Aydın Sezer’in analizi
Savunma Sanayii İcra Komitesi geçtiğimiz hafta hava savunma sistemi ihalesini Çinli CPMIEC firmasının kazandığını açıkladı. Bu seçimin önümüzdeki dönemde Türkiye’nin başını ağrıtacağı iddia ediliyor.
Önce maddeler halinde ihale sonuçlarını değerlendirelim.
1 – NATO üyesi Türkiye’nin NATO standarlarına “uyum” sorunu yaratacağını bildiği halde böyle bir seçim yapmasının Türkiye’ye mutlaka bir bedeli olacak. Çünkü İran, Suriye ve Kuzey Kore ile ilişkileri nedeniyle ABD Çinli firmaya müeyyide uyguluyor.
2 – ABD ve NATO Türkiye’nin bu adımından kaygı duyuyor. Savunma uzmanları ve ABD yönetimine yakın kaynaklar, Türkiye’nin bu kararını bir sürpriz olarak değerlendiriyor ve bu kararın Türkiye’nin batılı müttefikleri için “uyandırma mesajı” anlamı taşıdığını ifade ediyorlar.
3- Ülkemize Çin’den teknoloji transfer edilecek olması ve toplam maliyetin diğer rakiplere göre daha düşük bedelli olması milli çıkarlarımızla örtüşmektedir. Yerli savunma sanayiimizin gelişmesi ve kendi teknolojimizi yaratabilmemiz açısından öneme sahiptir.
4 – İhale sonuçlarına ilişkin resmi açıklama ve yorumlarda ABD’nin Patriotları veya Rusların S400’lerinin tercih edilmemesinin nedenleri arasında teknoloji transferine olanak sağlanmaması ve “yüksek bedel” gibi gerekçeler gösterildi. Ancak, Amerikan Patriotlarla birlikte Rus S400’lerin de seçilmemiş olmasının arka planında, Rusya’nın Esad’tan vaz geçmeyi kabul etmemesinin, ABD’nin de müdahale kararından vaz geçmesinin belirleyici olduğu düşünülebilir. Gerçi, Çin de Suriye konusunda Rusya ile aynı kampta yer alıyor ancak, bugüne kadar Suriye konusunda Rusya kadar ileri gitmedi.
5 – Bu ihale, yakın bir gelecekte, NATO’nun ve ABD’nin baskısıyla, “NATO standartları” açısından sorun yaratabileceği gerekçesiyle iptal edilmezse, daha önce de söylediğimiz gibi, ülkemize teknoloji transferi açısından önemli bir fırsat olacaktır. Gerçi, AKP’nin özelleştirmeler ve büyük çaplı yerli ve uluslararası ihalelerindeki şaibeli performansına bakmaksızın bu kararı değerlendirmek sağlıklı olmasa da, savunma sanayiinde farklı kaynaklara yönelmek Türkiye için son derece önemlidir. Ancak, bu alanda etkinliği henüz ve yeterince ispatlanmamış olan Çin teknolojisini seçiminin sırf şaibeli nedenle yapılmış olabileceğini düşünmek bir dizi soru işaretini de beraberinde getiriyor. Ayrıca, Sn. Başbakanın bir anlık öfke patlaması sonucunda böyle bir tercihin yapılmış olmasını düşünebiliyor olmak da insanı tedirgin ediyor.
6 – Bir diğer ilginç konu da Çin’in de, Rusların S400’lerini önce satın alıp, daha sonra Çin’de üretebilmek için çaba sarfediyor olmasıdır. Bilindiği gibi, Rus S300 sistemi uzun süredir Çin’de kullanılıyor ve ortak olarak farklı bir isimle üretiliyor. Bu açıdan, kendi ulusal sistemini Rus teknolojisi yardımıyla geliştirmeye çalışan bir ülkeden teknoloji transferi ne kadar anlamlı ve mantıklı olur sorusu da gündeme düşüyor. Bu konuda teknik detaylara sahip olmadığım için, şimdilik ihtiyatlı olunması gerektiğini not düşüyorum.
7 – Hatırlanacağı üzere, Putin, son İstanbul ziyaretindeki basın toplantısında savunma sitemi ihalesine değinirken Patriotlar için “teknolojik olarak eski bir sistem” ifadesini kullanmıştı. Sn. Başbakanın öteden beri, Rusya’dan S400 alımı ve Türkiye’de üretimi konusunda arzulu olduğu biliniyordu. Ayrıca, kamuoyuna Özden Örnek günlükleri olarak yansıyan belgelerde, Aziz Yıldırım ve Rus füzeleri konusuna da değinildiği belirteyim.
Türkiye’nin bu seçimiyle, ABD ile ilişkilerimizin geleceği açısından önemli sonuçlarla karşılaşacağımızı tahmin ediyorum. Hatırlanacağı gibi, 2000 yılında Rusların “Erdoğan” isimli helikopterinin TSK envanterine kazandırılması hatta Türkiye’de üretilmesi konusundaki ABD tepkisi, bazı siyasetçilerimizin siyaset sahnesinden emekli edilmesini de beraberinde getirmişti.
Son olarak, bundan 10-12 yıl önce, TSK’nin ihtiyacı olan silahların tedarikinde farklı kanalllara yönelinmesi gerektiğini belirten askerler halen Silivri’de olsa da, Sn. Başbakanın bu tercihinin orta ve uzun vadeli milli çıkarlarımızla örtüştüğünü söylemem gerekiyor. Ancak, bu kararın AKP iktidarının ömrünü kısaltıcı etkisi olacağını ifade etmek abartılı olmayacaktır. Üstelik, bu defa tercihimizin Rusya’dan yana olmaması da ayrı ve farklı bir endişeyi de beraberinde getirmektedir.
Rusya Analiz