Ashâb-ı Kirâm kimdir?

İslam
Peygamberimizi, kâfir iken görüp de, Resûlullahın vefâtından sonra îmâna gelen veya Müslüman iken, sonra mürted olan ya’nî Müslümanlıktan çıkan sahâbî olamaz.  Zaten Peygamber efendimiz, Ashâbınd...
EMOJİLE

Peygamberimizi, kâfir iken görüp de, Resûlullahın vefâtından sonra îmâna gelen veya Müslüman iken, sonra mürted olan ya’nî Müslümanlıktan çıkan sahâbî olamaz. 

Zaten Peygamber efendimiz, Ashâbından hiçbirinin sonradan kâfir olmayacağını, ya’nî Müslümanlıktan çıkmayacağını, hepsinin Cennete gideceklerini haber verdi.

Ehl-i sünnet âlimleri, Ashâb-ı kirâmı üçe ayırmıştır: 

1. Muhâcirler: Mekke şehri alınmadan önce, Mekke’den veya başka yerlerden, vatanlarını, yakınlarını terk ederek, Medîne şehrine hicret edenlerdir.

2. Ensâr: Peygamber efendimize ve Muhâcirlere her türlü yardımda ve fedâkârlıkta bulunacaklarına söz veren Medîne şehrinde veya bu şehre yakın yerlerde bulunan Müslümanlardır.

3. Diğer Ashâb-ı kirâm: Mekke şehri alındığı zaman ve daha sonra Mekke’de veya başka yerlerde îmâna gelenlerdir.

Ashâb-ı kirâmın en üstünleri, Resûlullahın dört halîfesidir. Bunlardan sonra en üstünleri Cennet ile müjdelenmiş olan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Talhâ, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahmân bin Avf, Sa’d bin EbîVakkâs, Saîd bin Zeyd, EbûUbeyde bin Cerrâh, ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’dir.

Ashâb-ı kirâmın adedi: Mekke’nin fethinde on bin, Tebük Gazâsında yetmiş bin, Vedâ Haccında doksan bin ve Resûlullah efendimiz vefât ettiği zaman yeryüzünde yüz yirmi dört binden fazla sahâbî vardı. Bu konuda başka rivâyetler de vardır.

AllahüTeâlâ , Ashâb-ı kirâmdanrâzı olduğunu, onları sevdiğini Kur’ân-ı kerîmde bildiriyor. vemeâlen: 

– Allah onlardan râzı, onlar da Allahtan râzıdır, ve: 

– Hepsine hüsnâyı, Cenneti va’dettik, buyuruluyor. Allahü Teâlâ nın sıfatları ebedîdir, sonsuzdur. Bu bakımdan Ashâb-ı kirâmdanrâzı olması da sonsuzdur.Bunun için bu mübârek insanlardan bahsederken sıradan bir insandan bahseder gibi konuşmamalıdır. Her zaman edebli, terbiyeli olmalıdır.

Peygamber efendimizi sevenin, O’nun Ehl-i beytini ve Ashâbını, ya’nî arkadaşlarını da sevmesi lâzımdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

– Sırât köprüsünden ayakları kaymadan geçenler, Ehl-i beytimi ve Ashâbımı çok sevenlerdir.

– Ashâbıma dil uzatmakta, Allahü Teâlâ dan korkunuz! Benden sonra onları kötü niyetlerinize hedef tutmayınız! Nefsinize uyup, kin bağlamayınız! Onları sevenler, beni sevdikleri için severler. Onları sevmeyenler, beni sevmedikleri için sevmezler. Onlara el ile, dil ile eziyet edenler, onları gücendirenler, Allahü Teâlâ ya eziyet etmiş olurlar ki, bunun da muâhezesi, ibret cezâsı gecikmez, verilir.

– Allahü Teâlâ nın, meleklerin ve bütün insanların la’neti, Ashâbıma kötü söz söyleyenin, üzerine olsun! KıyâmetteAllahüTeâlâ , böyle kimselerin farzlarını da, nâfileibâdetlerini de kabûl etmez!

– Kıyâmette, insanların hepsinin kurtulma ümidi vardır. Ashâbımasöğenler bunlardan müstesnâdır. Onlara Kıyâmet halkı da la’net eder.

Ashâb-ı kirâm, seçilmiş insanlardı. Üstünlükleri diğer ümmetlerden çok fazlaydı. Meselâ, Hz. Ebû Bekir, Peygamberlerden sonra insanların en üstünü idi. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

– AllahüTeâlâ , beni bütün insanlar arasından ayırıp seçti. Bana ashâb ve akrabâ olarak en iyi insanları seçti. Bunlardan sonra, birçok kimse gelir ki, ashâbıma ve akrabâma dil uzatırlar. Onlara yakışmayan iftirâlar söyleyerek, kötülemeye uğraşırlar. Böyle kimselerle oturmayınız! Birlikte yiyip içmeyiniz! Bunlardan kız alıp vermeyiniz. 

Ashâb-ı kirâmın her birinin ismini hürmetle, saygı ile söylemelidir. Birinin adı söylenince “radıyallahüanh= Allah ondan râzı olsun” denir. İkisi için “radıyallahüanhümâ= AllahüTeâlâ  o ikisinden râzı olsun” Birkaçı veya hepsi söylenince “rıdvânullahiteâlâ aleyhim ecmaîn” veya kısaca “radıyallahüanhüm= Allah onların hepsinden râzı olsun” denir.- Milli gazete