Yakın zamana kadar şirketlerin en büyük problemlerinden biri personel sayısının artış azalışını, işe giriş sayısındaki oranı ifade eden ‘turnover’dı.
Çünkü ekonominin iyi olduğu günlerde şirketler ellerindeki iyi elemanları rakiplerine kaptırıyorlardı. Bu durum özellikle turnover oranının oldukça yüksek olduğu perakende, iletişim ve telekomünikasyon sektörleri açısından ciddi bir sorundu.
Ancak ekonomik krizle birlikte, turnover oranlarında da bir değişim söz konusu oldu. Artık çalışanların çoğu Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için iş değişikliği konusunda çok daha temkinli davranıyor. “Ne olur ne olmaz, buradaki pozisyonumu kaybetmeyeyim” diye düşünen birçok çalışan turnover oranlarının ciddi oranda düşmesine sebep oldu. Yani artık çalışanlar kendilerine çok cazip seçenekler sunulsa bile güven sorunu nedeniyle iş değiştirmek istemiyor.
İşe alma maliyeti bir yana, kurum kültürünü oluşturmaya çalışan şirketler, personel göçü ile birlikte bu amaçlarına ulaşmada da zorluk yaşamasına neden olan bu durumun yavaş yavaş ortadan kalkması şirketlerin elini güçlendiriyor. Ancak öte yandan gerekli pozisyonlara istenen nitelikte eleman bulmakta zorlanan pek çok şirketin olması işin başka bir boyutunu ortaya koyuyor.
Çoğu şirket için memnun edici olan bu durum, taze güçlere ihtiyaç duyan şirketler açısından ise pek olumlu değerlendirilmiyor.
Çalışan güven peşinde
Şirketler için bir zamanlar sorun olan yüksek turnover oranının düşmesinin olumlu etkisi hissedilirken başka bir açıdan sıkıntılar yarattığı da bir gerçek.
Oxygen Consulting ortaklarından Emre Bardak’a göre, bu oranın düşük olması çoğu şirket tarafından olumlu değerlendirilse de, özellikle taze güce ve yeni bakış açılarına ihtiyaç duyan şirketler açısından bu durum pek de olumlu sonuçlar yaratmıyor.
Kriz öncesi karşılarına yeni bir fırsat çıktığında çok hızlı düşünüp karar verebilen ve bu fırsatı değerlendiren çalışanlar, kriz dönemlerinde karşılarında daha iyi bir unvan, daha iyi bir ücret olsa da hemen karar veremiyor, şirketin bilinirlik, algı ve finansal gücünü de ciddi anlamda araştırmak durumunda kalıyor.
Bu durumla birlikte şirketler, kendi bünyelerine dahil etmek istedikleri nitelikli iş gücünü bulmakta zorlanabiliyorlar.
Yarı yarıya düştü
Şüphesiz yetişmiş teknik personel, iş gücü göçünde ayrı bir öneme sahip.
Telekomünikasyon, iletişim sektöründe teknik anlamda iyi eğitim almış kişilere birçok kapı açılıyor. Bu sebeple de turnover oranının en yüksek olduğu sektörlerden biri de iletişim.
Bu konu ile ilgili Avea İnsan Kaynakları Stratejik Kaynak Gelişimi ve İşe Alım Müdürü Ece Alakoç, krizin personel dönüşümü üzerinde pozitif bir etkisi olduğu görüşünde. Çünkü geçen yıl yüzde 12.5 olan kadrolu personel dönüşüm oranının bu yılın sonunda yüzde 6.5 civarında olmasını bekliyor.
Ece Alakoç, turnover oranın düşmesinde krizin etkisinin yanı sıra yapılan çalışmalar sonucu çalışan bağlılığında artışın da önemli bir etken olduğu görüşünde.
Maliyet önemseniyor
Bu arada kurumların iyi elemanlarını ellerinde tutmak için daha çok çaba göstermeye başladıkları da dikkat çeken başka bir gelişme. Bunun yanı sıra daha önce fazla önemsenmeyen işe giriş maliyetinin de önemsenmeye başlandığını söylemek mümkün. Baraka Danışmanlık Grubu Genel Müdürü Reha Abi bu değişimi “İşveren ve profesyonel yöneticiler işe almanın da maliyeti olduğunu görmeye başladılar” sözleriyle açıklıyor.
Abi’ye göre şirketlerin bu durumun farkına varmasının yanı sıra global krizin etkisiyle konforlu alanlarından çıkmak istemeyen çalışanlar da turnover oranının düşmesine neden oldu.
Abi, kriz öncesi turnover oranı çok yüksek olan perakende sektöründe özellikle eski adı “tezgahtarlık” yeni adı ‘’satış danışmanlığı’’ olan meslekte turnover oranının ciddi anlamda düştüğüne dikkat çekiyor.