Sanatın içinde Ergenekon benzeri yapılanma olduğunu söyleyen Yenilmez, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili “Gezi Parkı’nda neden Muhteşem Süleyman rolünü oynayan biri gitti? Bu olaylar Mısır’a da aksetsin diye, çünkü orada da diziler seyrediliyordu. Bunu kimse görmüyor” dedi.
Sanatçı Ahmet Yenilmez, Türk müziklerinden seslendirilecek bir müzikal çalışmasının yanı sıra 12 Eylül döneminde suçsuz yere cezaevinde yatan bir gencin hikayesini anlatan bir “12 Eylül dizisi” çekmek için çalışmalara başladığını bildirdi.
Yenilmez, 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir’de ramazan ayı boyunca iftar programıyla evlere konuk olurken, bugüne kadar bilinen karakterlerine yenilerini ekleyeceği projeleriyle ve Türkiye’de yaşanan olaylarda tutumuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Yerli müzikal projesinden, Gezi Parkı olaylarına kadar farklı konularda Yenilmez’in açıklamaları şöyle :
– Eskişehir’i yakından gözleme fırsatı buldunuz ve bu sürede yeni bir dizi fikri ortaya çıktı. Odunpazarı’nda çekilecek yeni dizi nasıl olacak?
Sadece Odunpazarı ile ilgili bir dizi değil bu ama eğri oturup doğru konuşmak lazım. Bugün doğal dokuyu koruma adına Eskişehir’e baktığınız zaman Odunpazarı Belediyesinin ciddi bir çabasını görüyorsunuz. Bir sinemacı gözüyle baktığınızda, Eskişehir’in sokakları birbirine çok benziyor ve burada dizi çekilemez aslında. Çok acayip bir şehirleşme yapılmış burada, şehrin dokusuyla oynanmış. Yunus Emre bir dünya markası, Nasreddin Hoca bir dünya markası ama Eskişehir’de yok. Hiçbir kültürel faaliyette, hiçbir tanıtımında yok. Çok enteresan, size garip gelmiyor mu? Ve Eskişehir, karanlık bir şehir, ışıklandırması çok zayıf. Birileri neyi göstermek istiyorsa onu göstermeye çalışmış. Bir toplum mühendisliği uygulanmış burada.
– Dizi kültürel dokuyu daha mı çok yansıtacak?
Bu zamana kadar yapılmış gençlik dizilerinin, 12 Eylül ile ilgili dizilerin çok daha ötesinde olacak. Bu zamana kadar yapılan gençlik dizileri, gençleri hangi formata sokmak istemiyorlarsa o maksatla yapılan dizilerdi. Bu zamana kadar yapılan 12 Eylül dizileri de hep birilerinin göstermek istediğiydi. Biz bir şey göstermeye çalışmayacağız. 12 Eylül nelere sebebiyet verdi, bunlar kimsenin işlemediği konular. Mesela adam 16 yaşında cezaevine girmiş, 7 buçuk yıl yatmış ve beraat etmiş. Bakın bakalım bunun travmatik sonucuna, o çocuğa 16 yaşında ‘terörist’ dendi. Diziyle şimdiki gençlikle alakalı yapılmayan bir çalışma yapacağız, dün-bugün denklemi içinde çok iddialı bir iş olacak. Bakıldığında herkes çocuğunu ya da kendisini görecek. Bir ayna tutmak gibi.
-Ne zaman ekranla buluşacak?
Hazırlıklar başladı. Hikaye bazında çalışmalar ve cast süreci devam ediyor. Ben de rol alacağım tabii ve Türkiye çok başarılı oyuncular tanıyacak.
Türk tarihini müzikalle anlatacak
– Müzikal hayaliniz de var ama sizi hep ağır abi rollerinde gördük. Müzikalle seyirci karşısına çıkarsanız kitleniz yadırgamaz mı?
Bizim folklorümüz ne? Yani Adıyaman yöresi seyredildiğinde bunun bir hikayesi var. O orak niye elde. Düşünmek lazım, bu millet müzikali nasıl tanıyor. Asıl bizim işimiz müzikal. Müzikalde sadece Batı müziği kullanılıyor, türkü de kullanılmaz mı? Ben iyi türkü söylerim.
– Galiba biz hep öyle alıştık.
İşte biz o ezberleri bozacağız.
– Somut bir adım var mı peki bununla ilgili?
Var tabii. Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurumuzu yaptık sezon için. İsmi “İz”. Türk tarihi müzikalde canlandırılacak. Orta Asya’dan çıkıp bugüne kadar bir tarih muhteşem bir biçimde sahneye aktarılacak. Biz provalarımıza başladık. Müziğin her türlüsü, ister anonim ister folklorik, yeni bestelerin de yer aldığı bir çalışma olacak.
Yunus Emre beyaz perdeyle gönüllere girecek
– Mehmet Akif’i canlandırarak Türkiye’yi dolaştınız. Ufukta yeni bir biyografik oyun var mı?
Evet, Abdülhamit Han var. Hatta, ‘Yunus’ sinema filmim var, uluslararası standartta, Çağrı filmi tadında. Şu anda üzerinde çalışıyoruz. Yenilmez Sanat Merkezi olarak senaristimiz, yönetmenimiz Eskişehir’de çalışmalara başladı.
– Daha ayrıntılı bilgi verseniz.
Biraz daha zaman. Ham bir şeyi insanlara yedirmemek lazım, az daha pişsin.
“Gezi Parkı’na giden Muhteşem Süleyman olaylar Mısır’a aksetsin diye gitti”
– Gezi Parkı eylemlerinde muhalefete yüklenen nadir sanatçılardan biriydiniz. Sanat aleminde yalnızlaştırıldığınızı düşünüyor musunuz?
Beni yalnızlaştırmaya bunların gücü yetmez. Benim kavgam onlarla Gezi Parkında başlamadı, Gezi Parkı’yla kavganın farkında olamayanların kavgası başladı. Ben feryad ediyordum ‘Kavgam var, kavgam var’ diye, kulaklarını tıkıyorlardı. ‘Sanatın içerisinde Ergenekon benzeri yapılanma var’ diyordum, kimse umursamadı ama işte Gezi Parkı’nda patladı. Gezi Parkı’nda neden Muhteşem Süleyman rolünü oynayan biri gitti? Bu olaylar Mısır’a da aksetsin diye, çünkü orada da diziler seyrediliyordu. Bunu kimse görmüyor.
– Mısır’daki olayların temelinin Türkiye’den atıldığını mı söylüyorsunuz?
Türkiye’de bir hesap hatası yaptılar, olayları okullar kapanınca başlattılar. Aslında Türkiye Mısır Tunus’tu üçgen. Şimdi geri dönecekler.
– Yeniden mi olacak?
Tabii tabii, olmuyor mu?. Taksim’e bir milyon, pazartesi Silivri’ye diye kampanya başlattılar ya. Bunlar hep hesaplanmıştı. Oraya giden sanatçılar ve o yalan twitlerin Mısır’da da Tunus’ta da Afrika’da da yanı twitlerin atılmasını tesaadüf mü zannediyorsunuz? Yönetcilerimiz dediklerimizi dikkate almıyor, yıllardır bağırıyorum ‘sanatın içinde Ergenekon benzeri yapılanma var’ diye. Hiç umurlarında değil, hala da değil. Şu saate kadar biri arayıp ‘sen ne diyorsun’ diye sormuyor.
– Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?
Var biliyorum. Organizasyonları ortaya koyuyor. Bütün Devlet Tiyatroları sınavına bir tane imam hatipli giremez mi? Belli ailelerin çocuklarından ve torunlarından başka şehir ve devlet tiyatrolarına bir kimse giremez mi? Bunlar tesadüf mü yani?
“Sağ iktidarlar ‘nasıl zengin olunur’u öğretti”
– Gezi Parkı’yla z kuşağı çok tartışıldı. Akif’in de Asım’ın nesli ideali var. İki jenerasyonu karşılaştırsak ne söylersiniz?
Sen üzerine düşeni yapmazsan birileri gelir yapar. Çok modern sokaklar, ekonomide güzel bir Türkiye, güzel AVM’ler… Ama Kültür ve Turizm Bakanlığı, kim olursa olsun umurumuzda değil anlayışının geldiği netice. Sağ iktidarların geldiği neticeler… Sağ iktidarların hiçbirisi insana yatırım yapmadı, sol iktidarlarsa kendi insanına yatırım yaptı. Hülasa, sağ iktidarlar ‘nasıl zengin olunur’u, sol iktidarlarsa ‘militan nasıl olunur’u öğretti.
– Peki şimdi nasıl?
Hala öyle. Gençlere ulaşabilmek için ferdi bazda bir şeyler yapılabilir, ben sağ iktidar anlayaşının kırılacağını sanmıyorum. Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda Başbakana ve polislere küfreden Şafak Sezer’i AK Parti’nin iftarına nasıl çağırabiliyor bir il taşkilatı, acaba sayın Başbakan içeriden mi vuruluyor.
– Son zamanda inançlarını ifade eden sanatçılar arttı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Dini inanıştan ötürü bir sanat yapmadım ben. Sanatın Müslümanı komünisti olmaz, sanat sanattır. Sanatın kendi ahlaki ölçüleri vardır, sanat ürünü yalan konuşmaz, provakatör olmaz. Sanatçının Müslümanı ateisti olur ama sanatın Müslümanı gayrimüslimi olmaz. Mesele bu. Günümüzde, neticeler karşısında alnınan tavırlarla insanları tasnif etmemek lazım, o ayrı bir şey. O zaman, siyaseti yüzde 80, ticareti yüzde 80 etkileyen Müslümanların o kadar televizyon kanalları var, ‘Muhteşem Yüzyıl’ yasaklansın diyene kadar bir zengin çıkıp da neden bir dizi yaptırtmıyor?
“Yazıcıoğlu yaşasaydı Gezi Parkı olayları olmazdı”
– Birkaç yıl önce “muhafazakar kesimin sanattan anlamadığını, sanatı desteklemediğini” söylemiştiniz. Şu an ne düşünüyorsunuz?
Hala öyle. Öyle bir dertleri yok.
– Sebebi nedir peki?
Şehirli olamadık. Sanat biraz da şehirli işidir. Biz medeniyet iddiasını seçim meydanlarında söyler seçim bitince unuturuz. Medeniyet eşittir edebiyattır, edebiyat eşittir sanattır. Şiir sadece saçim meydanlarında Necip Fazıl’la akla gelir, seçim bitince biter. Böyle garibanlar da sanat yapar.
– Siz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile çok yakındınız. O olsaydı Gezi Parkı olaylarıyla ilgili nasıl bir tavır takınırdı?
Muhsin Yazıcoğlu hakkında tahmin yapılamaz ama doğru bir tavır takınırdı. Hak neyse, doğru neyse kıvırmadan tavrını ortaya koyardı. Benim tanıdığım kadarıyla naçizane yaptığımız gibi yapardı. Ama Yazıcıoğlu yaşasaydı Gezi Parkı’nda bu olay olmazdı. O cesurdu, bedelini canıyla ödedi. Artık millet de görmeyi bilsin. O olsaydı Gezi olayları birinci gün bitmişti.
AA