Altınoluk Dergisi Nisan sayısını Kutlu Doğum münasebetiyle kapak dosyasını "Tut O’nun Elinden" diyerek okurlarının karşısına çıkıyor…
Kapak konusuyla ilgili derginin editörünün yazısı…
“Tut O’nun elinden” dedik bu defa, Kutlu Doğum mevsiminde…
O, Allah’ın Rasulü…
Sallallahü aleyhi ve sellem.
O, elini uzatıyor 14 asırdan bu yana tutunmak isteyenlerle buluşmak için…
O’nun sesi, çağlayıp geliyor, 14 asır öncesinden, duyabilecek kulağa sahip olanlar için…
O önden yürüyor, O’nu görüp, izinden yürüyebilenler için…
Yavuz Sultan Selim ve ordusu, Sînâ çölünde, atlardan inmiş, kumlara bata çıka ilerliyor. Asker bitap düşmüş. At binmeyi istiyor. Ama bunu Sultan’a teklif etmek dünyanın en zorlu işi…
Sultan’ın can yoldaşı Hasan Can’a ulaşıyorlar, oradan Sultan’a:
– Sultanım asker yaya yürümekten bitap düştü. Korkarız Sina‘yı geçinceye kadar ayakta kimse kalmayacak. Zatı şahaneleri at binse de, asker de…
…
Hasan Can sözünü tamamlamaya fırsat bulamadan Sultan Selim gürlüyor:
– Görmüyor musun Hasan Can, Rasulullah Efendimiz önümüzde yaya yürüyor, O, o haldeyken biz nasıl at bineriz?
Gören görüyor velhasıl, kulağı olan işitiyor.
Görmeyen de görmüyor, işitmeyen işitmiyor.
Bizimkisi, ellerimizi tutacak el haline getirme, gözlerimizi gören göz haline getirme, kulaklarımızı işiten kulak haline getirme ve hepsinden önemlisi, kalbimizi, dimağımızı, O’na yakın olma aşkıyla donatma çağrısı…
O’nun sesi 14 asır öncesinde kalmadı ki…
O’nun eli toprağa gömülüp gitmedi ki…
O’nun izi çağlar içinde silinmedi ki…
Onun için…
Tut O’nun elinden…
İzine basarak yürü…
Duy sesini…
Kalbine bak, dimağına bak, O’na yakın olma aşkını yüklen…
Üstelik bir Kutlu Doğum mevsiminde değil sadece…
Bütün mevsimlerde…
O, -sallallahü aleyhi ve sellem- çağları aşıp gelmişse sana, sen de, günlerini gecelerini O’nun dostluğu ile donatmaya çalış.çç
Ellerine bak, O’na biat etmiş sahabe kokusu var mı, kokla bir…
Gözlerine bak, O’nu görmüş sahabe gözü var mı, kontrol et…
Ayaklarına bak, O’nun izinde dağlar bayırlar aşmış, can pazarına yürümüş sahabe nasırlaşması oluşmuş mu ayaklarında…
Kalbine bak, dimağına bak;
Rasulullah’ın kalbinden ne akmış oraya?
Rasulullah’ın hayata ve dünyaya bakış ölçüleriyle uyuşmakta mı?
Sevmek, öğrenmek ve yaşamaktı, O’nun rahle-i tedrisinde terbiye görmüş neslin O’nunla hukuku…
Elini tutmakta sevgi var…
Sesini duymakta öğrenmek var…
İzinde yürümekte yaşamak var…
Kalbini ve dimağını O’na raptetmekte, O’nunla aynileşme cehdi var…
Var mı içimizde bunlar?
Bunun sorgulaması Altınoluk’un bu çağrısı…
Herbirimize…
Gelin, “Muhammed Ümmeti” olacaksak böyle olalım, demek bu…
O’na ne kadar sıkı tutunabilersek, o kadar O’ndan olacağız demek bu…
Ne diyelim, Rabbimiz O’na yakın bulunma gayretimize güç versin bu dünyada ve O’na yakın haşretsin bizi, ebediyyet aleminde… Amin…
Sizleri Altınoluk’la başbaşa bırakıyor, saygılar sunuyoruz. Allah’a emanet olunuz."