Doğu Yücel
1997’de yayınladıkları “Tuzlabuz” yıllar içinde kült mertebesine yükselen bir albüm olmuştu. Bana Ugly Kid Joe’yı anımsatan ‘Bütün Bunlar Düş’ klibi ve tam bir bekâr evi şarkısı olan ‘Bira ve Kahve’ bir rock neslinin en çok mırıldandığı şarkılardandı. Grizu bu ilk albümden bir süre sonra kayıplara karıştı. Derken 2009’un sonlarında “Gri” isimli ikinci albümleri çıktı aniden. Bu geri dönüş albümü büyük bir ilgi uyandırmadı ama müzikalitesi ve 90’lar Türkçe rock hissiyatıyla bazı dikkatli kulaklardan kaçmadı.
Şimdi Grizu arayı hiç açmadan ikinci baharının ikinci meyvesi “Bir Kez Yaşarsın” ile karşımızda. Grup ikinci ve üçüncü albüm arasında kadrosunda değişikliğe gitti. Şu anki kadro vokalist Emre Akdeniz, davulcu Meriç Memikoğlu, klavyeci Mert Topel, gitarist Mesut Uğurel ve basgitarist Cemre Kabaş’tan mürekkep. Grubun sıra dışı vokalisti Emre Akdeniz sorularımı yanıtladı.
10 yıllık uzun bir ara verdikten sonra geçen sene ‘Gri’ ile dönmüştünüz. Hiç arayı açmadan bir yeni albüm daha yayınladınız… Üretkenliğinizdeki bu ivmeyi nasıl açıklıyorsunuz?
‘Gri’ albümü Grizu için kırılma noktası olmuştur, zira kayıtlar esnasında Mert Topel’le tanışmış olduk. Enerjimizi birleştirerek kısa sürede üçüncü albümü tamamladık. Bundan sonrası artık olması gerektiği şekilde devam edecek. Grizu’yu baştan ele aldık ve yapılandırdık. Bu şekilde müziğin niteliğinin de çok yükseldiğini düşünüyorum.
Grizu dendiğinde hala birçok insanın aklına ‘Tuzla Buz’ albümü ve o albümden çıkan ‘Bira ve Kahve’, ‘Bütün Bunlar Düş’ gibi şarkılar geliyor. Kısa aralıklarla iki iyi albüm yayınlamış bir grup olarak bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
Bırakın rahatsız olmayı, seyircimizin bizi böylesine sahiplenmesinden aksine çok memnunuz. ‘Tuzlabuz’ ve ‘Bira ve Kahve’nin yeri bizim için de özel ama ‘Bir kez Yaşarsın’ın da zamanla Grizu klasiklerine gireceğinden hiç şüpheniz olmasın.
Eski Grizu ile yeni Grizu arasında müzik ve karakter anlamında nasıl bir fark görüyorsunuz?
Parçaları tek tek ele almayı tercih ettik bu sefer. Her parçanın yapısı ve duygusu neyi gerektiriyorsa o yoldan gittik, bu yüzden ‘Babamın Oğlu’ gibi kuzey sound’lu bir parçanın yanında ‘Kırmızı Donlar’ gibi reggae tadında parçalar da olabildi. Bu açıdan ‘Gri’ albümünden farklılaşırken, ‘Tuzlabuz’daki gibi farklı tarzlarda parçalar üretmiş olduk.
90’lar ile 2000’lerin Türkçe rock sahnesini kıyasladığınızda nasıl sonuçlara varıyorsunuz?
Arabesk nağmelerin değil ama; arabesk tavrın rock’ın protest doğasına zarar verdiğini düşünüyoruz. Mükemmel soundlar olmasa da 90’ların daha rock’n roll olduğu tartışılmaz.
Klip şarkısı ‘Uçan Memeli’deki ‘aşk ve nefret’ durumunu saymazsak albümde hiç “aşk meşk” şarkısı yok. Oysa günümüzde icra edilen Türkçe Rock’ın en belli başlı temalarından biri aşk ve aşk acısı…
Grizu’nun farkı burada! Yaşanmamış aşka ticaret adına parça yazmıyoruz. Bahsettiğin ‘Uçan Memeli’ de gerçek bir hikâyedir ve buna rağmen ‘ağlayarock’ parçası değildir.
Türkçe rock’ın tam da politikleşmesi gerektiği bir dönemde apolitize olduğunu düşünüyor musunuz?
Her dönemde iktidara alkış tutan belli isimlerin yanında, ‘evetçi’ olmaya ‘ikna’ edilmiş starlar, aforoz edilen kalemler ve tiyatrocuların yanında, küçücük bir pazarda ayakta kalma savaşı veren rockçı’lardan sert bir politik duruş beklemek çok gerçekçi değil. Bununla birlikte Grizu, on beş yıldır yaptığı gibi ‘Kan ve Para’ , ‘Tek Rüya’ , ‘Kırmızı Donlar’ gibi muhalif parçalar yazmaya devam edecek.
Türkiye’de son zamanlarda olup bitenlerden en çok tepesinizi attıran ne oldu?
Ne olmadı ki! En başta sanata ve insana saygısızlık. Bunun ötesinde ne yapılsa anlamı kalmıyor zaten. Son sınav skandallarında milyonlarca insanın kaderiyle oynanması da bizi derinden üzdü.
Radikal Gazetesi