Müzecilikte kendi dilimizi bulmalıyız

Etkinlikler
Dijitalleşmenin geldiği noktada hayatımızın her alanında olduğu gibi kültür ve sanat pratiklerinde de yeni yollar açılıyor. E-kitap’lar, kataloglar, çevrimiçi sinema derken müzeler de dijitalleşmeye a...
EMOJİLE

Dijitalleşmenin geldiği noktada hayatımızın her alanında olduğu gibi kültür ve sanat pratiklerinde de yeni yollar açılıyor. E-kitap’lar, kataloglar, çevrimiçi sinema derken müzeler de dijitalleşmeye ayak uyduruyor. Akıllı cihazlar için geliştirilen uygulamalar ile birlikte müzeni tarihçesine, planlarına, içindeki eserlere ve sanatçılara dair tüm bilgilere ulaşabiliyoruz. Dijitalleşmenin önemini araştırırken sorularımızı Almanya’nın köklü sanat kurumlarından Haus der Kunst Müzesi Sanatçılar Kurumu’nun ilk Türk başkanı olan Berkan Karpat’a sorduk. Karpat, Türkiye’deki izleyici sayısının artmasının önemli olduğunu savunurken müzecilikte çözülmesi gereken sorunlar olduğuna dikkat çekiyor.

 

 

* Müzeler sanatseverlerin vazgeçilmezi. İnsanlar artık seyahat rotalarına ilk sıralara müzeleri yazıyor. Dünyadaki trendlere paralel olarak Türkiye’deki müzecilik uygulamalarında da dijital uygulamalar çoğalıyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Şunu söyleyebilirim; dijital mevzu çok büyütülüyor. Bazı şeylerde ek bilgi olarak sunulan obje ekran açar en fazla. Ya da evden objenin karşısında hazırlık yapılabilir. Böyle olunca da eskiden rehber dediğimiz şeyler ortadan kalkmış olur ve objeyle interaktif iletişime geçmiş olursunuz. Dünyanıza aktüel bir bilgi eklenmiş oluyor. Bu size müzenin fiziki ortamından ayrılıp onu evde ziyaret etme fırsatı verir. Bunun haricinde çok bir şey sağlamaz.

ESERLE ARAMIZDAKİ BAĞ KUVVETLENMELİ

*Bizdeki müzecilik anlayışını nasıl buluyorsunuz?

Klasik değil. Kendi içimizdeki kültürel mirasımıza dikkat etmediğimiz için Batı’dakini simüle etmeye başladık ve ediyoruz. Fakat Batı’daki görsel dünyayı anlamadığımız için -çünkü kültürel mirasımız o değil- taklitçilikten uzaklaşamıyoruz. Estetik alanda her tarafta var bu. İnteraktifi müzeye yerleştirmeye başladığımız zaman 1900’lerin başındaki sistemi ya da ABD’de denenen şeyler varsa onları anlamaya çalışıyoruz. Ama iç düzeninde felsefi derinliğini elde edemiyoruz. Çünkü kültürel mirasımıza karşı hassasiyetimiz yok. Böylece kopyacılıktan çıkamayız. Onda da iyi değiliz.

*Ne yapmalı peki?

Müzecilik bu ekol ile sağlıklı devam etmez. Batı’nın taklidi olur ve yerine tam oturmaz. Çin’deki gelenek de hep kopyacılık üzerinedir. Onların kültürel mirası zaten kopyacılık üzerine kuruludur. Fakat onu büyütüp üzerine yeni bir şey koyarlar. Bizim muhteşem bir mirasımız var. Ama tembelleştik. Batı’daki sistemi kopya ederek müzecilik anlayışında ilerlememiz çok zor. Sesi, resitatifi bulmamız lazım. Sergileme teknikleri eseri yapalım, müzeye koyalım bitsin anlayışıyla ilerliyor. Peki eserin iç manası ne olacak? Bunlar interaktif ile değil esere anlam yükleyerek olmalı. Eser ile izleyen arasında bağ kurulmalı.

*Avrupa’nın birçok yerinde projelerde yer aldınız. Türk sanatçıların yurt dışındaki varlığı nedir?

Çok yok diyebiliriz. Batı’nın oyununa girdiği için pek barınamıyor ya da taktikle barınıyor. Türkiye piyasasında şişiriliyorlar bir kere. Bir sanatçının Avrupa’da 3 bin Euro’ya sattığı bir işi burada 15 bine sattığını görüyoruz. Ama işe bakıyorsunuz; bu kültürden çıkan hiçbir şey yok. Türk sanatı burada kendini şişiriyor ve kimliğini bulamıyor. 30 yıldır sancılı bir süreç var.

 

YENİŞAFAK

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/