Derleyen: Gülay Gümüş
Mekke’nin en zarif, en narin, en kibar delikanlısıydı Mus’ab. Kıvrım kıvrım, uzun siyah saçları vardı. Üzerine güzel kokular sürüp dışarı çıktığında, Mekke’nin kızları Mus’ab‘ı görmek için pencerelere çıkar, dikkatini çekmek için mendil sallarlardı. Zenginlik içinde yetişmişti, en güzel kıyafetleri giyer, en iyi yemekleri yerdi. İşte, İslam’ı kabul etmesiyle işkenceye maruz kalan, her türlü dünya nimetinden inancı uğruna yüz çeviren Mus’ab Bin Umeyr’in örnek hayat hikayesi…
Mus’ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş’in asil ve zengin bir ailesine mensuptu. Zengin oldukları için gayet rahat bir hayat sürüyordu. Orta boylu, güzel yüzlü, nazik ve yumuşak huylu, son derece zeki idi, güzel konuşurdu. O, bu özelliklerinin farkındaydı ve bunları göstermekten de çekinmiyordu.
Putların bir fayda veya zarar veremeyeceğini bilir, onlara tapılmasından nefret ederdi.
Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke halkı ona gıpta ile bakardı. Peygamber Efendimiz (sav) bunun için "Mekke’de Mus’ab’dan daha zarif, daha narin, daha güzel kimse yok idi. Saçları kıvrım kıvrım idi." buyurmuşlardı.
Bütün bu rahatlıklara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hissediyordu Mus’ab bin Umeyr. Bu maksatla sevgili Peygamberimizin (sav) bir merkez olarak seçtiği, İslamı anlattığı ve o zaman Mekke’de Müslümanların toplandığı Erkam‘ın evine gitti. Mus’ab, Allah Resulü’nü görür görmez Müslüman oldu.
İslamiyet’i kabul ettiği an hayatı da birdenbire değişti. Eski servet ve zenginliğin yerini fakirlik aldı.
Ailesinin sevgili oğullarına yapmadığı eziyet kalmadı. Onu dininden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek, günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan’ın yakıcı güneşi altında ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar.
Fakat Mus’ab, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebat göstererek asla dininden dönmedi. Her seferinde bütün gücüyle haykırıyordu:
“Allahtan başka tapılacak, ibadet edilecek ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam O’nun peygamberidir…”
Habeşistan‘a hicret eden ilk kafileye katılıncaya kadar hapiste tutulan Hz. Mus’ab, hicret imkanı çıkınca, dinini daha rahat bir şekilde yaşayabilmek için Habeşistan‘a hicret etti.
Habeşistan dönüşünde Hz. Mus’ab’ın durumu tamamen değişmiş ve bu nazlı delikanlının yerini, kalbi İslam ve imanla dopdolu iradesi güçlü kuvvetli, metin bir genç almıştı. Annesi ondaki bu kararlılık ve metaneti görünce, üzerindeki baskısını biraz hafifletmek zorunda kaldı.