İlk yapacağınız şey bir bankamatiğe uğrayıp para çekmek. O da ne! Hesabınızdaki para, aldığınız maaşla aynı değil. ‘Bir yanlışlık oldu herhalde’ diye düşünürken aklınıza birden cep telefonu faturanız geldi. Otomatik ödeme talimatıyla her ay maaşınızdan düşen bu miktarı unuttuğunuz için kızdınız kendinize. Evinize yaklaştıkça apartman aidatını hatırladınız ve hazır maaşı yeni çekmişken yöneticiye uğrayıp bunu da ödediniz. Tam rahatladım deyip kendinizi eve atmışken portmantoda duran faturaları gördünüz. Kredi kartı, internet, kablolu TV… Eskisi gibi faturaları açıp ne kadar geldiğine bakma ihtiyacı duymadınız, çünkü eğer limitinizi aşmadıysanız hepsine ne kadar ödeyeceğiniz belli. Günün sonunda cebinizden çıkan paraya hiç şaşırmadınız. Çünkü siz bunu zaten her ay "sabit" olarak ödüyorsunuz.
Farkında olmadan kendimizi faturalara sabitliyoruz
Özellikle GSM sektöründeki kampanyalarla sabit ücret karşılığı verilen hizmetler iyiden iyiye girdi hayatımıza. Çoğu kez uygun olduğunu düşünerek hemen üye olduğumuz tarifelerin herkes için avantajlı olduğu söylenemez. Örneğin cep telefonuyla fazla konuşan biri değilsiniz. Ancak "Aylık 60 liraya her yöne sınırsız konuşun" tarzı bir kampanya duydunuz ve size bir anda cazip geldiği için hemen üye oldunuz. Belki de normalde 30 liraya karşıladığınız aylık telefon görüşmesi ihtiyacınız bir anda 60 liraya çıkıverdi. Fatih Üniversitesi Pazarlama Bölümü Öğretim Üyesi Emin Emirza ortalıkta dolaşan farklı tarifelerle insanların kafalarının karıştırıldığına dikkat çekiyor ve ekliyor: "İnsanlar bu kafa karışıklığıyla tarifelerin kendileri için ne kadar avantajlı olduğunu ölçüp tartmadan hemen kabul edebiliyorlar."
Benzer bir hataya internet kullanımında da düşebiliyoruz. Gününüzün çoğu işyerinde geçiyor, evde çok fazla internet kullanamıyorsunuz. "Arada gerekiyor" düşüncesiyle bir kere evinize internet bağlattınız. Ancak hiç kullanmasanız bile sabit ücreti ne kadarsa onu ödemek zorundasınız. Aynı şey kablolu TV için de geçerli. Kanal seçeneğinizi artırmak için üye olduğunuz kablolu TV’lerin faturası kullansanız da kullanmasanız da ay sonunda önünüze aynı rakamla geliyor.
Peki, neden kendimizi bu ödemelere mecbur bırakıyoruz? Psikolog Sinem Demir bunu şöyle açıklıyor: "İletişimin her an, her yerde en yüksek teknolojide olması gereken bir şey olarak kabul edilmesi ve bu konuda ‘kontrollü’ olmanın cehalet olarak yorumlanmaya başlaması." Yani toplumda, iletişimin bu kadar elimizin altına geldiği bir dönemde, tabiri caizse, üçün beşin hesabını yapmadan sonuna kadar yararlanmak gerek gibi bir algı oluşmuş durumda.
İstemeden yaptığımız sabit ödemeler de var
Buraya kadar saydıklarımız daha çok avantajlı olduğunu düşünerek kendi tercihimizle yaptığımız ödemeler. Bir de istemediğimiz, üstelik bazen yasal da olmadığı halde her ay ödemek zorunda kaldığımız miktarlar var. Örneğin sabit ev telefonlarıyla hiç görüşme yapmasak bile hattımız açık kaldığı sürece aylık 15 lira gibi bir ödeme yapmak zorundayız. Aynı şekilde kredi kartlarının aylık ödediğimiz bir aidatı var ve biz bunu her ay düzenli olarak veriyoruz. Sadece kredi kartı değil, eğer bankada vadesiz hesabınız varsa ve eğer içinde 1 kuruş bile olsa bankaya sabit ücret vermek zorundasınız.
Tüketici, aldığı hizmet kadarını ödemelidir
Tüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya, GSM sektöründe uygulanan sabit paketlerden tüketicilerin ciddi mağduriyetler yaşadığını söylüyor. Kaya, özellikle GSM operatörlerinden birinin bu yıl başlattığı bir paketten dolayı çok sıkıntı yaşandığını belirtiyor. Öyle ki bu tarifeye geçen aboneler önce telefonun sürekli kesilmesi, ulaşılamıyor görünmesi gibi sorunlar yaşamış. Sonra rağbet artınca görüşme süresinin düşürülmesi gibi durumlar olmuş. Hiçbir gerekçesi olmadığı halde sabit telefonlardan ve kredi kartlarından kullanım dışında bile alınan ücretlere de dikkat çeken Kaya, "Tüketici aldığı hizmet kadarını ödemelidir." diyor.
Her ay diyet öder gibi sabit borç ödüyoruz
Psikolog Sinem Demir, teknolojik gelişmelere ayak uydurma telaşıyla gerekli olmayan harcamaları zorunlu hale getirdiğimizi söylüyor. Böylece giderek artan sabit ödemeler ek külfet getiriyor. Demir, "Zorunlu olduğunu düşünerek aldığımız tüm kredi veya alışveriş kartları, her ay diyeti ödenmesi gereken, daha alışveriş yapmadan bizi borçlu duruma düşüren nesnelere dönüşüyor." diyor. Demir’e göre ‘ben en iyisini hak ediyorum, bunun için de maddi bedel ödemek zorundayım’ anlayışının yaygınlaşması, sabit ödemelerin mecburiyet olarak algılanmasını kolaylaştırıyor.