Şüphesiz şu anda Türk futbolun en önemli figürü Şenol Güneş. 2 sezon önce geldiği Beşiktaş’a, 26 yıl sonra üst üste 2 şampiyonluk yaşatan başarılı çalıştırıcı, işine olan saygısını, “Çalıştığım yerde 1 gün de kalsam, en iyisini yapmaya çalışırım” şeklinde anlatıyor. Taraftarlara karşı sorumlu olduklarını anlatan Güneş, “Onların gözyaşı dökmesi beni çok üzüyor. Dolayısıyla yüzleri güldüğü zaman her şey güzel oluyor” diyor. Şampiyonluğun rutin hale gelmesi gerektiğini belirten ve önümüzdeki yıl rakiplerini değil, kendilerini geçmek için çalışacaklarını vurgulayan deneyimli teknik adam Yeni Şafak’ın sorularını yanıtladı.
Geçen yıl şampiyon olan takımın ilk 11’ine 7 yeni oyuncu girdi ve yine şampiyon olmayı başardınız. Nasıl sağladınız bu uyumu?
Yeni oyuncuların yetenekleri kadar karakterleri de çok önemliydi. Yeni kurulan takımlar başarısızlıklarda tartışmaya açılır. Uyumsuzluk nedeniyle başarı gelmediği söylendiği gibi, tam tersinin de olabileceğini görmüş olduk. Şampiyonlar Ligi ve Süper Lig yarışında olmamız, oyuncuların sıkça bir arada oynaması imkanı doğurdu. Bu da uyum sürecini kısalttı. Belli bir ritme kavuştuk. Şampiyon takım olarak sahaya çıktığımızda rakiplerin reaksiyonu daha farklıydı. Eski oyuncuların yenilerine kucak açması, başarıyı getiren bir adım oldu.
“2 YIL ARASINDA FARKLILIKLAR VAR”
Geçen yılki takımla bu yılki takım sık sık kıyas yapılıyor. Size göre hangi Beşiktaş? Geçen seneki mi, bu seneki mi?
Geçen sen oynayan takımın farklı bir formatı vardı. Tabi camiada da uzun süreli bir şampiyonluk beklentisi vardı. Son 2 sene Beşiktaş 3. olmuştu. Beklentiler ve hırslar bu sezona göre farklıydı. Bu bizim işimizi biraz daha kolaylaştırmıştı. Bu seneye ise şampiyonluğa ulaşmış bir takım olarak girdik. Eskilerin olgunluğu, tecrübesi kadar, ağırlığı da olmaya başladı. Yeni gelenlerin bir heyecanı ve eksiklikleri vardı. O yüzden oyun yapısında farklılıklar vardı. Geçen sene daha kısa paslarla oynayan takımın, bu sene daha uzun paslarla yön değiştirip oynadığı dönemler oldu. Her ikisini denediğimizde de başarılı olduk. Hücum zenginliğimiz, hücum oynama avantajımız, renkli bir takım olmamız, seyirciyi ve rakibi olumlu yönde şaşırtan ve iz bırakan bir takım olma özelliğimiz devam etti. Tabi orta saha ile forvette oynayan oyuncu değişince, takımın görüntüsü de değişiyor. Sonuç olarak ligde geçen seneki hedefe yine ulaştık ve UEFA’da da çeyrek finale kaldık.
“Yetenek ve karakter her şeyden önemli”
Sahada “İlle de sistem” gibi bir ısrarınız var mı? Yoksa oyun planınızı futbolcu yeteneğine göre mi belirliyorsunuz?
Sistem bir diziliş şeklidir. Ona bağlı kalamazsınız. 4-4-2, 3-5-2 gibi isimler koyabilirsiniz. Alan markajını iyi yapamayan, hücum ve savunma prensiplerini bilmeyen oyuncularla hiçbir şey yapamazsınız. Bazen dizilişi yaparsınız, öyle anlar olur ki 2 oyuncu geride, 7 oyuncu ileride denk gelir. Dizilişe takılmamak lazım ama çok da önemsiz değil. Bilim, koşular, teknik, taktik fizik önemlidir. Her şeyin başında yetenek ve karakter gelir.
Geçen yıl şampiyonluktan sonra futbolcularınıza, “Çok fotoğraf çektirmeyin, seneye de çektirirsiniz” demiştiniz. Bu sene de aynı şeyi söylediniz mi?
Bunu rutin hale dönüştürmekte fayda vardı. Geçen Oğuzhan yanıma geldi, “Hocam bu sene de selfie yapalım” dedi. Demek ki o da kafaya koydu, seneye şampiyon olmayı.
“TÜRK FUTBOLUNDA REFORM LAZIM”
Birikimlerinizi, Türk futbolunu yönetmekte kullanmanız istenirse, Türkiye Futbol Federasyonu başkanı olmak ister misiniz?
Bir yerde çalışıyorum zaten ve futbola katkı yaptığımı düşünüyorum. Bütün heyecanımı oraya veriyorum. Beşiktaş’ta çok daha fazla çalışmak zorunda kaldım. Şehrin yapısı, takımın durumu, beklentiler farklı. Trabzon da zordu ama burası daha farklı. Medya, federasyon burada, zaman yetmiyor. Bir başka dalı düşünmedim. O zaman bu işi bırakmam gerekir. Ben yapacağım işe odaklanırım. Ona uygun değilsem o işi yapmam. Mesela sizle görüşmeye geliyorsam, direkt ona odaklanırım. Başka bir işe başlayınca, yeni bir hayata başlamak gerekiyor. O biraz zor geliyor bana. Fikrimi sorarlarsa söylerim, haddimi aşarak da ortaya çıkmam. Zaman zaman mesajlarımı zaten veriyorum. Yapısal reform yapılmadan her hangi bir başkanın gelmesiyle Türkiye’de futbol değişmez. Sadece bir başkanla olmaz. Çok iyi kadrolar gerekiyor. Futbolun yeniden dizayn edilmesi için reformlar gerekiyor. Altyapılar, kulüp yapıları, antrenör eğitimleri, yarışan takımların ekonomileri, teknik yapıları, hukuk tarafı, taraftarın ile saha ilişkileri… Beşiktaş’ta her maçta stat doluyor ama ligdeki çoğu maça seyirci gitmiyor. Bunların üzerine çalışmak lazım. Durup dururken olmaz bu işler.
“FUTBOL TEK KALIPLA OYNANMAZ”
Fazla taktiğin ve disiplinin, futbolcu yeteneğini körelttiğini düşünüyor musunuz?
Oyun disiplinini, takımın taktiğini, birlikte oynamayı önemsiyoruz. Hücumda tabi ki yaratıcılık ön plana çıkacaktır. Ama bireysel düşünen, takımla bütünleşmeyen oyuncular takımı bozar. Takım oyunu içerisinde kendi becerisini kullanan oyuncularla hedefe gidersiniz. Mesela Quaresma’nın yetenekleri dripling ve orta yapmak ise ve bunu takım için kullanıyorsa fayda sağlarsınız. Ama bu yeteneklerini kullanıp sonra top atmıyorsa pek önemi yok. Bunlar birbirini tamamlayan faktörler. Rakip, Quaresma’yı kapatırsa çözüm arayacaksın. Kanattan, ortadan geleceksin, şut atacaksın. Bir sürü alternatif var. Futbol tek kalıp oynanacak bir oyun değil.
Futbolda rakip analizini nereye koyuyorsunuz?
Biz kendi oyunumuzu oynarız ama rakibin durumu da önemli. Analizci arkadaşlarımız sürekli rakipleri izleyip rapor tutuyorlar. Ben de gözden geçirip, oyuncularıma anlatıyorum. Oyuncularımızın yeteneklerini rakibin oyun tarzına göre nasıl uyarlarız, onu çalışıyoruz. Benim için her rakip ciddidir.
Beşiktaş’ta altyapı çalışmalarıyla birlikte uzun süreler çalışmak istediğinizi söylediniz. Bu süreçteki hedefiniz nedir? Tam olarak geride ne bırakmak istiyorsunuz?
Beşiktaş’ın Fulya’da tesisi var ama bu altyapı için uygun değil. Yatırımlar, küçük çocukların orayı tanıması adına güzel ama Ümraniye’de, sahamızın yanında ideal bir arazi var. Burada uygun bir altyapı tesisi oluşturmak istiyoruz. Tesisleriyle, eğitimiyle, çevredeki gençlerin katılımıyla çok daha iyisi yapılabilir. Türkiye’de sıçrama yapma olanağı oyuncuları kendi altyapımıza alıp, 2-3 yıl eğitimle A takıma kazandırabiliriz.
“HEP BİRLİKTE EN İYİSİNİ ARAMALIYIZ”
Bahsettiğiniz ideal futbol ortamına ulaşmak için, spor medyası olarak bizlere ne gibi görevler düşüyor?
Ortada bir ürün var. Bu ürünü daha değerli kılmak için hep beraber çalışmak lazım. Samimiyet ve güven önemli. Birbirini kandırarak olmaz. Orada yaptığınız her hata sizin geleceğinize engeldir. Bugün sahada oynanan oyun kadar, Beşiktaş medyasının da şampiyonlukta katkısı var. Bazen yanlış eleştirilerle, bazen doğru eleştirilerle bana yol gösteriyorsunuz. Biz, daha iyi olmak için o yolu çizerken bazen kızıyoruz, bazen güzel söylenen sözü alıp değerlendiriyoruz. Rakiplerimizle olan ilişkilerimizde kavga ettirmeyecek üslupta yazmak, insanların kişiliğine hakaret etmeden yazmak, daha başarılı bir ortamı getirir. Ama hakarete vardığı zaman zaman olmaz. Burası karşılıklı tartışma, konuşma ve en iyisini arama yeri. Ona geçince bu iş düzelir.
HER GÜN YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR
“Biz en iyi 2. takımız, henüz en iyisi yok” diyorsunuz ya, bu bir mükemmellik arayışı mı?
Hiç kimse mükemmel değildir ama insan mükemmellik yolunda çalışır. Önünüze her zaman mesafe koymanız lazım. Şampiyon olduk, hedefe ulaştık, her şey bitti, öyle olmaz. Mesela bir kızı seviyorum, iyi anlaşıyoruz, evlendik. Bitti mi hayat. Çocuğunuz oluyor, işe giriyorsunuz aileniz oluyor. Hayat devam ediyor. Yaşayan insanın hayatında her gün yeni bir şeyler olması lazım. Her gün yeni bir başlangıçla, yeni hedeflerle, yeni heyecanlarla yola çıkmamız gerekiyor. Bu takım için de oyuncu içinde geçerli. Kendini yenileyen bir takım olmalıydık. Başkanın vizyonu da buna uygun. Taraftarda da her hafta bize yeni bir heyecan katıp, gönülden destekliyor. Bu camianın takımı da böyle olmalıydı.
“SEYİRCİ İÇİN OYNUYORUZ”
Sizin elinizde Şota, Fatih Tekke, Burak Yılmaz, Fernandao, Gomez gibi gol kralları çıktı. Umut Bulut, Cenk Tosun çok iyi performanslar gösterdiler. Golcüler, Şenol Güneş’in elinde nasıl bir değişime uğruyor?
Bu; takımın, oyuncuların ve benim katkı yaptığım bir düzen. Şahsım adına, en iyisi olacaksak, hücum etmeliyiz. Hücum ettiğiniz zaman da fazla gol atma şansınız var. Futbolu rakibi durdurmak üzerine oynarsanız sığ, kısır zevksiz bir maç çıkar ortaya ve bu seyirciyi sahaya çekmez. Seyirci hareket istiyor, bereket istiyor. Bazen hücumda oynarken geride hata yapıp seyircimizi iyice coşturuyoruz. Bazen kızıyorlar ama o durum aleyhimize olsa da renkli bir şey. Çok hücum eden takımda oyuncuların gol şansı da fazla oluyor.
“YÖNETİMLE BİR DAHA KONUŞACAĞIZ”
Hocam siz de, yönetim de uzun soluklu çalışmak istediğinizi söylüyorsunuz. Peki sözleşmeniz neden uzun süreli değil de, 1 yıl uzatıldı?
Bu 1 yıl niye yapıldı bilmiyorum ama eve KAP’tan yazı geldi, gördüm. KAP’a bildirmişler, sonra gazetede okudum. Başkanla ve 2. başkanla “oturup konuşalım” dedikten sonra böyle 1 yıl uzatma haberini okuyunca “ne oldu?” diyor insan. Bir daha oturup konuşacağız. Zaten içimize sinmeyen bir şeyler varsa bunların konuşulması gerek. Burada amacımız işimizi iyi yapmak. Bunları konuşmazsak iş yürümez.
Beşiktaşlılar sizi geç buldukları için erken yitirmek istemiyorlar. Genel talep en az 5 yıl daha devam etmeniz yönünde. Bu konuda fikriniz nedir?
Süreyi yönetim tayin ediyor, biz de ona uymaya çalışıyoruz. Ne kadar kalırım bilmiyorum. 1 gün de çalışsam en iyisini yaparım. Gidene kadar en iyisini yapmaya çalışacağım. Trabzon’da da aynı şey geçerliydi. Orası benim kentim, insanım. Birinin gözyaşı dökmesinden üzülüyorum. Dolayısıyla taraftarların hepsine karşı sorumluyuz. Onların yüzlerinin gülmesi için buradayız. Sıkıntı çekeceğiz ama onların yüzü güldüğü zaman, yönetim de emeklerinin karşılığını aldığı zaman her şey çok güzel oluyor.-Yenişafak