Kalbimizi koruyalım

İslam
Prof.Dr. Hayrettin Karaman’ın Ynişfak gazetesindeki yazısı… Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor: “Sözümü duyan ve ezberleyen sonra da duyduğu gibi duymayanlara aktaran kişinin Allah yüzün...
EMOJİLE

Prof.Dr. Hayrettin Karaman’ın Ynişfak gazetesindeki yazısı…

Peygamberimiz (s.a.) buyuruyor:
“Sözümü duyan ve ezberleyen sonra da duyduğu gibi duymayanlara aktaran kişinin Allah yüzünü ak eylesin! Nice bilgi taşıyan kimse vardır ki, kendisi taşıdığını hakkıyla anlayamaz, kendisinden daha iyi anlayana hadis nakledenler de az değildir.

Üç şey vardır ki, onlara sahip olan ve gereğini de yapan müminin kalbinde kin, garaz ve kötülük yer edemez: 1. Yaptığını sırf Allah rızası için yapmak, 2. Ümmetin başkanına nasihat, 3.Ümmetin birliğine bağlı olmak (ümmet manasındaki cemaatten ayrılmamak, ayrı baş çekmemek); çünkü ümmetin duası onu kuşatır ve korur.”

Açıklama:
Geçmişten günümüze kadar ümmetin okur yazarlarını iki gruba ayırmak mümkündür: 1.Bize vahyi taşıyan ifadeleri ezberleyenler ama Şâriin maksadını ya hiç ya da kamil manada anlayamayanlar. 2. Kendilerine intikal eden sözü hakkıyla anlayan, yorumlayan ve Şâriin maksadına uygun hükümler, sonuçlar ve çözümlere ulaşanlar.

Din ve ilim hayatının bu iki grup insana da ihtiyacının olduğu açıktır. Kendi anlayışları, yorum ve ictihadları sınırlı olsa bile hayatlarını, Efendimiz’den rivayet edilen sözlerin doğru ve tam olarak elde edilmesine, korunmasına ve bunlardan hakkıyla istifade edebilecek kimselere nakledilmesine adayan insanlar büyük bir hizmeti ifa etmişlerdir.

Mütefekkir, fakih (müctehid) ve müfessirler de her çağda insanların yoluna ışık tutacak ve onlara hayat rehberi olacak âyet ve rivayetleri hakkıyla anlamak, Şâriin maksadını daima göz önünde tutarak bunları yorumlamak ve müminlerin hayatlarına her durumda rehber olmasını sağlamak suretiyle Allah Resulü’nün övgü ve duasına hak kazanmışlardır.

Müminin kalbini kin, garaz ve kötülükten koruyacağını Allah Elçisi’nin müjdelediği üç güzel ahlak ve davranışa bugün de ne kadar çok ihtiyacımız var!

En önemlisi ve başta geleni ihlas. Bu beş harflik kelime kulluğun özünü, ruhunu, kemalini ifade ediyor. İhlassız amelin içi boştur, boş olmakla kalsa iyi, daha kötüsü gizli şirk söz konusudur. Bu konuda fıkıh ve ahlak kitaplarında okuduğumuz şu ölçü ne kadar dikkat çekici!

“Bir tacir samimi olarak zaman zaman Allah’ı açıkça zikrediyor olsa ve dükkana müşteri geldiğinde de bu alışkanlığı sebebiyle duyulacak şekilde ‘Allah, la ilahe illallah, elhamdü lillah…’ dese alış-verişi mekruh olur. Eğer bu zikri müşteriyi kendine yönlendirmek maksadıyla yaparsa ticareti haram olur.”

Birgün bir camide namaz kılıyordum, öğlenin ilk sünnetini kıldık, hemen bütün cemaat sünneti bitirmişti, ön safta beyaz takkeli, yeşil sarıklı, sarığının bir ucunu da arkasına sarkıtmış olan bir genç namaza devam ediyordu. Kafamdan şu düşünce gelip geçti: Eğer bu genç şu anda Allah’tan başka bir şeyle meşgul değilse, bilincini Allah kaplamış ise ne mutlu, Allah hepimize nasip buyursun, yok böyle değil de ya göstermek için yapıyorsa veya maksadı bu olmasa bile kendisine bakıldığının farkına varıyor da bundan azıcık da olsa bir haz duyuyorsa Allah hepimizi bundan korusun. Mümin yine de ihlasını böyle tehlikelere atmamalıdır…

Kalbinde dünyalık hesapları bulunan kimseler yöneticilere nasihat edemez, onların yaptıklarının doğrusuna doğru, yanlışına yanlış diyemez, takdir ve uyarı vazifelerini yerine getiremezler. Bir mümin bu vazifeyi yapıyorsa onun kalbinde iyi niyetten başka bir amaç barınamaz.

yazının devamını okumak için…