Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu yılki ramazan ayı temasının “Hiç Kimse Kimsesiz Kalmasın… Bu Ramazan ve Her Zaman” başlığı altında “yalnızlık” teması olarak belirlendiğini bildirdi.
Sepetçiler Kasrı’nda düzenlenen toplantıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının ramazan ayına ilişkin etkinlik ve faaliyetleri, basın mensuplarıyla paylaşıldı.
Sinevizyon gösterisiyle başlayan toplantıda konuşan Görmez, kaybedilmek üzere olunan kardeşlik rüzgarının ramazan ayıyla beraber tekrar gelmesini dileyerek, suya hasret kalmış çorak toprakların yağmura ne kadar ihtiyacı varsa bugün bütün insanlığın ramazanın getireceği kardeşlik ve barış duygusuna ihtiyaç olduğunu söyledi.
Görmez, ramazanın İslam dünyasına Musul’da, Şam’da, Bağdat’ta kaybedilen insanlık vicdanını tekrar getirmesini temenni ederek, ramazanın aslında her yıl kişinin yalnızlığını ortadan kaldırmaya ve değerlerini hatırlatmaya geldiğini aktardı.
“Hem ramazan hem de İslamın bütün ibadetlerinin karşı karşıya olduğu bir tehlike vardır. Ramazan bizi değiştirmeye geldiği halde, biz ramazanı değiştirmeye kalkabiliyoruz. Aslında hac da oruç da namaz da böyledir. Bu ibadetler, bizi Rabb’imizle buluşturmak, kaybettiğimiz değerleri kazandırmak için vardır. Ancak insanoğlu bunları rutin bir harekete dönüştürebiliyor” diyen Görmez, kişinin ramazanın kendisini değiştirmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.
Görmez, ramazanın her yüreğe coşku ve sevinç getirdiğini, muştu taşıdığını aktararak, “Ancak bir eğlenceye, gösteriye, şatafata dönüştürmemeliyiz. İftar sofralarını israf sofralarına dönüştürmemeliyiz. Her yıl bu konu üzerinde durmaya çalışıyoruz” dedi.
“Hanelerimizi ve gönül kapılarımızı herkese açalım”
Son yıllarda özellikle büyükşehirlerde 5 yıldızlı otellerde yapılan iftarlara geçen yıl dikkat çektikten sonra bu tür sofraların azalmaya başladığını gördüklerini ve bundan mutluluk duyduklarını anlatan Görmez, kişinin hanesi ve gönlünü orucu kendisiyle idrak eden herkese açması gerektiğinin altını çizdi.
Görmez, orucun bencilliği, egoistliği ortadan kaldırıp paylaşmayı ve aç insanları anlamayı öğrettiğini dile getirerek, son yıllarda Balkanlara ve Afrika’ya taşınan “iftar çadırı” geleneğinin asla bir gösteriye dönüşmemesi gerektiğini ifade etti.
Ramazan dolayısıyla müminler arasında yaşanan toplumsallaşmanın doğal seyrinde yaşanması ve reklama dönüşmemesi gerektiğini bilrdiren Görmez, “Bütün sosyal, kamusal ve ticari kuruluşlar, her yıl ramazanda yaptıkları hayırlı faaliyetlere elbette devam etmelidir. Bu ülkemizin büyük zenginliği ancak bunu yaparken ramazanın sükunetine, huzuruna ve maneviyatına asla gölge düşürülmemelidir” ifadelerini kullandı.
“Bu yıl ‘yalnızlık’ teması üzerinde duracağız”
Görmez, geçen yıl ramazanda “Helal kazanç, helal lokma” teması üzerinde durduklarını hatırlatarak, bu yıl ise çok daha farklı bir konuya değineceklerini söyledi.
“Hiç Kimse Kimsesiz Kalmasın… Bu Ramazan ve Her Zaman” başlığıyla bu yıl “yalnızlık” temasını işleyeceklerini dile getiren Görmez, modern zamanın vebası olarak kabul edilen “yalnızlık” konusunu, bu başlık altında ele alacakları bilgisini verdi.
Bencilliğin insanoğlunu esir aldığını bildiren Görmez, “İnsanoğlunun en büyük kaybı yeryüzünde neden varolduğunu, yaratılış gayesini, hayatın anlamını kaybetmesidir” diyerek, bu kaybın insanın en büyük kaybı olduğunu anlattı.
Herşeye sahip olmasına rağmen bazı insanların intihar ettiğine dikkati çeken Görmez, bunun sebeplerinin aşırı tüketim, fazla eğlence, bencillik, diğer insanlarla iletişimi kesme, hayatın anlamını kaybetmek olarak sıralandığını ve bilim adamlarının bu konuda ciddi araştırmalar yaptığını söyledi.
Görmez, aile ve komşuluk ilişkilerinin de zayıfladığını ve bu ilişkilerin angarya olarak kabul edilmeye başladığını belirterek, bu durumun insanları yalnızlığa mahkum ettiğini bildirdi.
“Mültecilere sahip çıkacağız”
Prof. Dr. Görmez, yalnızlıktan sonra ikinci başlıklarının mültecilerle ilgili olduğunu anlatarak, “Türkiye artık mülteci ülkesi. Sadece Suriye’den ülkemize gelen bir milyonu aşkın mülteci var. Bu kardeşlerimiz bizimle aynı tarihi, toprakları, kültürü, değerleri paylaştığımız, Allah’ın bizi kardeş ilan ettiği kişiler. Onları asla yük olarak görme lüksüne sahip değiliz. Rabbimiz kimseyi böyle duruma sokmasın diye dua ediyoruz. Bugün ülkemizin her şehrinde, ilçesinde, terminallerde, bir yerlerde ülkemize sığınmış bir mülteci ile karşılaşabiliyoruz” diye konuştu.
Mülteciliğin çağın sorunu olduğunu anlatan Görmez, şöyle devam etti:
“Bütün dünyada resmi rakamlara göre dünyada 50 milyon mülteci var. Devletler yetimhane kurar ama yetim başı okşayamaz. Mülteci kampları kurar ama onların yüreklerine sevgiyi, şefkati, merhameti taşıyamazlar. Bu ortamlarda yetişenlerin içinde yaşadıkları topluma ve insanlığa ileride nasıl yük olacaklarını kestiremeyiz. Bunları önleyebilmek, il ve ilçe müftülüklerimizle birlikte camilerimizi dolduran hayırsever vatandaşlarımızla, şehirlerin kıyısında köşesinde herhangi bir yerinde evsiz, barksız, sevgisiz, merhametsiz kalan herhangi bir konuğumuzun kalmaması için çalışmalıyız. Onlara bu kampanya çerçevesinde sahip çıkacağımızı ifade etmek istiyoruz.”
Görmez “Hiç Kimse Kimsesiz Kalmasın… Bu Ramazan ve Her Zaman” başlığı altında üzerinde durulacak 3. başlığın ” sokak çocukları” olduğunu, sokakta hiçbir çocuğun kalmaması için farkındalık oluşturmak istediklerini dile getirdi.
Dördüncü başlığın “yetimler” olduğunu ve İslam İşbirliği Teşkilatının ramazan ayının 15. gününü “Yetimler Günü” ilan ettiğini, bu meselenin dünyada büyük bir sorun olduğunu belirten Görmez, savaşın sardığı ülkeler başta olmak üzere birçok yerde öksüz ve yetim sayısının arttığını ifade etti.
“Sahur, iftar saatleri tartışması gereksiz”
Görmez, diğer başlığın “huzurevleri” ile alakalı olduğunu kaydederek, bütün herkesin yaşlılara göstermesi gereken saygıdan bahsetti.
Son yıllarda artan intihar vakalarına da değinen Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu konu üzerinde çalışmalar yaptıklarını, TÜİK’e göre geçen yıl intihar eden kişi sayısının 3 bin 189 olduğunu ve bunun çok önemli olduğuna işaret etti.
Görmez, ramazan ayı geldiğinde baş gösteren sahur ve iftar vakitlerinin başlama saatleri tartışmalarının gereksiz olduğunu belirterek, “Tarih boyunca İslam bilginlerinin çoğunluğunun üzerinde durduğu, fıkıh ilmiyle astronomi biliminin kesiştiği noktaları, İslam dünyasının sevinç birliğini dikkate alarak, temel ilke ve prensipler üzerinde bu konuda milletimize bilgi vermeye çalışıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Yaman: “Fitre bedeli 10 lira”
Din İşleri Yüksek Kurulu Sözcüsü ve Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman da İslam dünyasında tartışılan 2 konudan birinin ramazan ayının başlayıp bittiği gün ile imsakın ne zaman başladığı konuları olduğunu söyledi.
Ramazan ayının hilalin görünmesiyle başlayıp Şevval ayının hilaliyle bittiğini, sorunun hilalin görülüp görülmemesiyle ilgili olduğunu belirten Yaman, İslam dünyasında genel olarak bir bölgede hilal görüldüğü takdirde bu durumun diğer bölgelerde geçerli olduğu içtihadının kabul edildiğini anlattı.
Yaman, “2014 ramazan ayıyla ilgili 27 Haziran Cuma günü Greenwich saati ile 08.09’da kavuşum meydana geleceği tespit edilmiştir. Aynı gün 21.45’te ramazana ilişkin hilal görülebilecek. Hilal ilk defa Güney Amerika’nın okyanus kıtasının doğusunda görülecek. Dolayısıyla 28 Haziran ramazanın ilk günü olacaktır” diye konuştu.
Prof. Dr. Yaman, bir soru üzerine bu yılki fitre bedelinin Diyanet İşleri Başkanlığınca 10 lira olarak belirlendiğini dile getirerek, “Oruç tutamayacaklar, kendi hayat standartlarına bağlı olarak günde bir fakirin ihtiyacını giderebilecek meblağı, sadaka, fidye olarak belirler. Bunun ölçüsü Din İşleri Yüksek Kurulumuzca bu yıl 10 Türk Lirası olarak tespit edilmiştir. Bu bir ortalamadır. Burada nokta kişilerin kendi hayat standardıdır. Hayat standardı 15 lira olan 15, 20 lira olan 20 lira vermelidir. Asgari ücret 10 liradır” dedi.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi ve Prof. Dr. Sacit Özdemir de “ufuk aydınlanma saatlerinin gözlemsel olarak tespiti” konusunda yaptıkları çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
“İbadetlerin özü ve ruhuna yoğunlaşılması gerek”
İslam dünyasında yaşanan en büyük sorunlardan birinin, “ibadetlerin özü ve ruhundan fazla şekil boyutuyla ilgilenilmesi” olduğunu dile getiren Görmez, son yıllarda ramazanın manevi dünyaları nasıl zenginleştireceğinin konuşulması yerine ekranlarda sürekli “sahur şu saatte mi başlayacak” gibi tartışmaların yer aldığını söyledi. Görmez, ibadetlerin özü ve ruhuna yoğunlaşılması gerektiğini vurguladı.
“Uyuşturucu ile mücadelede bir çalışmanız olacak mı?” sorusu üzerine Görmez, sadece uyuşturucu ile değil, her türlü bağımlılıktan insanları korumanın en büyük vazifeleri olduğunu, bu konuda Türkiye Yeşilay Cemiyeti ile ortak çalışmalar yaptıklarını bildirdi.
Görmez, “Yeşilay ile bütün din görevlilerimiz, her ilde kanaat önderi niteliğinde öne çıkmış din görevlilerimizle her türlü bağımlılıktan gençlerimizi korumak ve bilinç oluşturmak için bir çalışma yürütecek. Cami içinde yaptığımız konuşmalarımızın, vaazlarımızın en önemli konularından biri bu olmuştur” diye konuştu.
Mültecilere yönelik planlanan çalışmalara ilişkin soru üzerine Görmez, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin her ilinde ve ilçesindeki müftülerimiz, vaizlerimiz, önemli din görevlisi arkadaşlarımız, cemaatlerinde hayırsever iş adamlarıyla heyet oluşturacak ve her il ve ilçemizde kaç mülteci var, kaçının evi barkı var veya yok, kaçı aç susuz bunları tespit edecek. Her birinin insan onuruna layık yerlerde olması için bizzat öncülük edecek. Biz yapmak istiyoruz lütfen herkesin bize destek versin.”
“Alevilik konusu Türkiye’de hiçbir zaman toplumsal bir sorun olmamıştır”
Görmez, “Alevilikle ilgili ‘bu sorunu tartışmak için toplum şu anda daha hazır’ şeklinde bir açıklamanız oldu. Burada ne demek istediniz?” sorusuna karşılık, Alevilik meselesinin toplumsal, hukuki, özgürlükler ve siyasi boyutunun olduğunu söyledi.
“Aslında Alevilik konusu Türkiye’de hiçbir zaman toplumsal bir sorun olmamıştır. Biz birlikte yaşayan toplumuz. Türkiye’de kendisini Ehli Sünnet olarak adlandıran ama bunu Müslümanlığın üzerinde bir üst kimlik olarak asla görmeyen topluluk Alevi komşusuna, dostuna, arkadaşına öteki gözüyle bakmamıştır, bakmaz” ifadelerini kullanan Görmez, bununla ilgili tarihte yaşanan sorunların farkında olduklarını dile getirdi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Toplum bu konuda bütün katmanlarıyla atılacak her türlü adıma hazır. Herhangi bir adım atıldığında, devlet, hukuk bir adım atarak her türlü özgürlüğün önünü açtığında toplumdan buna ‘hayır, neden bunu yapıyorsunuz’ diyecek kimse yok. Bunu kastettim. Bunda da Diyanet İşleri Başkanlığımızın önemli katkıları olmuştur. Bu topraklarda birlikte yaşama ahlakı ve hukukunun tarihsel kökenleri mevcuttur, bunları sadece güncellemek gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Kadın ve çocuğa karşı şiddet, istismar öncelikli konularımızdan”
Kadın ve çocuklara yönelik şiddet konusuyla ilgili çalışmaları olup olmadığı sorulan Görmez, sosyal içerikli din konularını takip etmek için bir daire başkanlığı kurduklarını ifade etti.
Görmez, mevcut dönemde “din” denildiğinde sadece namaz, oruç, zekat gibi ibadetlerin akla geldiğini kaydederek, ancak dünyanın neresinde olursa olsun akan gözyaşını durdurmak istediklerini vurguladı.
Kadın ve çocuk istismarı, töre cinayetleri, kadına karşı şiddet gibi konuların son birkaç yıldır öncelikli konuları arasına girdiğinin altını çizen Görmez, sadece vaaz ve telkinlerle bu problemlerin ortadan kalkmayacağını dile getirdi.
Bu konularda toplumda farkındalık oluşturmak istediklerini söyleyen Görmez, çocuklara küçük yaşta bu konuların anlatılması gerektiğini kaydetti.
“İslam dini ve dünyası, tarihin en zor süreçlerinden geçiyor”
Görmez, İslam ülkelerinde yaşanan çatışmalara ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, bu konuda 8 dilde açıklama yaparak İslam dünyasının her yerinde seslerini duyurmaya çalıştıklarını belirtti.
İslam dininin ve dünyasının tarihin en zor süreçlerinden geçtiğine işaret eden Görmez, çatışmaları sadece mezhep kavgası şeklinde takdim etmenin eksiklik olduğunu düşündüğünü söyledi.
Görmez, “Tarihte yaşanmış bir mezhep kavgası değil bu. Yaklaşık 2 asırdır işgaller, sömürgeler, istibdat rejimleri gölgesinde büyüyen yaralı bilinçlerin ürettiği bir kaostur. Bu kaosun meydana getirdiği ideolojilerin mezhep rengine bürünerek insanların birbirine karşı getirilmesinden ibarettir” dedi.
Bazı ilahiyatçıların ramazanda televizyon programlarından alacakları ücretlerle ilgili tartışmalara ilişkin görüşü sorulan Görmez, iftar ve sahur programlarında mümkün olduğu kadar reklam ve propaganda dilinin kullanılmaması gerektiğini vurguladı.
Görmez, programlarda dini bilgiler konusunda öğretici olunması gerektiğinin altını çizerek, sadece duygulara hitap ederek ağlatma kaygısı taşınmaması, akla ve kalbe hitap edilmesi, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, efsanevi anlatımlardan uzak durulması, Kur’an-ı Kerim ve sünnet çerçevesinde kalınması gerektiğini sözlerine ekledi.