Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Erdoğan sayesinde Doğu Guta’daki siviller tahliye edilebildi” açıklamalarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Guta ve İdlib ile ilgili Sayın Putin’i aradım. Doğu Guta’dan tahliye için ricada bulundum. Orada çocuk ve kadınlar öldürülüyor. Sözüm ona sivillerin gözetileceği söyleniyor ama videolar, fotoğraflar ortada. Yapılanları gördüğüm zaman insan, baba, siyasetçi olmaktan, hatta Cumhurbaşkanı olmaktan utanıyorum” dedi.
Habertürk’ün aktardığına göre, Afrika turunun üçüncü durağı Senegal’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
“Cezayir’den sonra, Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz ile verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Moritanya’da 8 anlaşma imzaladık. Dış ticaret hacmimiz şu anda iyi bir konumda değil. Ama 300 milyon dolarlık bir hedef belirledik. Moritanya ‘şairler ülkesi’. Sokaklardaki sevgi gösterisi çok anlamlıydı. Moritanya, Kuran ilimleri ve hafızlık açısından da güçlü ve özel bir konuma sahip. Cumhurbaşkanları “Bizde çocuklar 3-4 yaşında hafızlığa başlatılır. Zira hafıza, bu yaşta hafızlığa başlayanlarda çok daha güçlü hale gelir” dedi. Bunu Somali ve Sudan’da da gördüm.
‘AFRİKA AÇILIMI ÇERÇEVESİNDE İLİŞKİLERİMİZİ ÇOK DAHA GÜÇLENDİRECEĞİZ’
Afrika açılımı çerçevesinde ilişkilerimizi çok daha güçlendireceğiz. Moritanya’da daha güzel bir büyükelçilik istiyoruz. Senegal’de 10 dönüm yerin tahsisini aldık. Orada çok güzel bir büyükelçilik yapalım istiyoruz. Afrika’nın bir gün mutlaka ayağa kalkacağına, atalarımızın kurduğu güçlü bağları geleceğe taşımamız gerektiğine inanıyorum.
Senegal’in bölgede ciddi bir sıçramanın içerisinde. Ticaretimiz 2017’de 250 milyon dolara ulaştı. Senegal’de şahsıma bir devlet nişanı da tevdi edildi. Halklarımız arasındaki bağları güçlendirmek için Senegalli öğrencilere verdiğimiz bursları artırma noktasında sözümüz oldu.
Afrika ziyaretimizin son ayağı Mali. Mali’ye Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyareti gerçekleştirmekten memnuniyet duyuyorum. Mali, FETÖ ile mücadelede kararlı adımlar attı, okullar Maarif Vakfı’na devredildi. TİKA, Mali Parlamentosu’nun renovasyonunu ve genel kurul salonunun yeniden tefrişini geçen yıl tamamladı. Malili öğrencilere de ülkemizde burs sağlıyoruz. Hatta “Daha fazla öğrenci gönderebilirsiniz, size desteğe hazırız” dedik.
‘SÖMÜRGECİ MANTIĞIYLA DEĞİL, MUHABBETLE YAKLAŞIYORUZ’
Afrika’da sahada üç kutup var. Birincisi, Türkiye, Çin, Hindistan, Brezilya gibi yumuşak güç kullanan ülkeler. İkincisi, sert güç kullananlar. Üçüncü de iki arada kalanlar. Bu mücadeleyi yumuşak güç kullananların kazanması için ortak strateji olabilir mi?
Bir dahaki Afrika seyahatimizde kıtanın güneyine de ineceğiz. Güney Afrika’da Zuma vardı; şimdi cumhurbaşkanlığına Ramaphosa geldi. Kendisini aradım, yakında yüz yüze de görüşeceğiz. Güney Afrika, kıtanın en güçlü ülkeleri arasında. Özellikle yeraltı varlıkları bakımından zengin. Altın olayı çok ileri. Afrika’ya önem verdiğimiz içindir ki kıtada bir zamanlar 12 olan büyükelçilik sayımız 41’e, 42’ye yükseldi. Çin’le yarışa girme gayretinde değiliz. Çin’in mali imkânları bizimkiyle mukayese edilir gibi değil. Biz kendi ölçeğimizde Afrika’ya destekte bulunuyoruz. Mesela G5 Sahil Ortak Gücü’ne 5 milyon dolar vereceğiz. Afrika bizim için olmazsa olmaz bir kıtadır. Afrika’ya biz sömürgeci mantığıyla değil, muhabbetle yaklaşıyoruz.
Biz Dakar’da iken Afrin’den şidddetli çatışma haberleri geldi. ABD’nin Ankara Maslahatgüzarı “YPG’yi Münbiç’ten çekeceğiz, YPG’yi müttefik görmüyoruz, verdiğimiz sözlere bağlıyız” dedi.
Çatışma haberlerinin akabinde Hulusi Paşa’dan bilgi aldım. Jandarmadan, JÖH’lerden, maalesef 8 şehidimiz oldu. ÖSO’dan da 2 şehit var. Olay akabinde, terör unsurlarının uçaksavarları personelleriyle yok edildi. Teröristlere yaptıklarını misliyle ödeteceğiz. Sorunuzun ikinci bölümüne gelince… ABD’liler, Obama döneminden beri Münbiç’te kalmayacaklarını, oraya girmiş olanları çıkaracaklarını, Fırat’ın doğusuna çekeceklerini söylüyor. Hep söz vermelerine rağmen, fiiliyatta YPG’yi oradan çıkarmadılar. Trump ve ekibi de aynı şeyi söylüyor. Ama fiiliyata yansımadı. Dışişleri Bakanları Rex Tillerson, geldiğinde “Çıkaralım onları. Münbiç’in yarısında güvenlik sizde, yarısında bizde olsun” dedi. Cevaben, “Ne sizde olsun güvenlik, ne de bizde! Münbiç oranın gerçek sakinlerinin olmalı” dedim. ABD’lilerin kast ettikleri, kentin asli sakini Arapların yerlerine yerleşmelerini sağlama amacıyla, Münbiç’in güvenliğini beraber sağlamaksa bu elbette yapılabilir.
Türkiye’nin S-400 alımı nedeniyle ABD yaptırımlarına konu olması gibi bir risk var mı? Böyle bir risk olursa Türkiye kararını gözden geçirir mi?
Artık bizi tanımış olmaları lazım. Bizden söz bir kere çıkar, iş biter. Ruslarla anlaşmış olduğumuz için o iş artık bitmiştir. NATO üyesi Yunanistan da Rusya’dan S-300 aldı, yaptırım mı uygulandı? Kaldı ki ülkemizin güvenliği ile ilgili meselelerde kimden ne alacağımızı başkalarına soracak değiliz. Stratejik ortaklarımızdan, aynı ittifakta yer aldığımız ülkelerden, müttefikliğin gereğini yerine getirmelerini bekleriz. Mesela müttefikimiz bir ülkenin, bir terör örgütüne silah temin etmesini, hem de ücretsiz silah vermesini makul karşılamamız mümkün değil.
Putin, “Erdoğan sayesinde Doğu Guta’daki siviller tahliye edilebildi” dedi. Bu Doğu Guta, İdlib veya başka noktalarda sivillerin tahliyesi için beraber çalışılmaya devam edilecek anlamına gelir mi?
Guta ve İdlib ile ilgili Sayın Putin’i aradım. Doğu Guta’dan tahliye için ricada bulundum. Orada çocuk ve kadınlar öldürülüyor. Sözüm ona sivillerin gözetileceği söyleniyor ama videolar, fotoğraflar ortada. Yapılanları gördüğüm zaman insan, baba, siyasetçi olmaktan, hatta Cumhurbaşkanı olmaktan utanıyorum. “Tahliye edilenleri biz alalım, tedavilerini yaptıralım” dedim. Olumlu yaklaşım gösterdi ama bununla ilgili mesafe katedilemedi. Çocuk ve kadınların Şam’a gönderildiği haberleri var. Bu, ejderhaya teslim edilmeleri anlamına gelir.
Afrin’de olumlu yaklaşıp sessiz kalan Rusya, İdlib’de bizi rahatsız edecek bir teklifle karşımıza gelebilir mi?
Afrin olayında Rusya’yla bir sıkıntımız yok. İdlib’de gözlem noktaları oluşturma sürecimiz de devam ediyor. Önümüzdeki süreçte Soçi’deki üçlü zirvenin benzerini İstanbul’da yapacağız. Bu ve benzeri konuları orada da değerlendirme imkânımız olacaktır.
Macron’la görüşmenizde Kıbrıs konusu da gündeme gelmiş…
Kıbrıs ve münhasır ekonomik bölge konusunda daha yumuşak davranmamızı istiyor. Ben de kendisine uluslararası hukuka uygun davrandığımızı anlattım. Orada bulunacak petrol ve doğalgazda, Kıbrıs’ın kuzeyinin de güneyinin de hakkı var. Anastasiadis dürüst davranmak istiyorsa yapması gereken bir şey var: Arama çalışmalarının kime nasıl yaptırılacağını Kıbrıs’ın kuzeyiyle müzakere ile belirlemek. Sondaj beraber yapılmalı, çıkacak ürün de beraberce paylaşılmalı.
Tartışmalar sürerken Türkiye de bir sondaj gemisini envanterine kattı. Yakın vadede Türkiye’nin bir arama çalışması olabilir mi?
Tabii ki. Bu gemi bunun için alındı. Geminin alınması birinci derecede Rum kesimini rahatsız etti. O bölgede KKTC’nin ve Türkiye’nin rızası olmaksızın bir adım atılamaz. ENİ hadisesinde bu görüldü. Yarın Fransa belki Total ile yapmak isteyecek bu işi. ABD belki Exxon ile yapmak isteyecek. Ama KKTC’nin ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının çiğnenmesine fırsat vermemiz mümkün değil.
‘KOVALAMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
28 Şubat sürecinde mağdur olanların özgürlüklerine kavuşmaları veya iade-i itibarlarının sağlanması için yeniden yargılama gibi bir süreç başlayacak mı?
Bu konu ile ilgili Adalet Bakanlığı’nın yaptığı bir çalışma var. Ama bu ne zaman neticelenir, bu tabii ki yargı meselesi. Ama biz arkadaşlarımıza, “Bu konuda adaletin tecellisi için bir yasal çalışma yapın” dedik.
Türkiye’de FETÖ ile mücadele, Afrin meselesinden sonra sekteye mi uğradı?
Mücadele devam ediyor. Yargılama neticesinde verilmeye başlamış cezalar var. Müebbete mahkûm olanlar var, bakıyorsunuz, 20, 30, 15 yıl mahkûm olanlar var. Süre veremeyiz ama yapmamız gereken, mücadeleyi kararlı biçimde sürdürmektir. Kovalamaya devam edeceğiz.
‘KÂR DEDİKLERİ FAİZ SAYESİNDEKİ SÖMÜRÜ’
Türkiye Varlık Fonu için yeni bir yol haritası var mı?
Varlık Fonu şu anda vekâleten yürüyor. Başbakan’ımızın bir çalışması var. Varlık Fonu’nun başına güçlü, inandığımız, piyasaların da hakikaten takdir edeceği bir ismi bulalım diye bir gayretin içindeler.
Kredi faizlerinin yüksekliği konusunda sık sık uyarılar yapıyorsunuz. Kredi faizlerinin düşmesi için bankaları yönlendirici adım atılması söz konusu mu?
Faiz meselesinde devlet bankaları ve danışmanlarımla bir çalışma yaptık. Sayın Başbakan da bir çalışma yaptı ve arkadaşlarımıza bir süre verdi. Onlar bir çalışma yapacaklar. Akabinde de benim başkanlığımda bu konuyu müzakare etmek üzere tekrar bir araya geleceğiz. Çünkü faiz meselesinde tabii bazı arkadaşımızla tam anlamıyla uyumlu da sayılmayız. Ama faiz konusuna çözüm de bulmamız lazım. Yüksek faiz uygulaması ile ülkemizde yatırımı teşvik edemeyiz, yatırımı teşvik edemediğimiz zaman da istihdamı artıramayız. En büyük sıkıntı burada geliyor. Bakıyorsunuz bir banka 2.7 milyar kâr ettiklerinden söz ediyor. Öbürü “Şu kadar kâr ettim” diyor. Halbuki kâr dedikleri, faiz sayesinde yaptıkları sömürüden ibaret. Hiçbirisi, “Biz yatırımcıyı teşvik edelim de sürümden kazanalım” derdinde değil. Bu ülkede yatırıma destek de “Elimizdeki imkânları onlarla paylaşmak suretiyle ülkenin kalkınmasına yardımcı olalım” diye de bir dertleri yok. Bu finans sektörü böyle bir sektör. Onun için şu anda arkadaşlarımız bu çalışmalarını yapıyorlar, bu çalışmadan sonra kendileri ile bir araya tekrar geleceğiz ve kararımızı alacağız.