Boğaziçi Üniversitesi 2015-2016 akademik yılından başlayarak ‘’Eleştirel Kuram Konferans Dizisi’’ düzenliyor. İlki 2-4 Haziran 2016 tarihleri arasında düzenlenecek olan konferans ‘’İstanbul Critical Theory Conference’’ üst başlığı çerçevesinde bu yıl ‘’Adorno ve Siyaset’’ (Adorno and Politics) teması çerçevesinde gerçekleştirilecek.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyeleri Zeynep Gambetti ve Volkan Çıdam ile Oldenburg Carl von Ossietzky Üniversitesi Adorno Araştırma Merkezi ve Felsefe Bölümü öğretim üyesi Dr. Philip Hogh’un düzenleme komitesini oluşturduğu konferans, Frankfurt Okulu olarak da bilinen Eleştirel Kuram’ın felsefi mimarlarından Alman düşünür Theodor W. Adorno’nun günümüz siyasetine uzanan etkilerini eğitim, sanat, siyaset, dil, estetik gibi başlıklar altında masaya yatıracak.
Konferans, yurtdışından ve yurtiçinden önde gelen akademisyenlerin de katılımıyla gerçekleşecek.
Konferansın düzenleme komitesinde yer alan Volkan Çıdam, Eleştirel Kuram üzerine her sene Roma ve Prag’da konferans yapıldığını ve Boğaziçi Üniversitesi olarak bu konferansların bir benzerini ilk kez İstanbul’da gerçekleştirmeye karar verdiklerini belirtiyor. Prag’da düzenlenen Eleştirel Kuram konferansının temel olarak Jürgen Habermas ve sonrası düşünürler üzerine odaklandığını, Roma’da düzenlenen konferansların ise odak noktasını Adorno gibi Eleştirel Kuram’ın ilk dönem düşünürlerinin oluşturduğunu belirterek, Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşecek olan konferans serisinin her iki kanattan isimleri buluşturmayı hedeflediğini vurguluyor.
Adorno tarafından yazılan ve 20. yüzyıl felsefesinin en önemli kitaplarından biri olarak kabul edilen Negatif Diyalektik’in kaleme alınışının 50. yıldönümünde düzenlenecek olan konferans, Adorno üzerine çalışan dünyaca ünlü dört önemli akademisyeni de ağırlayacak: Seyla Benhabib (Yale Üniversitesi), Jay M. Bernstein (The New School for Social Research), Susan Buck-Morss (CUNY Graduate Center) ve Maeve Cooke(University College Dublin).
Anlaşılması güç bir felsefeci olarak bilinen Adorno’nun aslında son derece aciliyeti olan güncel konulara siyasal müdahalelerde bulunduğunu belirten Volkan Çıdam, ilk dönem Frankfurt Ekolü’nün çalışmalarında Avrupa’da yükselen faşizm ve totalitarizmin belirleyici bir rol oynadığının unutulmaması gerektiğini belirtiyor. Çıdam, günümüzde de radikal sağ-ideolojilerin tekrar yükselişe geçtiği ve son olarak Avusturya örneğinde de gördüğümüz gibi Avrupa’da tekrar iktidara geldiğini düşündüğümüzde erken dönem Frankfurt Ekolü’nün analizlerinin yaşadığımız döneme de ışık tuttuğunu ve sağ-ideolojilerle mücadelede geçerliliğini halen koruyan önerilerde bulunduğunu öne sürüyor. Bu bağlamda konferansın iki oturumunun ‘’Adorno ve Eğitim’’ başlığına ayrılmasının rastlantı olmadığını vurgulayan Çıdam, bu oturumlarda soykırım veya soykırım benzeri durumlar yaşamış olan toplumların nasıl bir toplumsal eğitim süreci aracılığıyla kendileriyle yüzleşmelerini olanaklı kılacağı sorusunun ele alınacağını ekliyor.
Konferansta Adorno’nun günümüz siyaset teorisine etkisi, direniş ve siyaset gibi konuların yanı sıra siyaset ve sanat ilişkisinin da öne çıkan konulardan biri olacağını belirten Volkan Çıdam, sanat ile siyaset arasındaki ilişkinin Adorno’nun tüm metinlerinde belirleyici olduğunu söylüyor. Çıdam’a göre, Adorno bir yandan sanatsal iletişimin totaliter rejimlerin, ya da kültür endüstrisinin hizmetinde nasıl manipülatif amaçlara hizmet edebileceğini gösterirken, öte yandan tanımı gereği bu iletişim biçiminin araçsallığa tamamıyla teslim olamayacağına inanıyor. Bu nedenle “Başka türlü bir iletişimin mümkün olabileceğine” dair ütopik mesajını kaybetmediği ölçüde sanatın bir dizi siyasi soruyu merkez aldığını sözlerine ekliyor. Çıdam son olarak “Adorno sanatın insanların özgürlüklerini geliştirmelerinde, otonomilerini korumalarında nasıl bir rol oynuyor sorusunu soruyor. Sanat bir propaganda aracına dönüşmeden bireysel ve toplumsal özgürleşmeye nasıl katkıda bulunabilir? Adorno, sanat ve politika üzerine yazdıklarıyla hala çok güncel soruları gündeme getiriyor. Konferansta bu çerçevedeki oturumların da bu anlamda öne çıkacağını düşünüyoruz”, diyor.
Theodor W. Adorno (1903-69) “Frankfurt Okulu” ya da “Eleştirel Kuram” olarak anılan düşünce hareketinin en önemli üyelerindendir. Babası, Protestanlığa geçmiş Yahudi kökenli bir şarap imalatçısı, annesi Fransız/Korsika kökenli bir opera sanatçısıydı. Katolik bir aileden gelen annesi tarafından nüfus kütüğüne Wiesengrund-Adorno olarak kaydettirilen Adorno, 1943’ten itibaren sadece anne soyadını kullanmıştır.
Frankfurt’ta müzik ve felsefe öğrenimi gördü. Siegfried Kracauer, György Lukács, Ernst Bloch ve Walter Benjamin gibi dönemin radikal yazarlarının etkisi altında Marksizme yaklaştı, ancak herhangi bir siyasal partiye katılmadı. Düşüncesinin oluşumunda asıl önemli olan figürler, besteci Arnold Schönberg ile Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün yöneticisi Max Horkheimer’di.
Adorno da 1930’ların başında Enstitü’ ye katıldı. Nazilerin Almanya’da iktidarı almalarından sonra İngiltere’ye ve ardından ABD’ye göç etti. Burada, kendi yönetimindeki bir çalışma grubuyla, sonradan aynı başlıkla yayımlanacak olan Otoriter Kişilik (The Authoritarian Personality, 1950) araştırmasını yönetti. Savaştan sonra Frankfurt’a dönerek Horkheimer’la birlikte Enstitü’yü yeniden kurdu. Diğer önemli yapıtları, Philosophie der neuen Musik(1949; Modern Müziğin Felsefesi), Dialektik der Aufklaerung (Horkheimer ile, 1947; Aydınlanmanın Diyalektiği, Kabalcı), Negative Dialektik (1960; Negatif Diyalektik) ve Ästhetische Theorie’dir (1970; Estetik Kuramı).
Türkçede Eleştiri Toplumu Üstüne Yazılar (Belge, 1990) adlı kitabın dışında Adorno’nun; Benjamin, Jameson, Brecht ve Lukács’la birlikte, bir makalesinin yer aldığı Estetik ve Politika adlı kitap da Eleştiri Yayınevi tarafından 1985’te yayımlandı.
Konferans İngilizce dilinde gerçekleştirilecektir.