Türkiye’nin karikatürle imtihanı

Etkinlikler
Elif Key’in haberi; Türkiye’ye bir bakın, herkes komedi filmlerine bayılıyor. Yıllardır ne Hababam Sınıfları tekrar çekilmelere, ne Recep İvedikler gişe rekorlarına doymuyor. Ama konu miza...
EMOJİLE

Elif Key’in haberi;

Türkiye’ye bir bakın, herkes komedi filmlerine bayılıyor. Yıllardır ne Hababam Sınıfları tekrar çekilmelere, ne Recep İvedikler gişe rekorlarına doymuyor. Ama konu mizaha gelince, her kesim tutukluklaşıyor. Penguen Dergisi’nde Bahadır Baruter cami sütununa ‘Allah yok din yalan’ yazınca da, muhalefet lideri dansöz olarak çizilince de kıyametler kopuyor, zira Türklerin mizah konusunda kırmızı çizgileri var. Din, siyaset, cinsellik, ırkçılık, ayrımcılık, çoğunluklar, azınlıklar çizgiye döküldüğü anda hassaslaşılıyor. Dergiler karikatürlerin ve çizerlerinin arkasında ancak “özür” dileyerek durabiliyor. Adaletin önüne çıkmaları, yüksek tazminat cezalarına çarptırılmaları an meselesi…

Mizah aslında sınırsızlık demekken, Türkiye’de karikatüristin sınırını siyasiler ve kitleler belirliyor. Türkiye’nin Cumhuriyet tarihini karikatürler üzerinden okuma fırsatı sunan “Karikatürkiye”, aslında bugün olduğu gibi geçmişte de siyasilerin mizaha asla tahammüllü olmadıklarını kanıtlıyor. Tüm bu tahammülsüzlüğün kronolojisini Turgut Çeviker anlatıyor.

‘AKP MİZAHI SEVMİYOR’
“Başbakan Erdoğan genel olarak sanattan, özel olarak da mizahtan anlamıyor ve de hoşlanmıyor. Çünkü dine kendini fazla kaptıranlar mizaha iyi bakamaz. Karikatürcüler siyasetçiler tarafından mahkemeye veriliyor.

Muhalefet de iktidar partisini eleştiren karikatürleri seviyor. Gırgır’ın uzantısı olan bugünkü mizah dergileri, AKP iktidarlarına karşı çok sert bir muhalefet yaptı, yapmaya da devam ediyor… Ancak Leman, Penguen ve Uykusuz, gündelik eleştiriyi cesurca yapsalar da bu, büyük yapıtlar ortaya koydukları anlamına gelmez.

’15-25 YAŞA SESLENİYORLAR’
Dergiler öncelikle 15-25 yaşlar arasına seslenmeyi hedefliyor… Türkiye’nin sorunlarını birkaç karikatürle ele alıp, diğer sayfalarda güç okunan yazılarla birtakım çizgi anlatılara boğuyorlar dergileri. Bu kısırdöngüden çıkmaları gerekiyor. Ülke ve hatta dünya gerçekleri bütün sayfalara yayılmalı ve edebiyatla ilişki kurabilmeliler. Kendinden menkul yeni yazarların sözüm ona mizahi metinleriyle yetinilmemeli! Bu tutum onları gençlerle buluşturuyor; ancak bir mizah dergisinin izleyicileri salt gençlerle sınırlandırılabilir mi? Dergiler, bu açmazdan kurtulmalı; yoksa ilerleyemez, büyüyemez ve gerçek bir ‘iz’ bırakamazlar.”

“Faşizm mizahın gübresidir, Ferit Öngören’in söylediği bir laftır. Siyasal ortam sertleştikçe, hayat bastırıldıkça, mizah orada duramaz, mizah o baskıya sert bir tepki verir. Faşizm gübre işlevi görür. Bakın günümüze; dünyada, Türkiye’de gübre bol. Bu dönemde Leman, Penguen ve Uykusuz’un cesaretle eleştiri yaptığını düşünüyorum. Çok boş şeyler de yapıyorlar.

‘GENÇLER SİYASET BİLMİYOR’
1980 sonrası Cumhuriyet Gazetesi’nde başlayan bant karikatürlerle mizahta içe bakış başladı. Mizahçı karikatürde kendini bir özne olarak görmeye, içeriden anlatmaya başladı. Siyasi karikatür dışarıdan bakar. Bir karikatürcü meseleyi öyle ele alabilir ki, bizi tarihle baş başa bırakabilir. Şimdiki karikatürcülerin çoğu genç olduğu için, siyasi okumalarının çok eksik olduğunu düşünüyorum. Sadece gençlere seslenme derdine düştüler, bu yüzden de geçici şeyler çiziyorlar, kalıcı yapıtlar ortaya koyamıyorlar. Bu tutumun kökeninde Oğuz Aral’ın koyduğu ilkeler var. Kolayca anlaşılan, ilgi gören ve dolayısıyla para kazanan bir karikatürdür aslolan. Gırgır takımadaları içinde, bunu aşmayı deneyenler oldu. Gırgır’dan sonraki dergiler, bugün de Gırgır’a göre daha çok muhalif karikatüre yer veriyor; üstelik daha sert bir üslupla.”

‘MENDERES KARİKATÜRÜ HİÇ SEVMEDİ’
“Osmanlı karikatürü büyük tepkilerin karikatürüdür aynı zamanda; çok cesur çizgiler barındırır. Fransız devriminden etkilenerek kurulan Cumhuriyet Türkiyesi’nde, gazeteciler, karikatürcüler bu devrimi fevkalade benimsiyor. Cumhuriyet’in ilk 10 yılında karikatürün seferber edildiği görülür; çok az da olsa Ankara’nın sesini çıkartmayacağı eleştiriler yapılır. Şu anda yaşadığımız dönem Tanzimat ve özellikle Menderes dönemine paralellik gösteriyor. Çok partili dönem, karikatüre özgürlük olanağı vermemiştir, ancak ilk uygulayıcı iktidar olan Menderes hükümetleri karikatürden hiç hoşlanmamıştır. Demokrat Parti’nin simgesi olan ve “Artık söz milletindir” sloganıyla birlikte Selçuk Milar tarafından tasarlanan ünlü afişteki el, bir bakıma Hitler’in eli gibidir! Turhan Selçuk, Menderes’i köylü olarak çizdiği için Dolmuş Dergisi kapatılmıştır. Menderes döneminde Ratip Tahir 18, Halim Büyükbulut 12 ay hapis yatmıştır. Cumhuriyet döneminde bir başka çizer bu kadar hapis yatmamıştır! Geçmiş dönemlerde de liderler hayvanlara benzetilmiştir; ancak Başbakan Erdoğan, kedi olarak çizilmeyi kabul etmemiş, çizerine dava açmıştır. Benzetme sanatı karikatürcünün elinden alınamaz. Bunun gerçekleşmesi, karikatürcünün tırnaklarının sökülmesi anlamına gelir. Karikatürcü, buna izin vermez, veremez; çünkü onun işi ‘benzetmek’tir!”

‘BARUTER’İN KARİKATÜRÜ ÖNEMLİ’
“Din dahil her şey karikatürcü tarafından en sert şekilde eleştirilebilmelidir. Bu mizahın görevidir. Çünkü eleştiremediğimiz şeye dokunamayız, dokunamadığımız sürece tabu olarak kalır, böyle bir toplum ilerleyemez. Bahadır Baruter’in dine dokunan bir karikatür çizmesine sevindim. Anlaşılması kolay olmayan bir karikatür. Duvarda ‘Allah yok. Din yalan’ yazıyor ama , namazı yarıda bırakan şaibeli dindar, Allah ile telefonla konuşuyor. Duvarda ‘yok’ dediği, telefon ile ‘var’ oluyor. Dine, dindara küfür ya da aşağılama yok. Çizer düşüncesini yansıtıyor. Şaibeli dindarı da eleştiriyor. Dokunulmayana cesaretle yaklaştığı için bunu önemsiyor ve karikatür adına seviniyorum.”

‘RAMİZE ERER VE PİYALE MADRA’DAN ÇEKİNDİLER’
“Özal dönemindeki çizerler çok yargılandı. Davalardan o kadar yoruldular ki Özal’ı, çizmemeye başladılar. Karikatür, gazetelerin birinci sayfalarındaki iktidarını kaybetti. Selma Emiroğlu (Aykan), 1950’lerde Yeni İstanbul Gazetesi’nde, kısa bir süre birinci sayfada çizdi. Radikal’de örneğin çok önemli iki karikatürcü kadın vardı, işlerine son verdiler. Piyâle Madra ile Ramize Erer’i çıkardılar, Metin Üstündağ’ı getirdiler. Metin’in çizgisini beğensem de diğerlerinin çıkarılmasını anlamıyorum. Onlar “arsız” şeyler çizdiği için çekinmiş olabilirler. Her gazete, bir bakıma iktidara göre konumluyor kendini. Bu tasarımda karikatürcü ince ince tartılıyor. Yazı işleri artık “hafif karikatür” istiyor!”

SİYASİ KARİKATÜRÜN KİLOMETRE TAŞLARI
En cesur karikatürcüler: Tek parti döneminin en cesuru Cemal Nadir’dir. Çok parti döneminin en cesuru Mim Uykusuz’dur, sosyalist düşünceler getirir. Menderes döneminden sonraki cesur isimler Turhan Selçuk, 70’lerde Ali Ulvi, Tan Oral, Haslet Soyöz, Ercan Akyol, Behiç Ak’tır. Gerçi hepsi cesurdur, hiçbirine haksızlık etmek istemem!

İlk infiale yol açan karikatür: Turhan Selçuk bir karikatüründe başı örtülü domuzu AB koltuğuna oturtunca Cumhuriyet Gazetesi’ne taş atıldı. Karikatürkiye’de bu karikatür yok, çünkü ailesi buna izin vermedi.

Yargılanmış karikatürler: Ali Ulvi Ersoy, 1970 öncesi Cumhuriyet Gazetesi’nde Süleyman Demirel’i CIA ajanı gibi çizmiştir, bu nedenle yargılanmış, ancak beraat etmiştir.

Siyasi mizahta en çok eleştirilen kavramlar: İktidarlar, başbakanlar, ekonomi ve yoksullluk kavramları Türk mizahında çok eleştirilmiş. Kadın kavramı ilk 10 içerisinde yerini alıyor, ancak bu zaten sosyal karikatüre giriyor. ;

Karikatürcüleri en çok dava eden siyasiler: Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan.

İlk hapis yatan karikatürcü: Cumhuriyet döneminde hapis yatan ilk iki karikatürcü, Ratip Tahir Burak ile Halim Büyükbulut’tur. Onlar Demokrat Parti döneminin mizah kurbanlarıdır!

Mizahtan en çok anlayan siyasetçi: Muhafazakârlar ve dinciler, mizahtan anlamaz ve sevmezler. Kendini aşırı biçimde dine kaptıranlar, mizahtan nefret eder. Çünkü mizahı, ahlaksız bulurlar! Bir cemaata bağlı karikatürcü, gerçek anlamda işini yapamaz. Çünkü iktidarı eleştirmesine izin verilmez; örneğin Zaman Gazetesi çizerleri için AKP kırmızı çizgidir.

KİTABIN HİKÂYESİ
“Kitaplar için sadece kütüphanelerden 500 bin karikatür aldık. Benim arşivim bunun 10 misli. 125 metrekareye yayılmış sadece karikatür kütüphanem var. 40 yıldır bu konuyla ilgili doküman topluyorum. Dergiler, mektuplar… NTV Yayınları beni böyle bir kitap için davet ettiğinde, masada sadece bir kitap isteği vardı; ancak işin içine girdikçe bunun bir kitaba sığamayacağına karar verdik. Arşiv taraması, karikatürlerin çekimleri, photoshop için 8 kişi çalıştık… Arama, seçme aşamaları dört yıl sürdü. Karikatürcüler ve mizah dergileri tüm çizimlerin dijital kayıtlarını bize açtı. Konu başlıklarını, dönemsel ruhu, atmosferi en iyi yansıtan karikatürleri seçtik. Dramatik olan da komik olan da var bu kitapta. Adeta belgesel bir film gibi kurdum kitabı. Bu kitapwtaki çalışma biçiminin bir tür delilik olduğunu da söyleyebilirim!”

PENGUEN
‘Yıllardır çalıştığımız matbaa bu hafta dergiyi basmadı’

BAHADIR BARUTER – Penguen Dergisi çizeri
"Bir haftadır ciddi bir baskı altındayız. Kaç yıldır çalıştığımız matbaa bu haftaki Penguen’i basmayı reddetti. Bunun üzerine yeni bir matbaa bulup dergiyi bir gün gecikmeyle de olsa bastık. Ama o matbaanın da tehditler alacağını tahmin ediyorum. Bayiler bile dergiyi satmayın baskısı altında. Ama bu bir süreç, birkaç hafta içinde baskı ve tehditlerin azalacağını düşünüyorum. Neyse ki okuyuculardan iyi dayanışma mesajları geliyor. Halen çizdiğim karikatürlerle ilgili 3 davadan mahkumiyetim var. Hakkımda açılan 9 dava da devam ediyor. Zaten Türkiye’de karikatüre tahammül hiç artmaz, hep aynı yerde kalır. Siyasilerin tahümmülü de hiç değişmez. 22 yıldır karikatür işindeyim. Hoşgörünün arttığına dair bir emare görmedim. Başbakan Erdoğan’ın daha tahammülsüz olduğu görüşüne de katılmıyorum. Hiçbir zaman espriliye tahammüllü bir iktidar olmadı. Keza muhalefet de kendine yönelik karikatürleri hiç kaldıramıyor. Onların tutumu da pek farklı değil." [HT Pazar]