Ayça Örer’in röportajı
‘Şapır Şupur’ şarkısıyla çıktığında fazla ömür biçilmeyen İsmail YK dört albüm yaptı, ‘Şapır Şupur’a, ‘Bas Gaza’, ‘Bomba Bomba Nokta Com’, ‘Allah Belanı Versin’i ekledi. Yeni albümü ‘Psikopat’ta da kural bozulmuyor.
Bu albümde çıkış için hareketli bir parça seçmemişsiniz…
Önceki albümlerden farklı oldu. ‘Sana Ne’ isimli parçaya çektik ilk klibi. Büyük bir değişiklik oldu. Çok beğenildi, albümde en çok sevilen şarkı bu oldu. Çıkış şarkısı olabileceğini düşündüm. Yaz dönemi “Hareketli daha mı iyi olur” diye düşündük ama aşkın mevsimi yoktur. Aşk her zaman kalptedir.
Sizi hep hareketli ve sözleriyle dikkat çeken şarkılarla tanıdık ama…
Hareketli şarkılar da var. Mesela ‘Allah Kimseyi Benim Gibi Yârsız Bırakmasın’. Bu şarkı beni anlatıyor. Uzun süredir kız arkadaşım olmadı, en son çıktığım kızı seviyordum ama belirli nedenlerle olmadı. Terk edilme olayı da değildi ama yürütemedik. Ailemi bile göremiyorum uzun zamandır. Müziğe adapte olmak güzel ama yârsız kalmak zor. Bu şarkı benimle aynı kaderi paylaşan insanlara ettiğim bir duadır. Allah kimseyi benim gibi yârsız bırakmasın.
Aşkı anlatmak için seçtiğiniz kelimeler -şapır şupur gibi- belki kızların gözünü korkutuyordur?
O şarkılar benimle birebir aynı değil. Bir şarkımda “Allah belanı versin” derim, bir şarkımda “Mutluluklar senin olsun.” Bütün şarkılarım farklı karakterleri anlatıyor. Bir film gibi bu. Bir korkak rolünü oynuyorsunuz, bir delikanlı rolünü. Kimseyi korkuttuğumu düşünmüyorum o yüzden.
2004’ten beri İsmail YK tarzının devam edip etmeyeceği konuşuluyordu, 2011 geldi, hâlâ varsınız…
İlk ve ikinci albüm çok başarılı oldu. Hayran kitlem oluştu. Bizi seven kitlemizle birebir olduk. Yaptığımız şeylerin başarılı ve güzel olduğunu anladık. Bu yüzden tarzımı hiç değiştirmek istemedim, sadece geliştirdim. 2004’ten bu yana o yüzden hiçbir değişim yok. Sadece gelişim var.
Nasıl bir gelişim?
Zamana uygun, farklı şeyler. İlk albümde ‘Şapır Şupur’ çok standart bir şarkıydı. Hakikatleri anlattığım için eleştirildim. Bazı insanlar doğruları söyledikleri için dokuz köyden kovulur…
Hakikati anlatmanın başka yöntemleri yok mu?
Şimdi ‘Şapır şupur’ nakarat bölümü. Onda bir felsefe arayamazsınız. Şarkının nakaratı 14-15 kelimeden oluşuyor. Ama şarkının bütünü 400 kelime. Bütünü dinlemeden algılarsak o da dinleyici tarafından bir eksikliktir. Benim şarkımı komple dinleyip algılayanlar daha iyi anlıyorlar. ‘Allah Belanı Versin’ bambaşka bir şeydi. Altyapı rock, üstyapı bambaşka bir şey. Ama İsmail YK’nin tarzı standart dışı. Sonra ‘Bas Gaza’, sonra ‘Facebook’. Benim ruh halimle yazdığım bir şarkı ama beni ifade eden bir şarkı değil.
Şarkılarınıza nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Hayranlarımın çoğu slow şarkılarımı seviyor. Diğer hareketli şarkılarım vesilesiyle gündeme cuk diye oturuyor bu albüm. Bu tarafı da var. Müzik sadece bir hobi değil. Hem sevdiğiniz bir iş, aynı zamanda ticaret. Şarkılarımı yazıyorum, severek yazıyorum ondan sonra düşünüyorum, gündeme hangi şarkı gelebilir diye. Albümün tutması da önemli.
Kadıncı feministler…
Sizin popülerliğiniz pek başka sanatçılar gibi değil. İsmail YK bebekleri bile yapıldı…
Halkın içinde biri olduğum için herhalde. Bilmiyorum ki. Beklenmedik şeyler de oluyor. Bakıyorsunuz ki güzel şeyler olmuş. İlk çıktığımda ‘Güzel olmuş’ diyenler de oldu, ‘Senden bir şey olmaz’ diyenler de. Benimkisi serbest müziktir. Hem R&B var, hem pop var, hem arabesk var, hem reggea var, hem ideolojik şarkılar var. O yüzden belli bir tarz albüm yapmıyorum.
Sizin bir ayağınız da Almanya’da. Türkiye Almanya’da yaşayan vatandaşlar ve onların kültürüyle 90’larda tanıştı.
Biz orada ekstralara çok giderdik. Belli mıntıkada çok tanınırdık. Partilere, diskolara çok giderdik. Her forma göre müzik yapardık. Her kitleye hitap ederdik. Bizden bir albüm istediler. Biz de çok yönlü bir albüm çıkardık. Bu albüm Almanya’da çok tuttu. Almanya’da tutan albümümüz üzerine Türkiye’de bir albüm hazırladık. Benim de orada bir şarkım vardı. Yabancı dinleyici kitlemiz de çoktu. Ama Türkiye nihai hedefti. İlk albümü burada 1996’da yaptık.
Kliplerinizde kadınların yer alma biçimini feministler çok eleştiriyor, şarkı sözlerinizin Türkçeyi bozduğu kanısı da var…
Feministler kadıncı değil mi? Halk dili diye bir şey vardır. Bazı filmler halk dilinden oluşur, bazı filmler yüksek Türkçedir. Ama bunların gerçek hayatla bağı çok fazla olmuyor. Halk diliyle yapılanlar daha çok tutuyor. Benim şarkılar ilk başta alternatif müzik diye algılandı. İnsanlar hiç duymadıkları bir şeyi duydular. ‘Allah Belanı Versin’ şarkısında olduğu gibi.
Evet, mesela insanlar o şarkıda ‘İnsan sevdiğine böyle bela okur mu’ diye eleştirdiler. Hatta arabeskin raconuna uymaz tartışmaları oldu.
Bela okunuyor. Okuyan insanlar çok var. Filmlerde de var. Film izlerken biri “Allah belanı versin” dediği zaman kimse, “Şu adamı durdurun” demiyor. Şarkılarda alışık değil insanlar. O alışkanlığı kırmak istedim. Bunu bazı rock grupları devam ettirdi. Ben okuduktan sonra herkes rahatlıkla okuyabiliyor.
İnsanlar sizi kabul etti mi yani?
İlk albümde halkın takdirini gördüm. Tabii kabul etmeyenler vardı. Havası söner diye düşünüyorlardı. Birkaç programda benim şansa çıkmış bir müzisyen olmadığımı, 5 yaşından beri bu işin içinde olduğumu, nota bildiğimi gördüler ve kabul ettiler. Bazı insanların itiraf ettiğini duydum, ‘İsmail YK’yı böyle bilmiyorduk’ dediler. Bu her sanatçı için geçerli bu. Bir sanatçıyı antipatik buluyorsanız ne yapsanız olmaz. Dünya starı Madonna’yı da eleştirenler var.
Radikal Gazetesi