Nevzat Çiçek’in haberi
İsrail o dönem idam edilen kişilerin isimlerini verirken söz konusu kişilerin İstanbul’da buluştuklarını kendisi ifade ederken, MİT müsteşarının ismi söz konusu tarihte geçmiyor.
Washington Post Gazetesi’nde çıkan bir yazı oldukça ilginçti. Söz konusu yazıyı tam olarak yayımlayan ise Türkiyeli Musevilerin kurduğu hasturk internet sitesi oldu. Site aslında hem İsrail’in yaptığı operasyonun yeni olmadığını da kendisi ortaya çıkarıyordu. Çünkü söz konusu haberde konu olan olayın 2012 yılında geçtiği aynı site içerisinde belirtiliyordu. Soru şu: 2012 yılında gerçekleştiği iddia edilen olay neden şimdi servis edildi. Açık kaynaklarda ulaşılabilen bilgilere rağmen neden makale şimdi yazdırılarak yıpratma politikasına gidildi. Bütün bunları anlamak için önce Hastürk sitesindeki yazının tamamına bakalım.
Yazıyı burada tamamıyla okursak;
“İsrail’e göre Recep Tayyib Erdoğan İran İstihbaratına 10 kadar İsrail hesabına çalışan, ve Mossad ajanlarıyla Türkiyede buluşan İran vatandaşının ismini bildirmiş. Güvenilir kaynaklar, İsrail’e bir ders vermek için Türkiyenin yaptığı bu hareketinin ciddi bir istihbarat kaybına yol açtığını belirtiyorlar. İlk defa bu sütunda açığa çıkarılan bu olay, İran’la Batı ülkelerinin arasındaki İran’ın nükleer programını kontrol mücadelesinin diğer bir yüzünü ortaya çıkartıyor. Türkiye Büyükelçiliği bu konuda bir yorum yapmadı. İsrail’in, Türkiye’nin, ajanlarını kasıtlı bir şekilde tehlikeye atmasından doğan öfkesi, Netanyahu’nun Mavi Marmara konusunda neden uzun zaman özür dilememekte ısrarlı olduğunu da açıklayabilir. Bilindiği gibi, Netanyahu Obama ve Clinton’un bütün ısrarlarına rağmen özür dilememekte bir seneden fazla ısrar etmişti.
İsrailli yetkililere göre, özür dilenmesine rağmen ilişkiler hala gergin. MİT’in başındaki Hakan Fidan da, Tahran ile sıkı ilişkilerinden dolayı İsrailde güvenilmeyen bir isim. Seneler önce İsrail istihbaratının CIA ‘ya ironik bir tavırla “Fidan MOIS (İran İstihbarat Teşkilatı) in Ankara istasyon şefidir” demiş. Buna rağmen, ABD Fidan ile hassas konularda işbirliği yapıyor.
Amerikan yetkilileri İsrail casus şebekesinin açığa çıkmasını talihsiz bir istihbarat kaybı olarak değerlendirdiler, fakat Türkiyeyi protesto etmediler. Aksine, olayın yaşandığı 2012 de Erdoğan Obama’nın en güvendiği liderler arasındaydı ve Türk Amerikan ilişkileri gelişti. Yetkililer, Amerika’nın bu tip istihbarat meselelerine daha geniş kapsamlı dış politikadan her zaman ayrı baktığını söylüyorlar.
Amerikan yetkilileri, Türkiyenin bu hareketinin Mavi Marmara saldırısının bir intikamı mı yoksa ilişkilerin kötüleşmesinin bir sonucu olduğunda kararsızlar.
Anlaşılan, İsrail istihbaratı İran’daki casus şebekesini bu ülkeye rahatça geçilebilen bir sınırı olan Türkiye’den yönetiyordu. MIT sınırları çok sıkı bir şekilde kontrol ettiği için bu faaliyetleri yakından takip edebiliyordu.
Amerikan yetkilileri bu olayın beceriksizlikten değil güven kaybının bir sonucu olduğunu söylüyorlar. Bir kaynağın deyimiyle, Mossad 50 senelik bir işbirliğinden sonra Türkiye’nin İsrail ajanlarını bir düşman ülkeye “satacağını” düşünememişti. Fakat Erdoğan rotayı değiştirerek 2009 da Filistin’e davasının lideri olmaya soyundu, ve birçok davranışla, İsrail ile gizli işbirliğini sona erdirdi.
“Spies Against Armageddon (Mahşere karşı savaşan casuslar) ” adlı kitaplarında Dan Raviv ve Yossi Melman, 1958 de Ben Gurion ve Adnan Menderes tarafından Ankarada gizli bir toplantıda Mossad ile MİT arasında “Resmi fakat çok gizli ” kapsamlı bir işbirliği anlaşması imzalandığını yazıyorlar.
Bu işbirliğinin temeli Mossad’ın kurucusu Reuven Shiloah tarafından hazırlanmış. Anlaşma gereğince İsrail Türk istihbaratına, ve, tarihin bir cilvesi, Şahın devrildiği 1979 a kadar İran ajanlarına da casusluk eğitimi vermiş.
MİT’in başındaki Fidan, Erdoğan’ın önemli bir danışmanı. University of Maryland’dan üniversiteyi bitirdikten sonra Ankara üniversitesinde doktora yapmış. Wall Street Journal’daki bilgilere göre Fidan MİT’in başına geldikten sonra İsrail ve ABD tarafından toplanan gizli istihbaratı İran’la paylaşması Türkiyenin müttefiklerinde bir deprem etkisi yarattı. Aynı gazete, Fidan’ın Suriye’deki İslami militanlara da silah sağladığından kaygılı.
Neyanyahu – Erdoğan çatışması görünen ve saklı atlatmalar, istihbarat harekatlarıyla Orta Doğudaki çok renki değişikliklerin bir örneği. ABD, İran, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır bir yandan yeni müttefikler arıyor ve diğer yandan dengeyi bozmamaya çalışıyor. Açıktan ve gizlice.”
Bu makale yeni servis edilen bir makaleydi ve esasında Hasturk internet sitesi 15 Mayıs 2012 tarihinde olayın bir başka açıdan haberini belgelerle yapmıştı. Şimdi aynı sitede söz konusu habere baktığımızda:
Macit Cumali Peş Mossad Ajanı olduğu iddiası ile idam edildi
Macit Cemali Peş adındaki kişi İran tarafından İsrail lehine casusluk yapmak ile suçlandı. Peş İranlı yetkililere İsrail’de eğitim aldığını ve nükleer bilimadamlarına yapılan suikastlarda parmağı bulunduğunu açıkladı. İran televizyonuna verdiği demeçte İsrail’e ziyarette bulunduğunu belirtti. Peş Salı günü sabah Tahran’daki Avyan hapishanesinde asılarak idam edildi.
Peş, Tahran Üniversitesi öğretim görevlisi ve nükleer fizikçi olarak çalışan Mesud El-Mahmudi’nin suikastine katılmakla suçlandı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad El-Mahmudi’nin öldürülmesinden sonra İsrail’i sorumlu tutmuş ve intikam sözü vermişti.
Mahmudi’nin ölümü İranlı nükleer bilimadamları ölüm zincirinin ilk halkasını oluşturmuştu. Kasım 2010’da yine motorsikleti bir saldırıyla nükleer fizikçi Mecit Şehriari öldürülürken, Feridun Abasi suikasttan kurtulmuştu. Geçen ay da bir bilimadamı olan Derviş Razi de evinin önünde suikasta kurban gitmişti.
İran Televizyonuna verdiği röportajda Peş, İsrailli ajanlarla İstanbul’da temas kurduğunu ve tercüman aracılığı ile anlaştıklarını belirtti. Söz konusu haber İsrail’in bu sitesinde yayımlanmıştı: http://www.ynet.co.il/articles/0,7340,L-4229273,00.html
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Taraf Gazetesi Yazarı Emre Uslu’nun da bugün köşesinde belirttiği gibi MOSSAD Başkanı Tamir Pardo 12 Haziran’da Türkiye’ye gelmiş Hakan Fidan’la görüşmüştü… Söz konusu kısmı Emre Uslu’nun köşesinden size aktaralım:
“Jarussalem Post’a yazan İsrailli istihbarat analisti Yossi Melman vermiş. Melman Nisan 2012’de İran’dan yapılan bir açıklamaya dikkat çekiyor ve çok kritik bir bilgi paylaşıyor. Melman’a göre İran Nisan 2012’de İran’ın nükleer silah programını yürüten İranlı nükleer uzmanlarını öldüren 15 MOSSAD ajanının deşifre ettiklerini duyurmuştu. Melman MİT’in kimliklerini İran istihbaratına verdiği MOSSAD ajanlarının çok kritik bir alanda faaliyet gösteren o MOSSAD ajanları olduğunu ima ediyor. Bu durumda MİT, İran’ın nükleer silahlanma çabalarına karşı faaliyet yürüten MOSSAD ajanlarını deşifre ederek, İran’ın nükleer silah yapmasının önündeki “MOSSAD tehdidini” ortadan kaldırmış oluyor.
Hatırlayın Hakan Fidan İran’ın nükleer programının yapıldığı görüşmelerde Türkiye’nin “şarpesi” olarak katılmış, o toplantılarda İran’ın nükleer programını savunduğu için İsrailliler tarafından İran’a hizmet etmekle suçlanmıştı. Ek olarak, Hüseyin Tanideh adlı İran ajanı nükleer kaçakçılıktan aranırken Türkiye’de yakalanmış Almanya’nın iade istemesine rağmen Hakan Fidan’ın devreye girmesiyle iade işlemleri durdurulmuştu. (http://www.taraf.com.tr/haber/almanya-ile-casus-krizi.htm)”
SONUÇ OLARAK NE OLDU
Sonuç olarak İsrail Türkiye istihbaratını yıllarca distribütör gibi kullandı. Genelkurmay Elektronik Sistemleri GES komutanlığının MİT’e devredilmesi ile birlikte İsrail’den alınan cihazların iç siyasette dnlenme amaçlı kullanılmasının önüne geçmekle kalınmadı, istihbarat MİT içerisinde milli bir hale getirilmeye çalışıldı. Bunun dışında istihbaratın tek merkezde toplanması, Mavi Marmara Gemisi sonrası İsrail’in çizilen karizması ve Türkiye’nin özür talebinde ısrarı, Türkiye’nin istihbaratta dış operasyon gücünü hayata geçirmesi, istihbarat örgütlerinin taşeronu olmaktan çıkarılmaya çalışılması, bölgede aktif rol oynaması, PKK sorununu çözmeye çalışması ve bunun oyuncuları etkilemesi İsrail’in kızgınlığı olarak öne çıkıyor.
İsrail’in bir diğer kızgınlık noktası ise Türkiye’nin uluslararası alanda özellikle Amerika başta olmak üzere İsrail tarafından yanlış yönlendirilen ülkelere yaptığı çıkışlar. Türkiye, İsrail’in Ortadoğu başta olmak üzere birçok yerde uygulattığı bilinçli yanlış politikalarla bölgede çatışmaları derinleştirdiğini ve ABD’nin de bu anlamda yanlış politika ürettiğini savunuyor.
İsrail’in bir diğer kızgınlık noktası ise Türkiye tarafından İran’ın nükleer konusunda uygulanan yaptırımların neden İsrail’e uygulanmadığını bizatihi Erdoğan tarafından uluslararası arenada dillendirmesi. Bu bakımdan aslında İsrail gerek Gazze Hamas meselesinde, gerek Suriye meselesinde ve gerekse de İran meselesinde Türkiye’nin takındığı tavırdan oldukça rahatsız ve bunu dillendirmekten de vazgeçmiyor. Alçak koltuk krizi gibi çocuksa hareketlerden sonra İsrail ile yapılan gizli anlaşmaların gözden geçirilmesi ve Mısır’daki tavırda İsrail’i oldukça rahatsız ediyor. İsrail bugün aslında Hakan Fidan üzerinden yeni Türkiye’nin milli dizaynına saldırıda bulunuyor ve eskisi gibi rahat olmadığını da görüyor. Bu bakımdan İsrail’in Türkiye’ye saldırısını bundan sonra daha da artacağından şüphe yok çünkü son zamanda Türkiye’den gönderilen Mossad ajanları da bunun temel göstergesi.
Timetürk