Kraliçe Victoria’nın Sultan Abdülaziz’e yazdığı mektup ve Dersaadet’ten Afrika’ya yola çıkan Kürt bir alimin değiştirdiği hayatlar. Al Jazeera Türk’ten Abdülkadir Konuksever Güney Afrika’nın başkentlerinden Cape Town’a giderek Ebubekir Efendi’nin izini sürdü.
Ulağın eline uzattığı fermandaki padişahın tuğrasını gördüğünde içinin titrediğini hisseder. Sultan Abdülaziz derhal İstanbul’a gelmesini buyurmaktadır. Bir süreden beri Bağdat’ta müderrislik yapmaktadır ve zaman geçirmeksizin mutluluk kapısı anlamına gelen Dersaadet’e doğru yola çıkar. Lakin geçeceği kapının ona ne getireceğini bilmemektedir. Bir görev adamıdır ve görev her ne ise yerine getirilmelidir…
Kraliçe Victoria’dan Sultan Abdülaziz’e mektup
Ümit Burnu 1805 yılından itibaren İngiliz hâkimiyetindedir. Burada yaşayan Hindistan ve Malezya asıllı Müslümanlar İngilizlerden kaynaklanmasa bile kendi aralarında anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Anlaşmazlığın nedeni İslami kuralların uygulanmasındaki ciddi farklılıklardır. Bu farklılıklar hacca giden bir kişinin yeni bilgilerle dönmesi üzerine kızışmış, şiddete varan çatışmalara yol açmıştır. Meselenin çatışmadan çıkıp iç savaşa dönüşeceğinden endişe eden Müslümanlar bir komisyon oluşturarak 16 Nisan 1862′de Osmanlı Fahri Konsolosu Roubaix ile birlikte İngiliz Valisine giderler. İngiltere Krallığı aracılığıyla dünya Müslümanlarının lideri olarak gördükleri Osmanlı Devleti’nden ve Müslümanların halifesinden, İslam’ı asli şekliyle anlatıp aralarındaki anlaşmazlığı giderecek bir din âlimi talebinde bulunurlar. Bunun üzerine Kraliçe Victoria, Sultan Abdülaziz’den Cape Town’a bir müftü göndermesini ister. Ebubekir Efendi’nin Dersaadet’e davet edilmesi bu nedenledir. Peki, kimdir Ebubekir Efendi?
Ebubekir Efendi
Ebubekir Efendi’nin tek fotoğrafı. (Ortada oturan siyah cüppeli) [Fotoğraf: Ahmet Uçar Arşivi]
Araştırmacıların anlattıklarına göre Hoşnav aşiretine mensup Ebubekir Efendi 1823 yılında Şehrizor’un Hoşnav köyünde yani bugünkü Irak’ın kuzeyinde doğmuş. Hoşnav aşiretinden Kürt asıllı bir âlim olan Ebubekir Efendi, baba tarafından şeceresine göre “Seyyid’dir. İlk tahsilini dedelerinden Emir Süleyman adına köyde kurulu medresede yaptıktan sonra Bağdat ve İstanbul’da okumuş. İstanbul’da okuduğu zaman memleketine hiç gitmemiş. Annesi kendisini ziyarete geldiği zaman oğlunun Bağdat’a müderris olarak atandığını öğrenmiş. O da Bağdat’a oğlunun ders verdiği medreseye gitmiş. Fakat burada da oğlunun kendisini derslere nasıl verdiğini görünce oğlunu uzaktan hayranlıkla seyretmiş ve konuşup görüşmeden köyüne dönmüş.
Yolculuk
Başkente vardıktan sonra Padişahın emriyle Ahmet Cevdet Paşa tarafından görevi tevdi edilen Ebubekir Efendi vakit geçirmeksizin hazırlıklara başlar. Yanına öğrencisi Ömer Lütfi’yi alarak 1 Ekim 1863’te yola çıkar. Lakin yol uzun ve zorludur. Önce deniz yoluyla Fransa’nın Mersilya şehrine oradan da trenle Paris sonrasında ise Londra’ya varır. Gittiği yerlerde Osmanlı elçileri tarafından karşılanır. Bir süre Londra’da kaldıktan sonra Liverpool’a giderek onu Afrika’ya götürecek olan buharlı gemiye biner. Ocak ayının ortalarında Cape Town’a vardığı zaman aradan 3,5 ay geçmiştir. Gemi limana yanaştığında göndere Osmanlı bayrağı çekilir ve karadan üç pare top atışı yapılır. Ancak Ebubekir Efendi’yi davet eden İngilizler bölgede Osmanlı nüfuzunu arttıracağı endişesiyle kendisini bir otele yerleştirerek gizlemeye çalışsa da gazetelerin gelişini duyurmasıyla kentin her tarafından Müslümanlar otele akın ederler. Müslümanların arasındaki ayrılık ve cehaleti gidermek üzere Halife Abdülaziz tarafından gönderildiği haberi büyük heyecan yaratmıştır.
Ümit Burnu’nda yeni ümitler
Cape Town’a gelir gelmez hemen görevine başlayan Ebubekir Efendi’nin işi tahmin ettiğinden daha zordur. Karşısında batıl gelenek ve görenekleri din haline getirmiş bir topluluk bulmuştu ve hem bunları düzeltmek hem de taraflar arasında uzlaşma sağlaması gerekiyordu. İlk iş olarak geniş bir ev tuttu. Burada hem yaşayacak hem de okul olarak kullanacaktı. Kısa sürede 3 yüzü aşkın kız ve erkek öğrenciyi okulunda toplarken akşamları da yetişkinlere sohbet toplantıları ile ders vermeye başladı. Sahte hocalar ve şeyhlerle kıyasıya bir mücadeleye girişti. Birbirleriyle çatışan Müslüman cemaatleri barıştırmayı başarınca işler kolaylaştı. Bu arada yerel dili öğrenmiş, üstelik temel dini eserleri çevirerek kaynak oluşturmuştu.
Kurduğu okulun öğrencileri üç yıllık eğitimin ardından mezun oldular. Kendi şehir ve eyaletlerine giderek yeni okullar açtılar. Bu sayede doğru bir İslam anlayışının Güney Afrika’da yayılmasını sağladılar. Ebubekir Efendi 29 Ağustos 1880 tarihinde 20 yıla yakın görev yaptığı Cape Town’da vefat etti. Arkasında pek çok cami, okul ve İslami bir anlayış bırakarak.
Cape Town’da ‘Selamün Aleyküm’
Türkiye’den yaklaşık 10 bin kilometre uzaklıktaki Cape Town’da Ebubekir Efendi’nin bıraktığı izlere rastlamak zor değil. 5 milyona yakın nüfusun yüzde otuz kadarı Müslüman. Kentin sokaklarında birbirlerini ‘Selamün Aleyküm’ diye selamlayan pek çok kişiyle karşılaşmak olası. Türkiye’den gelen ziyaretçilere de ayrı bir ihtimam gösteriliyor. Ebubekir Efendi’nin teşrifinin üzerinden 1,5 asır geçmesine karşın bu ihtimamda o günlerden kalma bir kadirşinaslık var.
‘Fedakarlık örneği’
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Başkanlığı’nda Afrika Uzmanı olarak görev yapan Mustafa Efe’ye göre Osmanlı Devleti son döneminde bile dünyadaki Müslümanların taleplerine cevap vermeye çalışmış. Efe, Ebubekir Efendi’nin Afrika’ya gönderilmesini bu minvalde değerlendiriyor.
“İmparatorluk en zayıf olduğu dönemlerde bile Müslümanların ve onların ihtiyaçlarının yanında durmuştur. Bu çerçevede hilafet merkezinden dünyanın çeşitli bölgelerine âlimler gönderilmiştir. Azmin, inancın, fedakârlığın ve misyon adamı olmanın sembol isimlerinden Ebubekir Efendi’nin Afrika’ya gönderilmesi de böyle gerçekleşmiştir.”
Milli mücadeleye bağış
Ebubekir Efendi’den sonra Güney Afrika’da hutbelerin Osmanlı sultanları adına okunduğunu da belirten Mustafa Efe, buradan Hicaz Demiryolları ve Milli Mücadele için de kampanyayla para toplanmış olduğunu belirtiyor.
“Buradaki Müslümanlar tarafından açılan kampanyalarla Hicaz Demiryolu için binlerce sterlin toplandı. Yüzlerce Afrikalı 1911 Trablusgarp ve 1912 Balkan savaşlarında savaşmak için Harbiye Nezareti’ne müracaat ettiler. Milli Mücadele’de de Ankara’ya 17.634 lira ve 875 sterlin göndermişlerdir. İstiklâl Harbi şehitlerimiz için İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika’da mevlit ve hatimler okutmuşlardı.”
İstiratgâh
Bugün Cape Town’a yukarıdan bakan Tana Baru mezarlığında yatmakta olan Ebubekir Efendi’nin adına bir de müze bulunuyor. Güney Afrika’ya gelişinin 115. yılı olan 1978′de Güney Afrika Hükümeti tarafından açılan ‘Ebûbekir Efendi Müzesi’nde Ebûbekir Efendi ve ailesine ait belge, resim ve eşyalar sergileniyor.