatının verildiği ve bu durumun açıkça 2863 sayılı yasaya ve mevzuata aykırı bir durum oluşturduğu belirlenmiştir.’’
“Mahkemece 2002 yılında daha önce 1 olan emsal artışı 1.5’e çıkarıldığı için iptal edilen plandan sonra planlama ilkelerine aykırı olarak ve bunu destekleyecek somut gerekçeler olmadan 2.5 emsalli bir plana onay verildiği görülüyor.’’
“Bodrum katların emsale dahil edilmemesiyle planla belirlenen emsalin doğrudan yükseklik serbest uygulaması ile düşeye aktarıldığı ve ilave kata dönüştüğü belirlendi.”
Radikal