Gün boyunca çalan telefonlar, başından kalkılamayan bilgisayar ekranları, uğuldayarak çalışan yazıcılar. İş dünyası her geçen gün daha teknik bir hal alıyor. Peki, giderek teknolojiyle iç içe hale gelen ve hızlanan çalışma koşullarının sonuçları neler? Yüksek kan basıncı, mide ülseri veya depresif bozukluklar; bunlar Avrupa’daki iş dünyasında giderek artan oranda görülen rahatsızlıklardan sadece birkaçı. Teknolojik ilerlemeler ve küreselleşme sayesinde, çalışma koşulları daha fazla hareketliliğe, çalışma saatleri de daha büyük esnekliğe imkân sağlıyor. Sonuçta tek geçerli olan, işin verimliliği. İşin ne kadar sürede sonuçlandırıldığı ise giderek önem kaybediyor. Ödemeler de performansa endeksli hale geliyor. Çalışanlara giderek daha fazla, serbest meslek sahibiymiş gibi davranılıyor. Berte lsmann Vakfı adına “Sağlık Monitörü” başlığıyla hazırlanan yeni bir rapor, işte bu koşulların sağlık alanındaki olumsuz etkilerinin giderek arttığını gösteriyor.
Kısırdöngü durdurulmalı
Almanya’da yapılan araştırmada görüşü alınan her üç kişiden biri, işyerinde kendisinden giderek artan beklentilere nasıl karşılık verebileceğini bilmediğini söylüyor. Raporda, işyerinde belirlenen hedefe ulaşıldıktan sonra daha da yüksek hedeflerin saptandığına ve bu kısırdöngü durdurulmadıkça, çalışanların sınırlarının sürekli zorlandığına dikkat çekiliyor. Çalışma koşulları zorlaşırken, işsiz kalma endişesi de etkili oluyor. “İşsiz kalacağıma haftada 40 saat çalışmayı tercih ederim” diyor, Bonn’daki bir fotoğrafçıda çalışan Peter Schiffer ve Almanya’da haftalık çalışma süresinin 40 saate çıkarılması yönünde işverenlerden gelen talebe, zorunlu olduğu takdirde kayıtsız kalamayacağını belirtiyor.
Ruhsal sorunlarda artış
Bertelsmann Vakfı’nın iş dünyasının getirdiği yükü inceleyen raporunda da birçok çalışanın kendi kapasitesini zorladığına ve öncelikli olarak kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalıştığına dikkat çekiliyor. Eskiden geçerli olan erdemlerin ağırlığının günümüzde azaldığına vurgu yapılan raporda, çalışanların kişisel özelliklerine de giderek daha az önem verildiği kaydediliyor. Buna, ulaşılması zor hedefler, bilgi akışındaki tıkanıklıklar ve işletmede sürekli yenilenen çalışma yöntemleri de eklenince, çalışanların üzerindeki yük ve bunun akabinde sağlık sorunları artıyor. İstihdam piyasası araştırmacısı Hartmut Seifert, “Ruhsal sorunlarda bir artış gözlemliyoruz. Stres, zaman baskısı, bunların hepsi giderek daha fazla rol oynuyor. Çalışma saatlerinin uzaması, ama aynı zamanda çalışma organizasyonundaki değişiklikler de bunda etkili oluyor.” diyor.
Stresin faturası 240 milyar
DW’ye göre Kapasitesi zorlanan çalışanların yüz yüze olduğu sorunlar, sadece Almanya’ya özgü değil doğal olarak. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı’nın verilerine göre, çalışma hayatındaki stresin faturası sadece Fransa’da 4 ila 6 milyar euro. İngiltere’de de çalışanların, işyerindeki stresten kaynaklanan ruhsal sorunlar nedeniyle yılda ortalama 24 gün işe gidemedikleri bildiriliyor. Hükümetlerin iş hukuku konusunda çalışanları koruyan birçok kuralı gevşetmeye çalıştığı İtalya ve İspanya’da ise mesleki gerekçeli hastalıkların sayısı artıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) geçen sonbaharda yayınladığı İstihdam Görünüm Raporu ile 23 Avrupa ülkesindeki iş dünyasını, çalışma koşullarının çalışanlara getirdiği fiziksel ve ruhsal yükü mercek altına almıştı. Türkiye, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya ile listenin en altında, Almanya ise 17’nci sırada yer almıştı. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı, genel eğilimin giderlerde en büyük kalem olan personel masraflarını kısmak için çalışan sayısının azaltıldığını, fakat üstesinden gelinmesi gereken iş hacminde bir azalma olmadığını kaydediyor. Çalışma hayatındaki stresin yol açtığı hastalıkların Avrupa’daki işletmelere faturasının 240 milyar euroya yaklaştığını belirten Ajans Direktörü Christa Sedlatschek, konuyu görmezden gelmek gibi bir seçeneklerinin olmadığını söylüyor. Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı tarafından geçen yıl başlatılan ‘Sağlıklı İşyerleri Stresi Yönetir’ kampanyası, işverenleri ve çalışanları iş yerinde stres konusunu birlikte ele almaya çağırıyor.
İşverenler de harekete geçmeye hazırlanıyor
Alman İşverenler Konfederasyonu da çalışanların sağlığının işverenlerin temel çıkarları doğrultusunda olduğu kanısında. Bertelsmann Vakfı’nın hazırladığı ve çalışma koşullarının yolaçtığı sağlık sorunlarının giderek arttığını gösteren raporun ardından, İşverenler Konfederasyonu da, çalışanların çalışma saatleri konusunda daha bilinçli ve sorumlu davranmaya çalışılacağı açıklamasını yaptı.