Alman Prof. Dr. Martin Doehlemann, Türk mizah kahramanı “Nasrettin Hoca” ile Alman mizah kahramanı “Till Eulenspiegel” hakkında yaptığı bilimsel araştırmaların sonuçlarını anlattı.
Almanya’nın Köln kentindeki Yunus Emre Enstitüsünde düzenlenen konferansta konuşan Prof. Dr. Doehlemann, biri Doğu diğeri ise Batı topraklarında doğup birer efsane olan bu iki kahramanla ilgili yaptığı araştırma ve sanatsal çalışmaların, kendisinin Nasrettin Hoca ile daha fazla ilgilenmesine sebep olduğunu söyledi.
Bu ikili hakkında kitap yazan Prof. Dr. Doehlemann, “Bir çok kişi gibi ben de Till Eulenspiegel ile büyüdüm. Sonra da doğu-oryantalist kültüründe de ona benzer, onun gibi bir sembolün ve özellikle filozof mizahlı birinin olduğunu gördüm. Bu da sanatçı olan bir arkadaşım ile birlikte her iki mizah sembolünü bir araya getirme fikrini oluşturdu. Kitabımızda da ikisi karşılaşıyorlar ve çok iyi anlaşıyorlar, çünkü birlikte makam, güç sahiplerine ve topluma muziplikler yapıyorlar. Bu insanlar kimler? Gerçekten yaşamışlar mı? Mizah anlayışları nasıldı? gibi sorulara yanıt aradım.” dedi.
Yaptığı araştırmalarda daha çok bu ikilinin benzer ve farklı yönleri ile kesişmeleri araştırdığını ifade eden Prof. Dr. Doehlemann, şöyle konuştu:
“Till Eulenspiegel daha çok eyleme dayanan şakalar yapmakta, yani mizahını eylemler ile uygulayan biri. Nasreddin Hoca ise derin düşünen ve halkı bilginlerinden biri. Hoca düşündürürken gülümseten, var oluş ile ilgili derin düşüncelere ve düşünmeye sevk eden biri. Bu bağlamda herkes tarafından bilinen ve masum şakalardan ziyade, eleştirisel yaklaşımları olan, dünya, dini yaşayış ve var oluş ile ilgili soruları ele aldım. Bir çok anektod bulabildiğimiz bu ikili, muzip davranışlarda ve özellikle makam ve otorite gözetmeksizin eleştiri yapmalarında hemfikirler ve kesişiyorlar.”
Prof. Dr. Doehlemann sözlerine şöyle devam etti:
“Hoşgörü gülümseme ile başlıyor. Yani bizler toplumsal kuralların dışında yaşayan bu sembollere, sivriliklerini kabul ederek gülüyoruz. Başkalarına muziplik yapmalarını hoşgörü ile karşılıyoruz. Gülerek karşıladığımız şeylere hoşgörüyü daha kolay gösterebiliyoruz.”
Düzenlenen konferans öncesi Türk ve Alman konuklara ayrıca Klasik Türk Müziğinden örnekler sunuldu.