Gündeminde hiç şarkı söylemek yokken çıkardığı albümle çok satanlar arasına giren Mustafa Ceceli’nin şarkı söylediğini annesi televizyondan öğrenmiş.
Albümünde sekiz Sezen Aksu parçası yer almasına "Onun bana güveninden minnet duyarım sadece. Şarkıların hakkını verebilmiş miyim ona bakmak lazım." diyen Ceceli, duygusunu taşımadığı ve hissetmediği hiçbir şarkıyı seslendirmediğini kaydediyor. Zaman gazetesinden H. Salih Zengin, Mustafa Ceceli’yle konuştu…
Çocukluğunuzdan bu yana uykusuzluk problemi çeken biri misiniz?
Hiç çekmedim.
Ama ninni dinlerken ritim tutuyormuşsunuz?
(Gülüşmeler) Evet ya çocukken öyleydi. Söylerken eşlik ediyormuşum. Çok küçükken annemin müziğe olan yatkınlığımı keşfetmesi bu. Hareketli bir çocukmuşum, çok da yaramazmışım. Normal bebeklere göre daha az uyurmuşum. Çok şarkı söylemezdim ama, şarkıcılık zaten son iki senedir farkında olduğum hadise. Enstrümanlara ilgili duyduğum için evdeki çanak, çömlek ne varsa elime de örgü şişlerini alıp davul yapıyordum. (Gülüşmeler) Altı yaşında enstrümana yönlendirelim diye düşünmüşler. Ben müziği ve enstrümanların birbiriyle uyumundan çıkan sonucu seviyorum.
Doğuştan gelen bir yetenek mi müzik, sonradan kazanılan bir şey mi?
Doğuştan olduğuna inanıyorum. Programımızda ne varsa biz onu yaşıyoruz. Elbette üzerine düşmezseniz bu körelebilir de.
Eee bu hiperaktif çocukluktan efendi, ağırbaşlı Mustafa Ceceli’ye geçiş nasıl oldu? İmaj mı bu?
Olduğum gibiyim aslında. Hiperaktifliği 20 yaşında bırakıyorsunuz ve azalarak devam ediyor. Küçükken saç fırçalarını mikrofon yapmadım aynanın karşısında, ama benimkisi bazı olayların kesişmesiyle ilgili. Sakin olmaya çalışan biriyim ve bu yaptığım müziğe de yansıyor. Duygusal şarkılar yanında hareketli şarkılar da var. O yüzden yaşantımı yansıtıyor, buna imaj demek çok zor.
Üzerinize yakıştırılan ‘romantik prens’ elbisesinden memnun musunuz?
O elbise kendiliğinden geldi. Ben bunu asla kendime diyemem. Bu noktada dinleyicilerin şarkılardan ve kliplerden çıkardıkları sonuç bu.
Sürekli takım elbiseli görüyoruz sizi, müsamere çocukları gibi?
Müsamerede takım elbise giyen çocuk görmedim ben hiç. Görürseniz bana da söyleyin. (Gülüşmeler) Seviyorum takım elbiseyi. İnsanlar en rahat hissettikleri şeyi giyerler. Bu konsepte ve şarkıya bağlı ama sahnede de rahat ediyorum. Konserlere gelen dinleyiciler bilirler ki konser sonuna kadar takım elbise ile kalmıyorum.
Solistlikten memnun musunuz?
İlk düzenlememi Kenan Doğulu’ya yaptım ve pek çok şarkıcı ile çalışma fırsatı buldum. Sezen Aksu’ya uzanan bir yolculuğum oldu. Albümlerde vokalistlik ya da geri vokal yapıyordum, pek çok aranjör vokal yapar zaten. Sesimin farkındayım ama solist anlamında değil. Yorumcu olmak farklı bir şey çünkü. Sezen Aksu’ya eşlik ederken de vokal yapıyordum. Sezen Aksu’nun bestelerinin ilk hallerini seslendirecektim, demo olarak. Ben demo olarak ‘Unutamam’ı söylemiştim. Prodüksiyon firması Sezen Hanım’ı arayıp ‘Bu şarkıyı istiyoruz ama şarkıcısıyla birlikte istiyoruz’ deyince bizim macera başladı. (Gülüşmeler) İlk başta kararsız kaldım, arkasının gelebileceğini düşündüm. Açıkçası bu kadar ileriye gideceğini düşünmemiştim. Bir anı olsun diye baktım. Sonuçta hayat benim önüme nasıl bir yol getirirse ben o yoldan yürürüm. Kesin sınırlarım, pişmanlıklarım yoktur.
Bazıları kendi sesini beğenmez, siz beğenir misiniz?
İlk başta alışamadım sesime. Herkes kendi sesini dinlediğinde yadırgar, ama karşı taraf güzel der. Dinlerken rahatsız olmadım.
Kardeşiniz Sinan da müzik işine el attı. Ceceli Müzik AŞ mi kuruluyor?
Valla belli olmaz ki! (Gülüşmeler) Çok büyük bir aile olma yolunda ilerliyoruz. Her gün şarkılarımızı bizlerle beraber söyleyen birileri katılıyor aramıza.
Nasıl bir his, kaydettiğiniz bir şarkıyı binlerce insanın söylemesi?
Çok mutlu oluyorsunuz ve ‘iyi ki yapmışım’ diyorsunuz.
Ankara’dan ayrılıp İstanbul’a gelmek nasıl bir duygu?
Ara sıra gittiğimde çocukluğumu geçirdiğim yerleri geziyorum. Ankara’da yaşayanlar başka yerde yaşayamaz, ama ben her yerde yaşarım. Benim çok sınırlarım yok, sınır koymam ki bir şeye. Şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapmak gerekiyor.
Aranjör olarak girdiğiniz müzik piyasasında çok kısa sürede parladınız ya da şarkıları parlattınız. Elinizde sihirli bir çubuk mu var?
Bu bir takım oyunu olduğu için herkesin payı var bunda. Düzenleme yaparken de nasıl hissedersem öyle yapıyorum. Herkesin fikrine açık biriyim. Benim yaptığım bunları harmanlamak. Biz duygu üretiyoruz, yaptığımız iş bu. Sonuçta forvete de bir yerden pas çıkması gerekiyor. O asisti yapan biri olacak ki gol olsun. Ben hissettiğimi yapıyorum. ‘Bu şarkının hakkını veremeyeceğim, tam olarak bu şarkıyı hissedemedim’ derim. Dinleyip de kabul etmediğim ama başka aranjörün yapıp da patladığı çok fazla örnek var. Herkes kendi hissettiğini yapmalı.
İlk albümünüzde 8 Sezen Aksu parçası var. Bazıları Sezen Aksu’nun ismi altında ezildiğinizi söyleyebilir, bazıları da müziğe bu kadar yüksek seviyeden başladığınız için sizi takdir edebilir. Sizdeki duygu ne?
5,5 yıllık bir mazimiz var Sezen Aksu ile. Zaten aileden biriyim. Albüm nedir? 12 şarkının bir araya gelmesi mi? Albüm dinleme alışkanlığımızı maalesef yitiriyoruz, sakin kafa ile dinlemeye fırsatımız olmuyor. Ama albümler bir şeyi anlatırlar aslında. Fotoğrafları bile albümlerken belli bir tarihe göre düzenlersiniz. Müzik albümü de böyledir. Bu albümümü bu kadar senedir yanında olduğum bir kişinin parçalarına ayırdım, 15 tane de olabilirdi bu. Bana güveninden minnet duyarım sadece, şanslıyım. O şarkıların hakkını verebilmiş miyim ona bakmak lazım. Ben Sezen Aksu’nun çok sevdiğim şarkılarını seslendirdim. Bir sürü şarkıya klip çekmek istiyorum, çünkü şarkılar daha geniş kitleye yayılıyor. Klip çekmemek şarkıya haksızlık olur gibi geliyor. Yaptığım her şey avantajdır benim için. Kendi bestem bir tane bile yok albümde, ‘Beste yapamıyor musun?’ diye soruyorlar bir de. Aranjörler zaten bestecidir. Şarkıcılık hiç planımda yoktu. Önemli olan yolu takip etmek. Hayatımda bundan sonra da farklı planlarım olacak.