Ailesinin kendisine bütün spor dallarını tanıması için fırsat verdiğini, ancak hayvanlara olan sevgisi nedeniyle biniciliğe karar kıldığını belirten Sengel, ”Bu spora 7 yaşında başladım. Ailem bana her türlü sporu tanımam için imkan sağladı. Yüzme, tenis, kayak, voleybol ve basketbol gibi birçok branşı yaptım, ama son olarak biniciliği seçtim. 1999 senesinde profesyonel oldum” dedi.
Hayatının dönüm noktasını 18 yaşında emanet bir atla katıldığı yarıyı kazanması olarak değerlendiren Sengel, ”18 yaşında atım yoktu. Başkasına ait bir atla müsabaka koştum. Türkiye’de ilk defa ödül olarak araba veriliyordu. O yarışı kazandım ve araba ödülünü aldım. Tam ehliyet yaşımdı, ama arabayı satarak o yarışta bindiğim atı satın aldım. Ailem de bu işteki kararlılığımı gördü ve bana kendileri araba aldı” diye konuştu.
KULÜPLERİN BİNİCİLİĞE KATKISI
Kulüplerin bu spora katkı verebilmek için büyük uğraşlar gösterdiğini, ancak çok büyük etkenler olmadığını vurgulayan Sengel, ”Örneğin benim kulübüm, Türkiye Şampiyonası‘nda yarıştığım atın masraflarını ödüyor. Bu bile büyük bir artı. Ancak bütün sporcuların masraflarını ödemek hiç de kolay değil. Büyük bir masraf” dedi.
Elit bir sporcunun disiplinli bir antrenman sayesinde yetişebileceğine dikkati çeken Sengel, ”Disiplin kesinlikle şart. Ama iyi bir at da mutlaka gerekiyor. Biniciliğin Michael Schumacher’i olun, iyi bir atınız yoksa yapacaklarınız kısıtlı” diye konuştu.
SANKİ ATLAR KRAL, BEN KÖLEYİM
Serra Sengel, atların kendisi için bir yaşam tarzı olduğunu ve hobisinin işi haline geldiği için büyük mutluluk yaşadığını belirterek, ”Atlarıma bakarken sanki onlar kral, ben onların kölesiymişim gibi düşünüyorum” dedi.