Portland, Oregon asıllı bu folk-rock grubu, kulağınıza çok otantik gelebilecek acayip güzel melodiler üzerine yazdığı harika sözlerle, ortaya ölümsüz eserler çıkarmakta. Bir “The Decemberists” albümünü dinlerken sanki Colin Meloy abinizin o benzersiz sesinden masallar dinliyor gibi hissediyorsunuz.
2011 albümleri klasörümün başlangıcını yapan “The King Is Dead”, The Decemberists’in yenilikçi ve mükemmeliyetçi karakterinin devamını sağlamış. Eski çalışmaların aksine bu sefer şarkı sözleri ve vokaller değil, country ve bluegrass öğeler daha çok öne çıkıyor bu albümde. Baştan sonra özenle aranje edilmiş mızıka, akordiyon ve banjo sesleri, şarkı sözleriyle birleşince insana sanki Alabama’da bir tahıl ambarında bourbon içen çiftçi gençlerle birlikte bir bahar eğlencesine katıldığınız hissini veriyor.
Albümün süprizi REM’in gitaristi Peter Buck’ın üç şarkıya verdiği müzikal destek. Calamity Song’da artık REM’in imzası olmuş o gitar tonunu duyduğunuzda zaten sizde anlayacaksınız. Albümdeki diğer konuk, Nashville kökenli bluegrass sanatçısı Gillian Welch, albümün giriş ve çıkış şarkılarına gerçekten lezzet katmış.
*Folk, country, R&B ve rock and roll gibi birbiriyle etkileşim içerisindeki Amerikan geleneksel müziklerinin sentezlenmesiyle ortaya çıkan bu müzik türüne “Americana” deniyormuş, ben de yeni öğrendim.
*Özellikle mızıka severleri fazlasıyla mutlu edecek bir albüm.
*Benim en favori şarkılarım ilk başta Don’t Carry It All ve Down By The Water’dı fakat şimdilerde Rox In The Box ve All Arise!’a takılıyor kulağım.
*Albüm çıktığı anda Billboard 200 listesinde 1 numaraya yerleşip 2 hafta boyunca orada kalmış. An itibariyle, hala daha Amerika’da en çok satılan albümlerden biri.
*The Decemberists’in tarz ve hikaye keşifleri daha uzun yıllar kendini dinletecek gibi görünüyor.
*Grupla ilk defa tanışanlara “5 Songs EP”, “Her Majesty” ve “Picaresque” albümlerini dinlemelerini önerebilirim.
*Birde İstanbul’u anlattıkları “Constantinople” isimli şarkıları var “Picaresqueties EP”’lerinde.