Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki hassasiyetini Türkiye’deki her anne babanın önemsediğini düşündüğünü belirtti. Bu hassasiyeti farklı yerlere taşıyarak, farklı mecralara çekerek eleştirenleri şaşkınlıkla izlediğini dile getiren Bağış, “Acaba bu kişiler kendi çocuklarının bu konuda bir mağduriyeti söz konusu olduğunda da aynı rahatlıkla eleştirebilecekler mi” diye konuştu.
Hükümetin öğrencilerin güvensiz ve denetimden uzak yapılarda kalmamasını istediklerini belirten Bağış, bu noktada da kendilerini sorumlu gördüklerini vurguladı. Bağış, “Bu aslında, anayasanın bize verdiği bir görevdir. Mesele budur ve gayet de nettir” ifadelerini kullandı.
Avrupa Komisyonu’nun da bu konunun Türk toplumunun kendi içinde tartışması gereken bir mesele olduğuna ve bu konuyu düzenleyen bir Avrupa standardının mevcut olmadığına işaret ettiğini anlatan Bağış, şöyle devam etti:
“Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye’yi dünya sahnesinde farklı kılan da evrensel hukukun ilkelerine sadık kalarak kendi milli manevi değerleri üzerinde yükselmektir. Kaldı ki AK Parti muhafazakar demokrat kimliğiyle Türkiye’yi 11 yılda bu noktalara getirmiştir. Muhafazakar demokrat bir parti olarak başta gençlerimiz olmak üzere toplumumuzun temel değerlerini muhafaza etmek bizim asli görevimizdir.
Geçmişte gençlerimizin sorunlarına bu kadar hassasiyetle eğilen hükümetlerin olmaması, bu konuda hükümetimizin hassasiyetinin yanlış olduğu anlamına gelmez. Meseleye sadece kız öğrencilerle erkek öğrencilerin aynı evde kalması meselesi olarak bakmak da son derece sığ olur.”
Bağış, şöyle devam etti:
“Şimdi Başbakanımızın bununla ilgili bir hassasiyet göstermesinde mi göstermemesinde mi bir sorun vardır? Üniversite gençlerinin buralarda göz göre terör örgütlerinin kucağına düşmesine kayıtsız kalınması daha mı doğru olacaktı?
Bunu bir yaşam tarzına müdahale olarak değerlendirmeyi asla iyi niyetli bir yaklaşım olarak görmüyorum. Biz daha bundan birkaç hafta evvel 30 Eylül’de Başbakanımızın açıkladığı Demokratikleşme Paketi ile yaşam tarzına müdahale edilmemesini hukuki güvence altına almış bir hükümetiz. Yani yaşam tarzına müdahaleyi zaten suç olarak tanımlamışız. Her bir vatandaşımızın yaşam tarzı bizim güvencemiz altındadır.
Biz çağdaş hukuk devletlerinde olduğu gibi sadece ve sadece hukukun ve toplumsal düzenin bekçisiyiz.”
AA