Kâni Karaca ve Aka Gündüz Kutbay‘ın birlikte yaptıkları meşklerin kayıtları ilk kez Kalan Müzik‘ten 2 CD‘lik bir albüm olarak çıktı.
Klasik Türk musikisinin iki önemli isminin, Kâni Karaca ve Aka Gündüz Kutbay‘ın birlikte yaptıkları meşklerin kayıtları tarihe bir not düşümü gibi. Kalan Müzik tarafından 2 CD‘lik bir albümü çıkan ikilinin "aşk" ve "meşk" albümü güzelliğin, tazeliğin zirve noktasına ulaştırıyor insanı. ‘Meşk‘e Gündüz‘ün 37 ney kaydından oluşan ‘Aşk’ albümü eşlik ediyor. Kendi deyimleriyle, ‘hiçbiri harc-ı âlem olmayan eserler ve makam tarifleri birbirini takip ediyor.’
FİLM GİBİ HAYATLAR
CD‘lerin hikâyeleri ile Kâni Karaca ve Aka Gündüz Kutbay‘ın hayatları da film gibi. Karaca‘nın babası çocuğu olmadığı için ikinci kez evlenmiş. Bu evliliğinden 1930‘da Adana‘da Kâni doğmuş. Üvey annesi kıskanıp ilaçla gözünü kör etmiş. Bir müddet sonra babası ölmüş. Bu kez öz annesi evlenmesine mani olmasın diye diri diri gömmeye kalkmış. Kurtarıp halasına vermişler. Köyün imamından hıfzını tamamlamış sonra da İstanbul‘a gelmiş. Yıl 1950.
Kâni Karaca, Yeraltı Camii Şerifi imamı Üsküdarlı Ali Efendi‘den kıraat dersleri alırken, bir yandan da Sadettin Kaynak‘tan meşk eder. Hafız Sadettin‘in ardından Sadettin Heper‘den ders alır. Müthiş hafızası ile Türk musikisinin arşivi olur. Mükemmel bir enstrüman gibi kullandığı sesiyle en ağır eserleri icra eder.
GECE YARILARI KAYITLARI
Aka Gündüz Kutbay ise 1934‘te Eyüp‘te dünyaya gelmiş. Ortaokulu ikinci sınıfındayken terk edince kundura atölyesine çırak olarak verilmiş. Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Abdülbaki Dede‘nin oğlu Gavsi Baykara‘dan meşke başlamış. Doğan Özeke, Neyzenler Kahvesi isimli hatıralarında o zamanları şöyle anlatıyor: "Onu tanıdığım zaman ufacık, tombul bir oğlandı. Kir pas içindeki ellerini saklamaya çalışırdı ama, vücuduna iki numara büyük gelen o yaralı kürekleri saklaması imkânsızdı. Mansur tutmaya boyu yetmiyordu. Yıllar sonra şah ney vız geldi de davut bile üflediğini gördüm. ‘Hu’ dediği günden itibaren Gavsi Hoca’dan başka kimsenin önünde diz çökmedi. Fakat o herkesten, ama herkesten bir şeyler öğrenen, sormaktan asla sıkılmayan koca yürekli bir insandı."
Kutbay, 1960‘ta İstanbul Radyosu‘na girer. Mevlana ihtifallerinde ‘neyzenbaşılık’ vazifesini üstlenir. Ney üflemede klasik tavrı en mükemmel şekliyle yaşatan Kutbay, pek çok ülkede caz sanatçılarıyla birlikte konserler de verir. Cinuçen Tanrıkorur, onun hakkında "Batı’nın budala bir hayranı, taklitçisi değil, şuurlu bir güzel düşkünü idi; dünyanın ünlü müzik ustalarının Türkiye’ye gelir gelmez onu aramaları bundandı" diyor.
Neye nefes veren bu ‘şuurlu güzel düşkünü‘, son nefesini 1979 yılında bir radyo programında kayıt sırasında verir. Gelelim iki sanat âşığının ‘meşk’ hikâyelerine. Sadettin Heper, yaşlanıp takatten düşünce Kâni Karaca, bizzat onun desteğiyle meşke Aka Gündüz Kutbay‘la devam eder. Heper‘in verdiği notalardan istifade ile Kutbay pek çok eseri Harbiye’deki evinde Kâni Hoca‘ya geçer. Kutbay, bir yurtdışı konserinden gelirken getirdiği AKAI marka teybiyle gece yarılarına kadar süren meşklerin bir kısmını kaydeder. Böylece bugün çok az musikişinasın bildiği bazı makamların çok değerli örnekleri ilk kez kayda geçmiş olur.