Röportaj: Selim Sebilci
Halk müziği alanındaki icracılığının yanı sıra çeşitli korolarda çalışan ve birçok sanatçıya bağlamasıyla birlikte eşlik eden bağlama icracısı, derlemeci ve besteci İhsan Eş, doğup büyüdüğü coğrafya olan Karadeniz’in günümüzde derlenmemiş, icra edilmemiş eserlerini derleyip çalışmalarını evinde kurmuş olduğu stüdyoda sürdürüyor.
Sanatçı ‘İhsan Eş‘in, prodüktörlüğünü kendisinin yaptığı ilk solo albümü olan "Espira", üç buçuk yıl süren yoğun çalışma sürecinin sonunda, kendi kurmuş olduğu ev stüdyosu ile birçok farklı stüdyoda kaydedildi. Abdurrahman Tarikçi (Aranjör – Bas Gitar), Fuat Saka (12 Telli Gitar – "Espira Eserinde"), İlknur Yakupoğlu (Vokal – "Ormanın Arasında"), Erdem Sökmen (Klasik Gitar), Umut Ayvaz (Karadeniz Kemençesi) ve Gündem Yaylı Grubu gibi önemli sanatçıların ve grupların da eşlik ettiği albümde yorumlanan eserlerde, özellikle "profesyonel" ses sanatçılarının vokalleri yer almıyor. Bunun yerine, eserlerin doğallığını yitirmemesi için bölgenin dili ve şivesini en iyi kullandığı düşünülen, aile fertlerinin de içinde yer aldığı ve geleneği koruduğuna inanılan vokaller duyuluyor.
"Espira" albümü, günümüz modern müziği esas alınarak folklorik değerlerle desteklenen bir çalışma. Albümde, hiçbir ön yargı gözetmeden, yüzyıllardır yaşanan ve bugün hala yaşanmakta olan bir kültür, etimolojik değerleri korunarak, müziğin birleştirici özelliği yansıtılmaya çaba gösterilerek sunuluyor.
İhsan Eş ile Kalan Müzik’ten çıkan ilk albümü Espira üzerine ve müziğimiz üzerine bir söyleşi yaptık.
Öncelikle, sitemizin okurları için kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Babamın 1960’lı yıllarda Almanya’ya giden ilk işçilerinden olması nedeniyle 1971 yılında Almanya-Köln şehrinde doğdum. Öğretim hayatımın bir bölümü Türkiye’de bir bölümü Almanya’da geçti. Müziğe çok küçük yaşlarda mandolin ile başlayıp, bağlamayla devam ettim. Birçok koroya ve sanatçılara bağlama çalarak eşlik etmeye çalıştım. THM araştırmaları, arşiv çalışmaları, kendi albümüm olmak üzere diğer sanatçı dostlarımın albüm çalışmalarını yürütmekteyim. Keza Ankara’da evimin zemin katında kurduğum stüdyoda Müzik Yönetmenliğine devam etmekteyim…
Espira, ilk solo albümünüz… Albümün adından başlayalım, ne demek Espira? Neden diğer parça isimleri değil de Espira’yı seçtiniz albüm ismi olarak?
Yaklaşık 3.5 yıldır süren albüm çalışması esnasında ve repertuar belli olduktan sonra albüm isminin ne olacağını çok düşündük. Albümde bir ilk olan Uzungöl türküleri ağırlıkta olduğu için, bu eserler arasında seçim yapma gereği duyduk. Albümde bulunan eserler arasında ESPİRA kulağa hoş geldiği için bir çok dostumuza üç isim danıştığımızda bu eserin ismine işaret ediliyordu. Espira’nın anlamı (Tarlaya ekilen tohum. Sıfat hali, ekim yapmak yani Ekmek manasını alır). Uzungöl’de tarlalarımızda genellikle mısır tohumu ekildiğinden bir anlamda mısır tohumu ekme anlamına da gelmektedir…
Albümde bilinen Karadeniz türkülerinin yanı sıra pek bilmediğimiz parçalar da var. Bunları derlemenin belirli bir zorluğu var mı?
Derleme yapmak çok ciddi ve meşakkatli iştir. Ancak benim zorlandığımı söylemem çok doğru olmaz! Çünkü gençlik yıllarımda (16-25 yaş arası) Uzungöl, yaylalar ve dağlarında bağlama ile dolaşırken aynı yıllarda yörede yaşayan arkadaşlarımla birlikte horonla birlikte icra ettiğimiz geleneksel türküler hafızamıza kazınmıştı. Bu eserlerin yüzyıllar boyunca halk tarafından söylenmiş ve genel formuna girip bugünkü haliyle şekillenmiştir. Yöremizdeki bu eserler folklorik unsurlar olarak vardı. Ancak okunan ya da kayıt altına alınmış ezgiler değildi. Bu eserlerin kaybolma veya orijininden uzaklaşması kaygısı ile eskiden okunan ve horon yapılan ezgileri tekrar dinamik tutmak amacı ile gelecek kuşaklara taşıma gereği duydum. Özet olarak kültürel hizmet amacı güden bir çalışma olmuştur.
Bir de albümde kullandığınız vokalistler var. Birçoğu profesyonel değilmiş. Aile bireylerinizi, Karadeniz insanını, köylüsünü kısacası halkın sesini kullandınız. Sizi bu tercihe iten sebepler neler?
Bu tercih benim açımdan çok önemliydi. Çünkü yörenin dilini ve diyalektiğini en iyi bilen en yakınımda duran insanlar olan ailemin fertlerinden oluşmaktaydı. Kayıt stüdyosu köyümde olsaydı, vokalleri kendi aile fertlerimden veya eseri en iyi yorumlayan köylülerimden seçerdim. Çok otantik bir çalışma için yerinde kayıt yapma tekniğiyle bir çalışma yapmayı da düşünüyorum. Bu kayıtlar sade ses kayıtları veya bir kaç enstruman eşliğinde, bir anlamda arşiv çalışması niteliğinde olacaktır.
Kemençenin yanında gitar ve bas gibi modern çalgılar ve ritimler var. Geleneksel olanla modern olanı birleştirme çabası mı bu?
THM ‘de otantik yapıyı bozmadan yani solo olan enstrümanlar otantik kaldığı sürece alt yapıda kullanılan enstrümanları seçmek sizin tercihlerinize kalmıştır. Örnek vermek gerekirse; alt yapı bir inşaatın temellerinin atıldığı demir çimentosuna benzer kalite olgusunu, binayı veya müziği yapan kişi belirler. Elbette evrensel boyutta düşündüğümüzde alt yapıdaki enstrümanların batı müziğinin enstrümanı olmasının, müzik kalitesini daha fazla artırdığı kesindir.
Örnek vermek gerekirse, eskiden TRT’de radyoda bas bağlama kullanılırdı. Ancak değişen teknoloji ile beraber bas gitarın tınısı ve çalışı daha güzel olan, bas bağlama yerine bas gitar tercih edilerek hala bu enstrüman kullanılmaktadır. Bu tercihler THM‘nin bozulmasına yol açmadı. Aksine güzelleştirdiğine inanıyorum. Elbette ana ve solo enstrümanlar yöre tavırlarını değiştirmeden bölgede var olduğu gibi kullanılması şartı vardır. Bu hassasiyetlere dikkat edildiği takdirde eserlerin doğallığının bozulmuş olacağı kanısında değilim.
Gelenekselle moderni birleştirmek aslında birçok problemi de yanında getirebiliyor. Mesela türkülerin orijinallerin kaybolması ya da orijinalinin dinlenilmemesi gibi… Bu albümde, bu bağlamda nelere dikkat ettiniz?
Doğal ortamda yetişip büyüyen bir ağaç düşünün. Zamanla, rüzgarın etkisi, yağmur ve kar yağışı ile doğa kendiliğinden kuruyan dalları budayıp daha düzgün bir ağaç haline getirir. Bizim yaptığımız da tam da burada başlar. Doğal olaylarla temizlenmeyen kuruyan dalları almak, sulamak ve ağacın sağlıklı büyümesini sağlamaktan farklı bir şey değil. Albümde en fazla dikkat ettiğimiz unsur; otantik enstrüman olarak kullandığımız kemençe, tulum, kaval, vokaller ve geri vokallerin aslına uygun bir biçimde çalınması ve okunmasını sağlamaktır…
Albümde on üç parça var. Parçaları seçerken neye dikkat ettiniz?
Eserleri seçerken yörede kullanılan müziklerin folklorik değerlerle desteklenmesi önemliydi bizim için. Öyle de olduğunu düşünüyorum. Örneğin Düz, Espira, Romiko, Oy değirmen, Kız gibi yoktur ve Yedi, On yedi gibi eserler yörede sadece türkü olarak söylenmemektedir. Ayrıca bu tınılar eşliğinde sallama, atlama, düz, hoş bilezik ve sol geri gibi horonlar yapılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında arşivlik bir çalışma ürünü olduğu göze çarpar.
Eski şarkı ve türküleri geniş halk kitlelerine dinletmek için parçanın formu, ahengi ve bestesi ile oynanıyor, tabiri diğerle aranje adı altında melez bir şarkı/türkü çıkartılıyor. Son yıllarda kendine has bir havası ve ezgisi olan Karadeniz müziğinde bu özellikle yapılıyor. Bu duruma ne diyorsunuz?
Karadeniz albümü yapmamın en önemli nedenlerinden biri de bu bozulmanın Karadenizli olarak bize olumsuz yansımasıdır. Coğrafyamızın türkülerini, ait olduğu bölgenin şive ve tavırlarını icra etmenin zorluğu ve sorumluluğu içinde THM ile ilgilenen biri olarak bağlama ile çalıp söylemeye çalışıyorum. Bununla beraber kendi sesime, karakterime ve yorumuma yakıştırdığım türküleri seçerek yorumlamaya gayret gösteriyorum. Karadeniz yöresini albümleştirme fikri, yöremizde otantik türküleri bozma ya da benim adlandırdığım (Karabesk) yani Karadeniz müziğini arabeskleştirme olgularından uzak durma fikri etkili olmuştur.
Günümüzde; ”Bu gece acıklı bir beste yapayım…” diye uykuya dalarak siparişle besteler yapmak marifet olmuştur! Maalesef, otantik eserlerimizi bozmanın sanat sayıldığı, yanık sesler eşliğinde feryad-ı figan içerikli yanlış aksan ve şive ile söylenen, sözler yapan arabesk formundaki eserleri icra eden birçok kişiyi uydu yayını yapan kanallardan bolca seyretmekteyiz. Gerçek Karadeniz müziğini insanlar duymamış, dinlememiş ve bilmemiş olabilirler. Bu tür çalışmaları dinleyenler, gerçek Karadeniz müziğinin bu olduğunu düşünmektedir. Bu durum, hem otantik müzik yapmaya çalışan az sayıdaki insanı, hem de yöreyi iyi bilen sanatsever halkımızı derinden üzmektedir. Bunun sonucu olarak Karadeniz müziği, dış eksende olumsuz tanıtılmış olmaktadır. Umarım bu tür müziklerin popülaritesi azalır ve halkımız gerçek Karadeniz müziklerini dinlemiş olur.
Bağlama çalıyorsunuz. Birçok sanatçının albümünde de bağlama çaldınız. Karadeniz denilince akla ilk elden kemençe geliyor. Neden bağlamayı seçtiniz?
Bağlama, sadece benim çalışmalarımda değil aynı zamanda Anadolumuzun da ana enstrümanıdır. Hemen hemen her yöreye hitap eden tek enstrümandır. Aslında ilk önce şunu açıklamalıyım. Karadeniz’de sadece kemençe dinlenmiyor. THM, deyişler, zeybekler, baraklar, sürmeliler vs. kısaca her yöreyi halkımız sanki o yörendenmiş gibi dinlemektedir. İddia ediyorum Trabzon’da arabaların ya da evlerin içerisindeki albümleri araştırırsak, farklı bölgelerin otantik ezgilerinin (THM-TSM) albümleri çoğunluktadır. Ben de uzun yıllar Trabzon’da yaşayan biri olarak yukarıda bahsettiğim gibi Anadolu’nun tüm ezgilerini arkadaşlarımla birlikte icra etmeye çalıştım. Bu süre içinde belki de en az çalıp söylediğimiz eserler Karadeniz yöresindendir.
Yeni albüm hazırlıkları var mı, yeni projeleriniz nelerdir?
Şu anda stüdyom da başka sanatçı dostlarımın albümlerini yapmakla meşgulüm. Ancak zaman bulduğum sıralarda kendi albümümün yeni eserlerine çalışıyorum. Yaklaşık 8 tane eserin bittiğini söyleyebilirim. Bu eserleri toparlamak ve birkaç eser takviye ederek ikinci albümümü piyasaya çıkarmayı düşünüyorum.
Sitenizin değerli okurlarına sevgilerimi sunuyor, bol müzikli günler diliyorum…