Süleyman Aslan’a para gönderenler ve Önder Aytaç bilmecesi…
Yolsuzluk yaptığı ve rüşvet aldığı iddiasıyla 17 Aralık’ta gözaltına alınıp tutuklanan Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan neden tahliye edildi?
Herkesin kafasını bu soru kurcalıyor!
Öyle ya!
Evinde yapılan aramada ayakkabı kutusunun içinde 4,5 milyon dolar bulunan bir adam neden tahliye edilir?
İstanbul 19’uncu Sulh Ceza Mahkemesi yargıcı Hulusi Pur, Aslan’ın tahliyesine gerekçe olarak üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyetini, mevcut delil durumunu, üzerine atılı suçun vasıf değiştirmesi ihtimalini, savunmasını, tutuklama sonrasında dinlenen tanık beyanları ve hakkındaki suçlarla ilgili olarak delillerin büyük oranda toplanmasını göstermiş.
Operasyonlar başladığı günden beri bir algı oluşturmaya çalışan medyaya bakacak olursanız hükümet yargıya operasyon yaptı, AK Parti’nin adamı olan hakim de Süleyman Aslan’ı tahliye etti.
Peki işin aslı böyle mi?
İzin verirseniz bugüne kadar hiç dillendirilmeyen, araştırılmayan bir gerçeğin ışığında o tahliye nedenini ben size anlatayım.
Ama önce Süleyman Aslan’ın gözaltında verdiği ifadeyi tekrar hatırlayalım.
Ne demişti Süleyman Aslan?
“Evimden çıkan 4.5 milyon doların tamamı bağışlardan toplanan paralardır. Bu paralar Makedonya’da Balkan Üniversitesi ve Osmancık’da İmam Hatip Lisesi’nin yapımında kullanılacaktır. Yardımsever insanlardan toplanan paralardı ve bunları oralara gönderecektim.” demişti değil mi?
Peki bu yardım ve bağış paraları nereden, daha doğrusu kimlerden geldi hiç merak ettiniz mi?
Ben merak ettim ve araştırdım. Bakın nasıl bilgilere ulaştım.
Tarih, 16 Aralık 2013. Türkiye’nin o kıyamet gününü yaşadığı operasyondan bir gün, hatta birkaç saat önce…
AK Partili bir milletvekilinin şirketinden birkaç paket Süleyman Aslan’a ulaştırılmak üzere mesai saatinin bitiminde kurye aracılığıyla gönderildi.
Daha da ilginç olanı kuryeye, Süleyman Aslan’ın ev adresi verildi. Paketler ulaşmadan evvel, Süleyman Aslan arandı, paketlerin içinde ne olduğu anlatıldı ve evine bırakılacağı kendisine bildirildi. Aslan da safiyane bir düşünce ile kabul etti.
Sonra mı?
Birkaç saat sonra, sabaha karşı 17 Aralık operasyonu gerçekleşti. Ondan sonrasını zaten hepimiz televizyon ekranlarında, “Ayakkabı kutularında milyon dolarlar bulundu” sözleri eşliğinde izledik.
Dikkat ederseniz Süleyman Aslan’ın tahliyesiyle beraber, mal varlıklarına konulan tedbir de kaldırıldı. Ancak para kutularında bulunan 4 buçuk milyon dolar kendisine iade edilmedi.
Edilmedi çünkü o para ile ilgili bir araştırma yapılması ihtiyacı doğdu.
Aslan’ın verdiği ifade doğrultusunda, okul yapımı için yardımda bulunan kişilerin isimleri bir bir tespit edildi. En yüklü bağışı yapan AK Partili milletvekilinin ve ortağı olan kişinin ismi de işte bu sırada belirlendi.
O ortağın, operasyonlardan hemen önce AK Parti’den olaylı bir şekilde istifa eden Hakan Şükür’ün kardeşi Gökhan Şükür olduğu belirlendi. Polis şimdi bu durumu tüm detaylarıyla araştırıyor.
İşin içinde ne var, ne yok bilmiyorum. Ama kabul edelim ki isimlere bakıldığında ortaya şüphe edilir bir durum çıkması da gayet normal. Yakında bu konuda haberlere rastlarsanız şaşırmayın!
Gelelim bir başka olaya!
Bundan birkaç hafta önce cemaati ölümüne destekleyen bir yazarın, Ankara Esenboğa Havaalanı VIP girişini kullanarak uçağa bindiği tespit edildi.
Sadece Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve önemli devlet erkanının giriş yaptığı bu kapıdan, hükümet karşıtı bir yazarın giriş yapması birileri tarafından şüpheli bulundu.
Yapılan araştırmalarda ortaya inanılmaz bir gerçek çıktı. Kayıtlarda bu yazarın, önemli bir Bakanlıkta müsteşar olarak göründüğü tespit edildi.
O yazar kim mi?
Bundan bir buçuk iki yıl önce, Erdoğan’a sosyal medya üzerinden küfür ettiği iddiasıyla polis okulundaki eğitmenlik görevine son verilen Önder Aytaç!
Devletin hangi kademesinde görev yaptığını merak edip Aytaç’ın özgeçmişine göz attım. Yıllar önce, Kültür ve Turizm Bakanlığında Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulunmuş. Yine yıllar önce Kültür ve Turizm Bakanlığında Bakan Danışmanlığı görevini yapmış.
Ne var bunda diyeceksiniz?
Nesi şu!
Yapılan araştırmalarda Aytaç’ın müsteşarlık kaydının bundan kısa bir süre önce yenilendiği belirleniyor. Tuhaf olan ise kayıt yenilemeyi ilgili bakanlık yapmıyor.
Kimin yaptığı belli değil!
Bu kaydı kimin veya kimlerin yaptırdığı, müsteşar değilken müsteşar kimliğiyle işini halletmenin ahlaki olup olmadığı ve müsteşar kimliğiyle hangi avantalı ve ajantajlı durumlardan yararlandığı soruları önümüzde duruyor.
Galiba Önder Aytaç’ın bu konuda hepimize bir açıklama yapması gerekiyor!
YAZIYI ORİJİNAL KAYNAĞINDAN OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..