Çayınız Kaç Kitaplı Olsun?

Etkinlikler
Türk Edebiyatı Vakfı’nın restore edilerek yeniden açılan binasındayız. Osmanlı zamanında Sıbyan Mektebi’ymiş burası. Çocuklar ellerinde kitaplarla, ilim tahsil etmeye gelirmiş. Sonraları K...
EMOJİLE

Türk Edebiyatı Vakfı’nın restore edilerek yeniden açılan binasındayız. Osmanlı zamanında Sıbyan Mektebi’ymiş burası. Çocuklar ellerinde kitaplarla, ilim tahsil etmeye gelirmiş. Sonraları Kız Sanat Mektebi olarak kullanılmış (1858). Cumhuriyet’in ilanıyla Devlet Basımevi’nin Matbaacılık Okulu olmuş (1929-1930). Hatta Adliye Sarayı olarak bile hizmet vermiş.

Bina, 50’li yıllarda asıl amacına hizmet eder düşüncesiyle, yaptıranın adını taşıyan, Cevri Kalfa İlkokulu olarak kullanılmış. 1985’te de, üyeleri arasında Celâl Bayar, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Prof. Dr. Muharrem Ergin ve Sabahattin Zaim’in bulunduğu, 1978’de mütefekkir-şeyhlülmuharririn Ahmet Kabaklı tarafından kurulan Türk Edebiyatı Vakfı’na tahsis edilmiş.

Bu mekana dair, anlatacağımız hikâye ise o zaman başlamış. Fikir teatilerinin yapıldığı, insanların bilgi alışverişinde bulunduğu bir meclise dönüşmüş burası. Nice şairler, yazarlar girip çıkmış kapısından. Hâlâ devam eden meşhur Çarşamba Sohbetleri de o dönemlerden yadigâr.

Fakat, Sıbyan Mektebi’ni bir fikir meclisi haline getiren Ahmet Kabaklı Hoca’nın, onca güzelliğin üstüne, bu bina için bir hayali daha varmış: O dönemlerde halı dükkânı olarak kullanılan zemin katında ‘Edebiyat Kıraathanesi’ açmak… Kabaklı Hoca istermiş ki, vakfa gelenlerin toplantıların ardından muhabbetlerine devam edebileceği, çaylarını içebileceği bir yer olsun. Hocanın, hayalini kurduğu kıraathane için istedikleri sadece bu değilmiş tabii. Nasıl bir yer tahayyül ettiğini dilinden düşürmezmiş. Dermiş ki, "19. yüzyıl Osmanlı kahvehanesi tarzında döşenmiş bir odası olsun. Gerek bu odada, gerekse diğer mekânlarda edebiyatçılar, sanatçılar, ilim ve fikir adamları bir araya gelsinler. Bir yandan çay, kahve veya diğer meşrubatları yudumlayıp, diğer yandan dünyanın en seçkin Türk tatlılarından tatsınlar. Birbirleriyle fikir alışverişinde bulunsunlar. Burası sanatçıların ve sanatseverlerin buluşma noktası olsun. Yeri gelsin kitaplarını burada okusunlar."

Sultanahmet’in orta yeri ‘kıraathane’

Ahmet Kabaklı’nın bu hayali, ölümünün 10. yılında, Türk Edebiyatı Vakfı ve devlet eliyle gerçekleştirildi. Vakfın zemin katı Edebiyat Kıraathanesi olarak düzenlendi ve geçen pazar günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı. 500 metrekarelik alanda kurulan kıraathane, iç düzeni ve eşyasıyla geleneksel Osmanlı mekanlarının havasını yansıtıyor.

Girişinde, 19. yüzyılda çocukların boyuna göre yapılmış tarihi bir çeşme var. Hâlâ suyu akıyor. Solda ise kıraathaneye bağlı bir kitap satış noktası. İç salonlara gidene kadar 2 kişilik yuvarlak masalar göze çarpıyor. İçeride ise şark köşeleri var. Bu salonlardan birinin adı Ahmet Hamdi Tanpınar, diğerininki Yahya Kemal Beyatlı. Üstelik, onların hayatlarına dair küçük kitabeler de unutulmamış. Müzik yok, çıt çıkmıyor salonda. Sadece okuduklarını tartışan gençlerin sesleri duyuluyor. İnsanı Ahmet Kabaklı’nın hayalindeki amaca götürecek bir tenhalığı, huzuru var mekânın. Tıpkı, bir zamanlar Necip Fazıl Kısakürek’in, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın devamlı uğradığı Marmara Kıraathanesi gibi. Kıraathane daha açılalı bir hafta olduğundan gelenler az. Fakat ilerleyen zamanlarda ne olur bilinmez!

Mekânın özellikleri bu kadar değil. Yenilip içilecekler de hayli çeşitli… Türk kahvesi, çay, şıra, özel yapım salep… Yazları ise geleneksel şerbetler sunulacak. Kabaklı Hoca’nın istediği gibi kurabiyeler, çörekler, tatlı çeşitleri unutulmamış. Aşure, sütlaç, su muhallebisi, keşkül, zerde, Osmanlı mutfağını ne hatırlatıyorsa mevcut… Meyve şekerleri sonra: Süt cevizi, ayva, karpuz kabuğu, kiraz, mandalina. Karnı acıkanlar için birbirinden lezzetli çörekler çayın yanında yenilecek türden. Gerisi, yüksek sesli müzik ve kalabalık kafelerin dışında muhabbetgaha alternatif arayanlara kalmış. Çünkü ‘Edebiyat Kıraathanesi’ bulunması zor bir yer!

Cevri Hatun Sıbyan Mektebi

Kıraathanenin bulunduğu bu bina, 1808 senesinde II. Mahmut tarafından Cevri Kalfa adına yaptırılmış. Kaynaklardan öğrendiğimize göre, Sultan II. Mahmud’un onun adına böyle bir yer yaptırmasının hikâyesi şöyle: Alemdar Mustafa Paşa sarayı basar. O sırada tahtta oturmakta olan II Mustafa, kendi iktidarını sarsmasından korktuğu için adamlarını III. Selim ve II. Mahmud’un üzerine salar. III. Selim’i öldürürler. Sıra Şehzade Mahmud’a gelmiştir. Fakat Şehzade Mahmud, Cevri Hatun’un yardımıyla adamlardan kurtulur ve tahta çıkar. Bu binayı da onun adına Sıbyan Mektebi olarak yaptırır.

Muharrirlerin şeyhi

Ahmet Kabaklı, edebiyat ve kültür hayatına hizmet etmiş; birçok yazar ve şairin yetişmesine vesile olmuş bir usta. 1978’de açılan Türk Edebiyatı Vakfı ve Türk Edebiyatı Dergisi’nin kurucusu. 1924’te Harput’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü bitirdi. Emekliye ayrılana kadar öğretmenlik yaptı. 1956’dan 1990’a kadar Tercüman Gazetesi’nde, 1990’dan sonra da Türkiye Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı. 1997 yılında MEB ve Sivil Toplum Kuruluşları tarafından "yazarların şeyhi" anlamına gelen "Şeyhülmuharririn" payesine layık görüldü. Kültür Emperyalizmi, Müslüman Türkiye, Türk Edebiyatı Tarihi, Temellerin Duruşması gibi pek çok kitabı yayımlandı. 8 Şubat 2001’de aramızdan ayrıldı.

Zaman / Pazar