Bilgi Üniversitesi Dolepdere kampüsündeki Selçuk Özbek tarafından düzenlenen ayakkabılı protesto yöntemi ilk defa ABD Başkanı George W. Bush için kullanılmıştı. Şimdi ise IMF Başkanı Kahn için kullanıldı. Peki, protestocuları bu kızdıran tepki neydi? IMF niye bu kadar tepki toplayan bir kuruluş?
Türkiye bu yıl IMF-Dünya Bankası Yıllık Değerlendirme toplantılarına ev sahipliği yapıyor. Toplantıların odak kurumlarından IMF ise uzun yıllardır tartışılıyor. IMF’i bu kadar tartışılır kılan, kapitalist dünya sisteminin önemli ekonomik kuruluşlarından biri olması. Pek çok fakir ülkenin değerlerinin zengin ülkelere aktarılmasında önemli rol oynadığı da iddia ediliyor. Fakir ülkelere verdiği borçlarla onların geleceklerini ipotek altına aldığı, iç ve dış politikalarını belirlediği yönünde eleştiriler her zaman yapılmıştı.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler ve Afrika’nın fakir ülkeleri IMF’in borç verdiği ülkeler arasında. Bununla birlikte 2004’te yayımlanan rapor, IMF’nin kasıtlı olarak Amerika ve Avrupa menşeili şirketlerle iyi ilişkiler kuran askeri diktatörlükleri desteklediğini ortaya koydu. 1967-1998 arasında Endonezya’da Suharto’ya 126 milyar dolar, 1964’ten 1984’e kadar Brezilya’daki askerî yönetime 100 milyar dolar, 1976-1983 arasında Arjantin’de askerî rejim 39,6 milyar dolar, 1965-1986 arasında Filipinler’de Marcos‘a 26,8 milyar dolar, Şili’nin diktatörü Pinochet de 12,8 milyar dolar IMF tarafından verilmiş. Bu krediler ise temelde demokrasinin yerleşmesini sağlamak istediği yönünde bir kanaat bulunan IMF’i daha da tartışılır kılıyor. Bu sebeple IMF’i ve Türkiye ile ilişkilerine daha yakından bakmakta fayda var…
Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF), uluslararası ticaretin gelişmesi, tam istihdam, gelişim hızının artırılması, sabit kur sisteminin gerçekleşmesi, kurlarda kararlılığın sağlanması, tek yönlü devalüasyonu önlemek ve ödemeler dengesi sorunlarını çözmek, kredi sağlamak gibi çok amaçlı kurulmuş bir örgüt olarak tanımlanıyor.
IMF, 1944 yılında uluslararası para sisteminin esaslarını belirleyen Bretton Woods Anlaşması gereğince kuruldu ve 1 Mart 1947’den itibaren fiilen çalışmaya başladı. Merkezi ise Washington’da.
TÜRKİYE İLE GEÇMİŞTE İLİŞKİLER NASILDI?
1990’ların başlarında 177 ülkenin üye olduğu IMF’e Türkiye ise, 14 Şubat 1947 tarihli ve 5016 sayılı yasayla katıldı. 165 ülkeden toplam 2 binin üzerinde personeli bulunan IMF’de, 20’nin üzerinde Türk personel bulunuyor.
Türkiye IMF ile son stand-by anlaşmasını 2005 yılında yaptı. Ancak son ekonomik kriz, Türkiye ve IMF’i aynı masada bir araya getirdi. Hükümetin bugüne kadar IMF’le anlaşmaya gönülsüz yaklaşması yine de olumlu işaret olarak kabul edilebilir.
IMF ile ilk stand-by anlaşmasını 1958 yılında imzalayan Türkiye, 1958-2008 yıllarını kapsayan 50 yıllık dönemde, toplam 19 stand-by anlaşması yaptı. IMF bu sürenin yarısından fazlasında Türkiye ekonomisinin yönetiminde belirleyici oldu. Türkiye, sadece 199’dan 2007’nin Temmuz ayına kadar IMF’den toplam 43.5 milyar dolar kredi kullandı. IMF ile 9.8 milyar doalrlık 19’unce ve son stand-by anlaşması, 11 Mayıs 2005 tarihinde imzalandı. Bu anlaşma 11 Mayıs 2008’de sona erdi. Brezilya ve Arjantin’in borçlarını ödemesinden sonra Türkiye, IMF’ye en fazla borcu olan ülke konumuna geldi.
IMF’İN ANLAŞMA YAPTIĞI ÜLKELER
2000 yılı başında, IMF ile süresi uzatılmış anlaşmalarla birlikte toplam 26 ülkenin stand-by ve genişletilmiş fon kolaylığı anlaşması bulunuyordu. Bunlardan Arjantin, Bosna Hersek, Brezilya, Estonya, Güney Kore, Letonya, Litvanya, Meksika, Papua Yeni Gine, Filipinler, Romanya, Rusya, Tayland, Zimbabve, Bulgaristan, Kolombiya, Endonezya, Ürdün, Kazakistan, Moldova, Pakistan, Panama, Ukrayna ve Yemen IMF ile yollarını ayırdı. Sadece iki ülke kurtulamadı: Türkiye ve Peru.
Son global krize kadar IMF ile yola devam eden 7 ülke bulunuyordu. Peru, Dominik Cumhuriyeti, Gabon, Irak, Makedonya, Paraguay ve Arnavutluk. Ancak krizle beraber Ukrayna, Macaristan, İzlanda, Belarus, Sırbistan ve Pakistan yardım için IMF’nin kapısını çaldı. Bu ülkelerden Ukrayna ve Macaristan IMF ile anlaştı.
TÜRKİYE IMF’E YENİDEN İHTİYAÇ DUYAR MI?
Türkiye, ABD çıkışlı son ekonomik krizden döviz değerleri dışında çok fazla etkilenmedi. Bankacılık sisteminde daha önce yapılan düzenlemeler, sistemi daha tutarlı ve sağlam bir yapıya kavuşturdu. Ancak Türkiye birçok ülke gibi krize karşı hassas durumda. Bunun nedeni, ülke ekonomisinin ihracata dayalı olması.
Global kriz nedeniyle, Türk mallarının alıcısı olan ülkelerde durgunluk başladı. Bu durumda genel anlamda tüketime, dolayısıyla Türk mallarına olan ilgi azalacak. Bu noktada Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerin krizden ne kadar etkileneceği büyük önem taşıyor.
Hükümet, Türkiye ekonomisinin dış borç konusunda bir sıkıntı yaşamadığını ve ilerde de ciddi bir risk olmadığını düşünüyor. Yetkililere göre, enflasyon düşürüldü ve mevcut dış borcun milli gelire oranında ciddi bir tehlike yok. Bu düşünceden hareket eden yetkililer, ‘ihtiyati stand-by’ fikrine sıcak bakıyor ve bunun üzerinde çalışıyor.