Ünlü yönetmen ve yapımcı Osman Sınav’a yaptığı projeleri, projelerine gelen tepkileri, sanata ve ideolojiye bakış açısını sorduk.
SOL BAŞKALDIRAN, SAĞ YARATICI
Osman Sınav, en son yayınlanan Uzun Hikaye filmindeki hak, adalet ve eşitlik kavramlarını savunduğu için sosyalist damgası yiyen Ali karakteri üzerinden dönemin ideolojisini şu sözlerle değerlendirdi: "Uzun Hikaye 1940’larda başlayan 1970’li yıllara uzanan bir dönem filmidir. Sol ve sağ kavramlarının anlamlarına baktığımızda sol kavramı; başkaldıran, itiraz eden , analitik zekaya sahip, düşünce yapısını içerir. Sağ kavramı ise; yeniliklere açık ve yaratıcı düşüncelere sahip düşünce yapısını. Bir dönem Türkiye’de hak, adalet, hukuk deyince ‘Sen komünist misin?’ derlerdi."
TÜRKİYE’DE ÇOK AZ İNSAN MARX OKUYUP, SOSYALİST OLMUŞTUR
Sınav, Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan sağ-sol kavgasının çıkış noktasını, bu ideolojilerle hareket eden gençlerin isyan noktalarının aynı olduğunu belirterek şu sözlerle anlattı: “Türkiye’de ideolojik kavramlar birbirine çok karışmış. Çok az insan Marx okuyup, sosyalist olmuştur. Halka baktığımızda aynı aileden birisi solcu, birisi ülkücüdür.
Buradaki ayrımda bütün gençlerin çıkış noktası, “Bağımsız Türkiye” idi. Muhafazakar kesimden gelen gençler milliyetçi; daha dinden uzak kesimden gençler ise komünist olmuşlardır. Dönemin sosyolojik analizi yapılırsa, altından bu yaptığım ayrım çıkar."
MARX, OSMANLI’YI BİLSEYDİ DAHA FARKLI BİR KİTAP YAZARDI
Sınav, Türkiye’deki gençlerin faşizm ya da komünizm diye bir dertleri olmadıklarını belirterek, bu iki rejimin oluşması için gerekli şartların olmadığını şu sözlerle ifade etti: "Bu iki rejimin oluşması için gereken şartlar vardır. Bizim topraklarımızda bu şartlar hiçbir zaman olmadı. Bana göre, Marx bizim toprağımızı bilseydi, daha farklı bir kitap yazardı. Çünkü Osmanlı’da mülk kavramı yok . Mülk, sadece Allah’ındır. Mülk kavramı olmadığı için, feodalite oluşmamış, Aristokrasi gelişmemiş ve bunların üzerine sanayi de gelmediği için “işçi sınıfı” oluşmamıştır. İşçi sınıfı oluşmadığı için sosyalizm, batılı anlamda da feodalite oluşmadığı için faşizm bizim topraklarımızda gelişmemiştir.”
UZUN HİKAYE, İSYAN AHLAKINI ANLATIYOR
Sınav, bir ülkücü ya da İslamcının hak konusunda hareket noktasını, "Hak edenin ücretini, alnının teri soğumadan vereceksin." hadisi olduğunu, gençlerin yetiştirilme tarzlarına göre bir taraf seçtiğini söyleyerek, Uzun Hikeye’nin bir isyan ahlakı filmi olduğu söyledi.
ABDÜLHAMİT’İ BİLMEDEN İSLAMLA, LAİKLİKLE OLAN SORUNLARIMIZI ÇÖZEMEYECEĞİZ
Sınav, çekmeye hazırlandığı dönem dizisi “Karakeçili” yi neden yapmak istediğini şu sözlerle anlattı: “Abdülhamit’ten itibaren tarihe bakmamız gerekiyor. Eğer o dönemden bakamazsak, Cumhuriyet ile ilgili yaşadığımız hiçbir sorunu çözemeyeceğiz. Toplumsal çatışmalarımızı o dönemden itibaren analiz ederek günümüze bakmazsak, İslamla, laiklikle, dış politikayla, dünyadaki yer alışımız ile ilgili sorunları çözemeyeceğiz. Ve maalesef kişiliksiz bir ülke olacağız. Dünyanın en oynak ve tehlikeli yerindeyiz.”
SANATI İDEOLOJİNİN EMRİNE VERİRSEN, BİLDİRİ KAĞIDI OLUR
Sinema ve ideoloji arasındaki bağı değerlendiren Sınav şunları kaydetti: "Sinema bir sanattır. Sinemanın beyazı, siyahı, devrimcisi, İslamcısı, milliyetçisi olmaz. Sanatı, ideolojinin emrine verirsen, o sanat değil bildiri kağıdı olur. Sanat ideolojinin emrine girmez, sadece ideolojiler sanattan faydalanır. Sanatın kendi duruşu vardır. Sanat yaratılışı, varoluşu, insanın nasıl bir ruh hali ve vicdan içinde olduğunu sorgulama işidir."
YÖNETMEN SAMİMİ İSE; ÇIPLAKLIK DA ÇEKEBİLİR, CAMİ DE ÇEKEBİLİR
Sanatın vicdan yaratma işi olduğunu belirten Sınav: "Sanat, hangi dilden, ırktan ya da sosyal gruptan olursa olsun, varoluşun, içsel sorgunun yapıldığı alandır. Bunu sinemada yapan da yönetmendir. Yönetmenin, dünyasında ne varsa; o sinema onu ifade eder. Aynı yönetmen çıplaklık içeren bir film de çekebilir, camide de bir film çekebilir. Eğer samimi ise; iki filmde de aynı ruhu bulursunuz. Sanatın ideolojisi varsa, ideolojisi burada yatar. Sanatı anlamamak ve bazı kavramlara takılmak bizi oyalıyor ve sinemayı da geriletiyor.” şeklinde konuştu.
SANAT OLMADAN TOPLUM, TOPLUM OLMADAN SANAT OLMAZ
"Sanat sanat için mi? Sanat toplum için mi?" tartışmalarına değinen Sınav, bu tartışmaları saçma bulduğunu, biri olmazsa, diğerinin de olmayacağını söyleyerek konu ile alakalı bir anısını şu sözlerle anlattı: “Ben bu hikayeyi rahmetli Metin Erksan’dan dinledim. Metin Erksan, yıllar önce Trt‘de 5 hikayelik bir dizi çekmişti. Televizyon işi olduğu için, soyut olarak algılanmış. Herkes eleştirmiş ve sonra Metin Erksan ‘Ben kendim için yapıyorum’ demiş. Daha sonra Yaşar Kemal’e bu tartışmaları sorduklarında, ‘Ben halk için yazıyorum’ demiş. Bu tartışma alevlendi. Bir gün karşı karşıya gelmişler ve Yaşar Kemal Metin Erksan’a: ‘Metinciğim ben de kendim için yazıyorum ama bu böyle televizyondan söylenmez ki!’ demiş. Belli bir doygunluğa ulaşmış kişiler böyle çıkışlar yapabilirler. Bu duygu, isyan olarak onun hakkıdır."
TABU NEYMİŞ ŞİMDİ ANLADIM
Yayınlandığı dönemde eşcinsellikle ilgili sahnesiyle büyük ses getiren "Kılıç Günü" dizisi nedeniyle, o dönemde çeşitli gruplar tarafından prostesto edilen Sınav, dizinin yayınlandığı hafta yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Dizinin bir bölümü yayınlandı ve 28 gazeteci röportaj yapmak için beni aradı. Hatta 8 canlı yayın programına davet edildim. Hiçbirine gitmedim. Ben ve basın danışmanım gazetecilere bölümü izleyip izlemediklerini sorduk. Lakin hiç kimse izlememişti. Hatta en son, dostum Can Dündar aradı, NTV’de haber bülteni sunuyordu. Ben Can’a sordum izleyip izlemediğini, o da izlememişti. Ben programa gitseydim izleyecekti. O da sadece 45 saniyelik kısmı izleyip beni çağırdı. Ama ben gitmedim. Telefonu kapatırken Can’a şu cevabı verdim: ‘Mustafa filminden sonra Ayşe Arman’a bir röportaj vermiştin. Ve oradaki manşet çok hoşuma gitmişti. ‘Tabu neymiş şimdi anladım’" deyip kapattım."
BİR HAFTA İÇİNDE 4 FARKLI SOSYAL GRUP TARAFINDAN PROTESTO EDİLDİM
4 farklı sosyal yapıdan gelen gruplar tarafından protesto edildiğini söyleyen Sınav, bu dört ayrı kesimin ortak tepkisinin sosyolojik bir analizinin yapılması gerektiğini belirterek, "Ben dizinin o sahnesinin yayınlandığı hafta, aile koruma dernekleri, Zaman gazetesi, gey-eşcinsel örgütleri ve Alperen ocakları tarafından protesto edildim" dedi.
EN SERT TEPKİ ZAMAN GAZETESİ’NDEN GELDİ
En sert yazının Zaman Gazetesi’nden geldiğini anlatan Sınav şu sözleri kaydetti: “Zaman Gazetesi’nde bir yazar çok sert bir yazı yazdı. O zaman Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile konuştum ve onlara ‘Bari siz beni anlasaydınız!’ dedim. Ben 3 ay boyunca Süleyman Çobanoğlu ile o sahneyi yazarken sırf reyting için mi yazarım, şeklinde konuştum. ‘Keşke şu soruların cevabını verip ve bütün bölümü izleyip öyle yazsaydı arkadaş beni!’ dedim. ‘Niye peygamber gelir? Musa niye firavunun sarayında büyüdü? Vahiy hangi şartlarda gelir? Lut kavmi neyi ifade eder?’"
BAKIŞ AÇIMIZ ÇOK SIĞ
Kılıç Günü dizisinde, o sahne haricinde 5 hayat öyküsü olduğunu söyleyen Sınav son olarak şunları söyledi: “O dizide Musa ve firavunun hikayesini anlatıyorduk. Algımızın ne kadar sığ olduğunu ve farklı sosyal yapılardan gelen 4 ayrı kesimin sanata bakışını gördüm. Bu yaşadıklarımdan sonra anladım ki, ‘Ben kendim için sanat yapıyorum.’ demek zorunda bırakılıyorsun.”/i haber