Genel kurulun huzurunda yapılan Yeni Ticari Uygulamalar oturumunda beş ayrı tebliğ sunulmuş ve tartışılmıştır. Tebliğ ve müzakere sahipleri tekrar bir araya gelmiş, aşağıdaki sonuçları birer fetva olarak değil, sadece tartışılan konularda bir ilmi görüş açıklaması olarak değerlendirilmesini istemişlerdir. Burada görüşler nakledilecek ve tarafımdan da değerlendirmeler yapılacaktır.
Ağ pazarlaması (networking market)
“Ağ pazarlaması, muayyen bir malın insanları pazarlamaya çekmek için vesile kılınması ve katılımcıya üye yaptığı her bir şahıs mukabilinde belli bir ücret alma hakkı kazandıran sistemdir. Tabakalar halinde çalışan sistem herhangi bir çaba sarf etmeden pazarlamacı üyeye menfaat getirme esasına dayanmaktadır. Sistemi cazip kılan ürün satmaktan çok getirilen üyelerden elde edilecek primlerdir. Heyet, yukarıda tasvir edildiği şekliyle ağ pazarlama organizasyonunun barındırdığı garar unsuru ve diğer sakıncalar sebebiyle caiz olmadığı görüşündedir.
Heyet aşağıdaki şartların oluşması halinde ise ağ pazarlamasının caiz olacağı hususunda ittifak etmiştir:
1. Sistemin, sisteme yeni kişiler kazandırmaktan ziyade mal veya hizmetlerin tüketicilere satışını esas alması gerekir.
2. Ağ pazarlama sistemi ile çalışan firmanın iştigal konusu olan mal ve hizmetler fıkhın genel prensiplerine uygun olmalıdır. Fıkhen mal olarak kabul edilmeyen içki, domuz gibi ürünler ile diğer yasaklanmış mal ve hizmetler yer almamalıdır.
3. Sisteme dahil olurken herhangi bir isim altında katılımcıdan bir ücret talep edilmemelidir.
4. Sisteme dahil olan katılımcının üye yaptığı yeni katılımcı sebebiyle bir ücret alması caizdir. Ancak getirilen üyenin daha sonradan yaptığı satışlardan ve onun da getirdiği üyelerden ve onların yaptığı satışlardan prim
almak ise caiz değildir.
5. Üyenin firmadan mal alabilmesi için üye bulma zorunluluğu olmamalıdır.
6. Üye istediği zaman sistemden herhangi bir ücret ödemeden ayrılabilmelidir.”
Konu birkaç yıl önce bana da birkaç kez sorulmuş idi. Aşağıda nakledeceğim cevabım, kongre heyetinin görüşleri ile büyük ölçüde örtüşüyor:
İlk soruda verilen bilgiye göre cevabım şöyle olmuştu:
1. Satılan mal helal mal ise (ki, ilk soruda yapılan açıklamada doğal ve yararlı ürünler olduğu söyleniyordu);
2. Ticarete faiz ve hile karışmıyorsa;
3. İsrafı ve lüks tüketimi teşvik etmiyorsa…
Bu alım satım ve buna aracılık etmek caiz, aracılıktan alınan para (prim) helal olur.
Bu cevabı okuyan bir okuyucum sistemin uygulanışı hakkında daha detaylı bilgiler verdi. Bu bilgileri okuduktan sonra cevabıma şunları ekledim:
Sistemin bu açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla İslami açıdan sakıncaları şunlar:
1. Sistem, insanları, bol üye bul, sonra altındakiler çalışsın, ömrünün sonuna kadar düzenli gelirin olsun diyerek tembelliğe itiyor. Millete memlekete faydalı hiçbir üretim yok.
2. Satın alınan hizmet veya üründen cayma hakkınız yok. İslami ticaretin kuralı olan “ürünün satın alınırken elde olması, niteliklerinin belli olması” kuralına da uyulmuyor. Zaten ürün satmak asıl niyetleri değil.
3. TC adı verilen üyeler, üye buldukça para kazanabiliyor ama aslında en büyük parayı –bir uygulamada- Hong Kong Serbest Bölgesi’nde kurulmuş naylon şirket kazanıyor. Türkiye’de elde edilen gelirin hiçbir bölümü ülkemizde vergi olarak ödenmiyor. Her işlem internet üzerinden yapılıyor. Milli sermaye ve birikim gayrimeşru yollarla, yabancı ellere aktarılıyor.”
4. Sistemden çıkmak isteyen hiçbir şey alamıyor; bu da demektir ki, aldığı bir şey yok, işlem göstermelik.
Sonuç: İlk cevabımda sıraladığım caiz olma şartları gerçekleşmiyor ve bu sebeple soruda açıklanan işlem caiz olmuyor.