Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Dostumuz ve düşmanımız bilsin ki eğer bir gün şu veya bu gerekçeyle onurumuzu, izzetimizi, şerefimizi korumak gerekirse nasıl şehitlerimiz bir an bile tereddüt etmeden Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, yakın dönemde teröre karşı mücadele ederken vatan topraklarının her bir yerinde canlarını feda etmek konusunda hiçbir tereddüt göstermemişlerse 77 milyonun her bir ferdi de böyle bir fedakarlık gerektiğinde bir saniye dahi tereddüt etmeyecektir. Bu aziz topraklar üzerinde al bayrağımız hür şekilde dalgalandıkça izzetimiz ve şerefimiz de korunmuş olacaktır” dedi.
Başbakan Davutoğlu, Şehit Yakını, Gazi ve Gazi Yakınlarının İstihdamına İlişkin Kura Törenine katıldı. Davutoğlu, törendeki konuşmasında, “bir milleti millet yapan zor şartlarda gerektiğinde en kıymetli varlıklarını da feda edebilme niteliği olduğuna” vurgu yaptı.
“Bu yönüyle bakıldığında, aziz milletimiz tarih boyunca en zor şartlarda birlik ve beraberliği koruyabilmiş ve eğer gerekirse canını ve canından aziz bildiği her türlü varlığı bu uğurda feda etmeye de katlanmıştır” diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Dışişleri Bakanı olarak göreve geldiğimde yaptığım dış ziyaretlerle ilgili olarak verdiğim net bir talimat vardı; hangi şartlarda olursa olsun, bir tek şehidimizin dahi makamı varsa mutlaka bütün ziyaretlerde onları, o makamları ziyaret edip, onların huzuruna gidip, onlardan izin alacağız çünkü bizim için vatan toprakları azizdir. Nasıl bugün şehitlerimizin korumak için canlarını, kanlarını feda ettikleri vatan toprakları azizse geçmişte vatan topraklarının çok uzaklarından da olsa her bir şehidimizin kanını döktüğü topraklar da bizim için azizdir, bizim için her an saygıya layıktır. Onun için birçok ülkede şehitliklerimiz var, o şehitliklerde dalgalanan al bayraklarımız var.”
“İlk yapacağınız iş şehitlerin huzuruna gidin”
Davutoğlu, 2 yıl önce Myanmar’da Büyükelçilik açma kararı aldıklarında, Arakan olaylarından çok önce büyükelçinin göreve giderken nihai talimatını kendisinden talep ettiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
“Hariciyede bir kuraldır, büyükelçiler göreve başlarken ve bakandan ilk olarak ne yapmak gerektiği konusunda talimat alırlar. Büyükelçimiz, Myanmar için yola çıkmadan önce gelip bunu sorduğunda, kendisine iki talimat vermiştim; birincisi 1. Dünya Savaşı esnasında özellikle Irak cephesinde, Suriye, Filistin cephelerinden İngiltere tarafından o zaman esir alınarak götürülen, 12 bin askerimizden orada vefat etmiş, şehit düşmüş, Myanmar’da, on binlerce kilometre uzaklıkta şehit düşmüş olanların mekanlarını bulun, şehitliklerini tespit edin ve ilk yapacağınız iş olarak onların huzuruna gidip, onların manevi şahsiyetlerinden izin alarak bu göreve başlayın. Çünkü onların hikayesini ben çok okumuştum, akademik hayatta.”
“Şehitliklerimizi ihya ediyoruz”
“Binlerce kilometre yol, ıstıraptan sonra, Myanmar’da vatan hasretiyle kalan o şehitlerimizin gönderdikleri mektupları İngiliz arşivlerinden çıkarılmış şekliyle okumuştum ve hepsi ıstırap içinde o mektupların geri gelmeyen cevaplarından bahsediyorlardı” diye konuşan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Yazdıkları mektuplarda, ‘muhterem pederim, muhterem validem, size geçen sefer de yazdım ama cevap alamadım’ dedikleri mektupların çoğu, Londra’da kalmıştı. Cevapsız mektuplardı bunlar. Büyükeçimize dedim ki: Sizin oraya gidişiniz, bu cevapsız kalan mektuplara 100 sene sonra gelen cevaptır. Huzurlarına gideceksiniz, o şehitlikleri tek tek tespit ederek diyeceksiniz ki uğruna şehit düştüğünüz iki kutsal emaneti Anadolu’dan size getirdik; Kuran-ı Azizüşam ve albayrak. Onların huzurunda, o al bayrağı, muazzez, mübarek naaşların bulunduğu toprağın üstünde anlamlandıracaksınız ve 77 milyon adına Fatiha okuyacaksınız.
Daha sonra bizzat gittiğimde de Arakan’daki Müslümanların dertleriyle ilgilenmek için gittiğimizde, o şehitlikleri buldum, daha önce tespit edilen yerlerine ulaştım. Hiç unutmuyorum hemen yakınındaki bir Hint kökenli Müslümanların yoğun bulunduğu bir mescitte mezar taşları hala duruyordu. Üstünde yazıyordu Balıkesirli Mehmet, Erzurumlu Halil, Konyalı Veli, Üsküplü Ali, her biri bugün vatan toprakları içinde kalan ve vatan toprakları dışında kalan Evlad-ı Fatihandan ya da Kudüs’den, Nablus’tan, Bağdat’tan her birinin üzerinde taşları vardı. Elmahdülillah, Büyükelçimizin gayretleriyle o mezar taşlarını tek tek tespit ettik, yerlerini tespit ettik ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığımızla birlikte Genelkurmay Başkanlığımızla birlikte şimdi o şehitliklerimizi ihya ediyoruz.”
Davutoğlu, şehitlerin o büyük fedakarlıklarını karşılığının verilebilmesi durumunda bir milletin millet olma vasfını sürdürebileceğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama sadece ve sadece bizden sonraki nesiller, onurlu ve özgür şekilde yaşasınlar diye bu değerler adına şehit düşen ecdadımızı unutursak ya da bugün şehit düşen kardeşlerimizi unutursak gelecek nesillere hiçbir şey bırakamayız. En büyük emanet şehitlerimizin bize devrettiği bu mirastır. Orada hiçbir bölge yok, hiçbir etnik mezhebi kimlik yok, her yerden, vatan topraklardan isimler var sadece. Bu da millet olmanın ortak kederini yansıtan en önemli göstergedir. Bugün bizim bir millet olduğumuzu anlamak isteyenler lütfen yurt içindeki ve yurt dışındaki şehitliklere gitsinler. Görecekler ki oradaki her bir vatan toprağında yatan şehitler, eğer dikkatlice kulaklarını o şehitliklere verseler onlara manen hitap edecekler, ‘size bıraktığımız emanete sahip çıkın, yoksa hesap gününde elimiz yakanızdadır’ diyecekler. Onun için bütün hedefimiz, bütün gayretimiz, o şehitlerimizin emanetine sahip çıkmaktır. İşte bu şuurla bir taraftan yurt içindeki şehitliklerimizi ihya ve tamir ederken diğer taraftan yurt içinde, Çanakkale şehitlerimiz başta olmak üzere Sarıkamış şehitlerini ve diğer bütün aziz şehitlerimizi her yıl saygıyla hürmetle anarken, öte taraftan da çok yakın zamanda şehit verdiğimiz kardeşlerimizin yakınlarına sahip çıkmak, bizim için boynumuzun borcu olan şerefli bir görevdir. Sizler en kıymetli varlıklarını bu vatan için toprağa vermiş olan gerçekten her türlü hürmete layık ailelersiniz, şehit yakınlarısınız.”
“Hepinize minnet borçluyuz”
Davutoğlu, gazilerin de da şehitliğin bütün şerefli vasıflarını taşıyan büyük unvanı aldığına işaret ederek, “Bizim şehirlerimiz bile gazi unvanını taşırlar. Gaziantep, gazi unvanı aslında bu idealler için yola çıkan ve o uğurda belki bütün ömrünü değil ama bedenini ortaya koymuş ve bedeninde ciddi anlamda fedakarlık yapmış o aziz gazilerimiz de şehitlerimiz için gösterdiğimiz saygıya aynen layıktır. Hepinize minnet borçluyuz, değerli gazi ve şehit yakınları. Sizler bu onurlu geçmişi ve şehit verdiğiniz yakınlarısınız. Size bıraktığı o mirası hep gelecek nesillere en büyük unvan olarak aktaracaksınız. Hiçbir unvan ondan daha büyük unvan değil. çocuklarınız, çocuklarınızın çocukları, torunlarınız ve torunlarınızın torunları, hep benim dedem şurada şehit düşmüştü diye anacaklar” şeklinde konuştu.
“20 asır geçse biz şehitlerimizi unutmayız”
Anadolu topraklarında geçmişinde şehit olmayan aile olmadığına dikkati çeken Davutoğlu, şöyle dedi:
“Hepimizin ailesinde mutlaka bir şehit şerefi vardır. Şimdi yakın dönemde bu vazifelerini yaparken şehit düşmüş şehitlerimizin yakınları olarak sizler ve gazilerimiz ve gazi yakınlarımız, devletimizin bütün imkanlarıyla yanında olduğumuzu bilmenizi isteriz. Bu çerçevede şehit yakınlarımıza, gazilerimize elimizden geleni yapmaya çaba gösterdik. Bugün böyle bir görevde huzurundayız. 27 Temmuz’da 3 bin 520 şehit yakını iş kurasıyla işe başlamıştı, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olarak bulunduğu törende. Bugün de benim için büyük onur, 2 bin 761 kişi şehit yakını gazi yakını bugün atanacaklar. Özellikle de bir isim, biraz önce de masaya oturduğumda da bir an ismini görünce halini hatırını sorduğum Zeynep Aslanoğlu kardeşimiz, bir örnek olarak zikretmek istiyorum, babası 1993’te şehit olduğunda 8 yaşındaydı. Zeynep ve Zeynep gibi kardeşlerimiz bize en büyük emanettir. İnşallah bugün kendisi bu kurayla iş sahibi olacak ve işe yerleştirilecek. Aradan 20 yıl değil, 20 asır geçse biz şehitlerimizi unutmayız. Allah rahmet eylesin, Allah onların mekanın cennet eylesin.”
Şehit ve gazi yakınlarıyla ilgili birçok iyileştirmeler yapıldığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Vazifeleri nedeniyle hayatını kaybeden kamu görevlilerinin anne babalarına maaş bağlanmasındaki muhtaçlık şartını kaldırdık. Çünkü bu şehitlerimizin ve gazilerimizin bir ölçüde bir ikramıdır onlar adına verilen bir maaştır muhtaçlık şartı kaldırıldı. Ödenen ücretler geçmişten günümüze şartlara her yıl yeniden intibak etti. Harp malüllerimiz 2002 yılında 446 lira alırken şimdi 2 bin 545 lira alıyor. Hak sahibi vatandaşlarımıza aylık 79 milyon Türk Lirası ödeme yapıyoruz ama bunların bunların hiçbirisi şehitlik ve gazilikten gelen o yüce şerefin karşılığı değil tabii ki.”
Bir müjde vermek istediğini söyleyen Davutoğlu, “Şehit yakınlarımıza ve gazilerimize ücretsiz seyahat kartları hazırlandı, inşallah bu ay içerisinde sizlere takdim edilecek. Madem ki sizin yakınlarınız bu vatan için şehit düştüler, madem ki gazilerimiz vatan için bedenlerinden fedakarlık ettiler, bu vatanın her bir yerine ücretsiz seyahat kartıyla seyahat edebilecekler” diye konuştu.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Allah hiçbir aileye yakın acısı getirmesin, hiçbir zaman bizi yeni bir şehit cenazesini taşımak, onun cenaze namazını kılmak gibi zor bir görevi yapmayı bize nasip etmesin, bütün vatandaşlarımıza sağlıklı, uzun ömür nasip eylesin ama dostumuz ve düşmanımız bilsin ki; eğer bir gün şu veya bu gerekçeyle onurumuzu, izzetimizi, şerefimizi korumak gerekirse nasıl şehitlerimiz bir an bile tereddüt etmeden Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, yakın dönemde teröre karşı mücadele ederken vatan topraklarının her bir yerinde canlarını feda etmek konusunda hiçbir tereddüt göstermemişlerse 77 milyonun her bir ferdi de böyle bir fedakarlık gerektiğinde bir saniye dahi tereddüt etmeyecektir. Bu aziz topraklar üzerinde al bayrağımız hür şekilde dalgalandıkça izzetimiz ve şerefimiz de korunmuş olacaktır. Bu izzet için, bu aziz millet için şehit olan o büyük insanların aziz hatırası önünde bir kez daha eğiliyor, hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, onların emanetine sahip çıkma gücünü, kuvvetini bize vermesini de yüce Rabbimizden diliyorum.”
Davutoğlu konuşması sonrasında eşi Sare Davutoğlu ve beraberindekilerle birlikte butona basarak kura çekimini başlattı. Davutoğlu, “Allah hayırlı istihdamlar, hayırlı işler nasip etsin, Kurban Bayramınızı da tebrik ediyorum. İki bayram birden yaparsınız inşallah. Ya Allah Bismillah” diyerek butona bastı.
Kura çekiminin ardından atananların isimlerinin ekrana yansıması üzerine Davutoğlu, bazı isimleri okuyarak törende olup olmadıklarını sordu. Törende olanların sahneye çıkması sonrasında toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.