Faiz meseleleri Faizsiz ekonomi olur mu?

İslam
Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesinde “Bir İslam ekonomisinde önemli olan servetin haksız yere birilerinin elinde toplanmaması, hakka ve emeğe bağlı olarak topluma dağılmasıdır.” Ayrı...
EMOJİLE

Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesinde “Bir İslam ekonomisinde önemli olan servetin haksız yere birilerinin elinde toplanmaması, hakka ve emeğe bağlı olarak topluma dağılmasıdır.” Ayrıca “faizli krediyi bir devlet bankasının vermesiyle, şahısların vermesi arasında da fark yoktur.”dediği yazısı..

Diyorlar ki, kredi sistemi olmasa müteşebbisler gerekli parayı bulup yatırım yapamazlar, fabrika ve işyerleri açamazlar. Oysa faizli kredi alıp yatırım yapabilseler hem üretim yapmış olacak, hem de yeni istihdam sahaları açarak muhtaçlara iş imkânı sağlayıp topluma faydalı olacaklar. O halde faiz olmadan büyük paralar toplanamaz, toplanamayınca da kalkınma olamaz, ekonomi gelişmez.

Müteşebbisler borç alırken borcu verene, eğer ben kazanırsam senin kârın benim kazanacağımın yüzde şu kadarı olsun, ama zarar edersem zarara sen de ortak ol dediğinde, parayı veren bunu kabul etmiş olsaydı bu caiz olurdu. Zaten o zaman bu işlem faizli kredili bir işlem değil, bir kâr zarar ortaklığı olmuş olurdu ki, İslam’ın istediği de zaten budur. Ama parası olan, sırf parası olduğu için, ben hiçbir riske karışmam, sen kazansan da kazanmasan da ben yüzdemi alırım derse, işi bilen müteşebbis bilgisine ve becerisine rağmen risk altına girecek ve maharetine rağmen kaybetme ihtimalini de göze alacak, bu özellikleri hiç bulunmayan sermayedar ise her halükarda kazançlı çıkacak. İşte bunun adı zulümdür.

Demek ki, eğer bugünkü anlamıyla kalkınmayı, büyük teşebbüsler, fabrikalar kurmayı vazgeçilmez bir iş olarak göreceksek, gerekli parayı bulmanın faizsiz alternatifi de bulunabilir, bulunmalıdır. Bunun bir yolu, pek çok şekilde uygulanabilecek olan katılım ortaklıklarıdır. Borsa ve bugünkü adıyla katılım bankaları ise bu ortaklıkların şimdilik bilinen önemli araçlarıdır.

Ancak bize göre şu haliyle borsa büyük oranda, katılım bankaları da kısmen problemlidir. Gerek borsaya büyük oranda hâkim olan sakıncalar, gerek katılım bankalarında bulunan kısmî sakıncalar giderilebilse bunlar, işte size sermaye biriktirmek için faize alternatif diyebileceğimiz kurumlar olabilir.

Bir İslam ekonomisinde önemli olan servetin haksız yere birilerinin elinde toplanmaması, hakka ve emeğe bağlı olarak topluma dağılmasıdır. Bunu gerçekleştirecek yeni uygulamaları, enstrümanları bulup çalışır hale getirecek olanlar da müslüman ekonomistlerdir. Fıkıhçılar da onlara ancak yardımcı olabilirler.

Bugünlerde bu konularda kongre üstüne kongreler yapıldığına göre arayışlar sıklaştırılmış ve çözüme yaklaşılmış demektir. İki hafta önce Konya’daki görkemli İslam Ticaret Hukukunun Güncel Meseleleri Kongresinin hemen ardından geçen hafta da Sakarya Üniversitesinin yine aynı düzeyde gerçekleştirdiği Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finans Kongresi bunun habercisi sayılabilir. Fakir her ikisinde de görev aldım.

Faizin Sadece Kat Kat Olanı mı Haramdır?

Bazıları bir ayeti kerimede “öyle kat kat faiz yemeyin” dendiği için yasaklanan faizin bu olduğunu, oranının anaparanın katlarından az olan faizin ise yasak olmadığını sanırlar. Oysa bir kere oran ne kadar küçük olursa olsun yine de anaparanın sıfırlı da olsa bir katıdır.

İkinci olarak sözü edilen ayetteki ifade mevcut duruma istinaden söylenmiş ittifakî bir ifadedir. Bazıları kat kat faiz yiyorlardı, Kuranı Kerim de, böyle kat kat faiz yemeyin buyurdu. Bundan, kat kat olmazsa yiyebilirsiniz manası çıkmaz. Birisinin kafasına yumrukla vurana, öyle yumruklayarak adama işkence etme, demek tokat atarak işkence edebilirsin anlamına gelmediği gibi.

Üçüncü olarak, eğer Kuranı Kerim’deki başka ayetlerde faiz mutlak olarak, yani her çeşidi ile yasaklanmış olmasaydı o zaman bunda öyle bir mana aranabilirdi. Hz. Peygamber’in veda hutbesinde, “bugün artık faizin her türlüsünü yasaklıyorum” demiş olması da Kuranı Kerim’deki bu mutlak ifadenin tefsiridir.

Dördüncü olarak faizi yasaklayan ayette, “eğer tövbe eder ve faizden vazgeçerseniz anaparanız sizindir. Böylece ne zulmetmiş ne de zulme uğramış olursunuz” dendiğine göre, anaparanın bir katından az olan faizin de bırakılması istenmiş olur (Bu tespit Hayrettin Karaman Bey’e aittir). O halde yasaklanan faizin mürekkep faiz olduğu iddiasının tutunacağı bir delili yoktur.

Beşinci olarak, cahiliye döneminde zenginler borç veriyor, vadesi geldiğinde borçlu borcunu ödeyemiyorsa alacaklarını katlayarak öteliyorlardı. İşte Kuranı Kerim bu faizi yasakladı denmesi makul değildir. Çünkü vadesi geldiğinde ödemediği borcun katlanacağını bilen borçlu, vadesi dolmadan borcunu ödemeye çalışır. Bunu bilen sermaye sahibi de faiz almama ihtimali varken kimseye borç vermez.

yazının devamını okumak için…