Liderlerin kullandığı dil kalıpları çalışanları ile ilgili tavırlarına ve yaklaşımlarına işaret ediyor. Bunu anlamak içinse sözlerine dikkat kesilmeniz yeterli.
Yöneticiniz sizi nasıl algılıyor? Bir takım oyuncusu olarak mı, yoksa çocuklarından biri gibi mi? Bu sorunun yanıtı yöneticinizin bizzat kendi ağzıyla ifade ettiği kelimelerde gizli. Onun çalışanlarıyla kurduğu ilişkinin biçimini anlamak için sözlerine dikkat kesilmeniz yeterli. Çünkü liderlerin alışkanlık haline gelmiş dil kalıpları astları ile ilgili tavırlarına ve yaklaşımlarına işaret ediyor.
Örneğin bazı liderler çalıştığı kurumu aile olarak tanımlarken bir diğeri “biz sıkı bir takımız” gibi sporla ilgili ifadeler kullanıyor. “Bugün bizim kurtuluş savaşımız, herkesten maksimum çaba bekliyorum” benzeri militarist bir jargon kullanan yöneticilerin yanında dini terimler kullananlar da var. Ve bu dil aslında tam olarak yöneticinizin sizi, yani yanında çalışanları nasıl algıladığını ortaya koyuyor. Bu durumun da insanların kafalarının içinden geçenlerin kendini ağızlarından çıkan kelimelerle ifade ettiğini söyleyen Sigmund Freud’un yıllar önce tanımladığı ve terminolojiye “Freudian slip” olarak geçen dil sürçmesinden hiçbir farkı bulunmuyor.
Her lider farklı terminoloji kullanıyor
Maço lider yönetemediği birini rakip ve tehdit olarak algılarken babacan lider kendisini bir ‘iş’ ailesinin babası olarak görmek istiyor. Bu yüzden de kendisine karşı gelen birine, gerekli gördüğü sağlıklı bir disiplin gereği yaramaz ve isyankar bir çocuk gibi davranıyor. Diktatör lider emirlere saygı ile riayet eden ve istendiğinde hiç düşünmeden kendisini adayan disiplinli takipçilere ihtiyaç duyar. Peki, sizin yöneticiniz nasıl bir lider? Dahası sizinle nasıl bir ilişki kuruyor? Slow Leadership adlı yönetim bloğunun kurucusu ve yazarı Carmine Coyote’in liderlik terminolojileri ile ilgili verdiği örneklerlerden biri sizin yöneticinizi tanımlıyor olabilir…
• Maço lider doğal olarak maço bir dil kullanır: Onları sürekli çalışanlarından biriyle ilgili örneğin “kılıbık herifin teki” gibi bir tanımlama kullanırken görürsünüz. Ya da kendi rolünü, birinin “kıçına tekmeyi basacak” kişi olarak tanımlar. Her ortamda kazanmayı sever. Bu yüzden böyle bir liderden “önemli olan kazanmak”, “sadece sonuçlarla ilgileniyorum” ya da “benim için tereyağından kıl çekmek kadar kolaydı” gibi sanki çok aşırı rekabetçi bir durumdan bahsediyormuş gibi sert cümleler duyarsınız.
• Kumanda ve kontrol diktatörleri kavga terminolojisi kullanmayı sever: Eğer sürekli “ateş hattındayız”, “kötü adamları piyasadan sileceğiz” gibi ifadeler duyuyorsanız beyni tüm dünyayı kazanılması gereken savaşlar ve alt edilmesi gereken düşmanlar serisi olarak gören bir lideriniz var demektir. Bu doğal savaşçı karakterlere göre kazananlar kahraman kaybedenlerse zavallıdır.
• Hız tutkunları hızlı konuşma tarzı ve karakteristik dilleri ile obsesyonlarını gösterir: Etrafındakileri sürekli olarak “sadede gel”, “erken kalkan yol alır”, “hızlandıralım” gibi ifadelerle acele ettirir. Hız tutkunu bir yöneticiyi en çok “sakin olun” ya da “aksiyon almadan önce bize biraz zaman verin” gibi ifadeler rahatsız eder.
• ‘Hırs tutkunları’ her zaman para ve ödüller hakkında konuşmak ister: Bir işe başlamadan önce harekete geçirici unsurun ne olduğunu ve o işte şirket için nasıl bir fayda olduğunu bilmek ister. Diğer başlıkları dinlemeden önce kendisine faydaların anlatılmasını talep eder. Tartışmalar onları sıkar, fakat hesap tablolarını ve gelir projeksiyonlarını incelemek için saatlerini harcayabilir. Hatta diğer herkesin de sadece para ile motive olmasını bekler ve böyle olmayan biriyle karşılaştığında hayretler içinde kalır.
• Sporla ilgili terimler ve analojiler kullanan lider kendisini takım kaptanlığı ile koçluk arasında bir yerde görür: Bu hissiyat içindeki lider kendinde zayıf halkaları ezme ya da kovma, saha kenarında öfke nöbetleri geçirme, oyunun kurallarını bağırarak haber verme, oyunu herkesten daha iyi bildiğinin ve belirlediği oyun stratejisinin hiç bir soru sormadan kabul etmesini bekleme hakkı görür.
• ‘Babacan’ lider kurumun geri kalanını aile olarak tanımlar ve yaklaşımı da bu şekildedir: Aynı samimi aile ilişkileri gibi bu ilişki de iki uçlu olabilir. Seven, ilgilenen ve destekleyen ebeveynler kadar, talep eden, aile hayatının her yönünü kontrol etmeye çalışırken asıl işlevini yerine getiremeyenler de olacaktır. Bu lider suçu silah olarak kullanır, her zaman itaat bekler ve kabul edilemez bir davranışla karşılaştığında aynı öfke nöbeti geçiren yaramaz bir çocuğun ‘kendi iyiliği için cezalandırılıyormuş’ gibi davranır.
Hüsniye GÜNGÖR