“Bir yerde problem varsa müthiş fırsatlar da vardır” diyen Veysel Berk’in kurucusu olduğu “evebirilazım.com”, kendilerinden hizmet alan ev sahiplerini sigorta bürokrasisinden; ülkeyi de geniş ölçekli bir kayıtsız ekonomiden kurtaracak gibi görünüyor.
Habertürk’ün haberine göre 1980 doğumlu genç bir bilim insanı Veysel Berk… Bir girişimci. Ailesi Manisalı, kendisi doğma büyüme Kasımpaşalı. Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayıp ABD’nin M.I.T., Berkeley ve Stanford üniversitelerine uzanan başarılı akademik kariyerini bir süreliğine geri plana atmış. Artık günlük hayatta herkesin imdadına yetişecek projeler geliştiriyor ve dünyada adından böyle de bahsettiriyor. Nasıl mı? Berk, ‘moleküler biyolojigenetik’ eğitimini ve deneyimlerini, şimdilerde evlerdeki görünmeyen canavarlara, yani maytlara karşı kullanıyor. Altı ay önce annesinin rahatsızlığı nedeniyle dönmüş 14 yıl yaşadığı Amerika’dan… Kendi ofisini temizletecek ve annesine temizlik konusunda yardım edecek kimseyi bulamayınca işe koyulmuş; “evebirilazım.com”u kurmuş. Sahaya da inmiş! İlk temizlik işlerine bizzat katılmış. Veysel Berk, Türkiye’de temizlik alanında büyük bir boşluk olduğunu söylüyor. “Temizliğe bir fizikçi olarak yaklaştım” diyor ve ekliyor: “Temizlik, güç değil akıl işidir.”
‘ABD ENERJİ BAKANI’NIN LABORATUVARI BANA KALDI’
Kendinizden bahseder misiniz? Neler yaptınız bugüne kadar?
Kabataş Erkek Lisesi mezunuyum. 1997’de Boğaziçi Üniversitesi’ne girdim. Moleküler biyoloji ve genetik bölümünde okudum. 2000’lerin başında Clinton döneminde insan geni projesi çok popülerdi. O projede çalışmak için 2000 yılının yaz aylarında M.I.T.’ye staja gittim. Yıl sonunda Türkiye’ye döndüm ve 4. sınıftayken bir restoran-kafe açtım. Bilgi Üniversitesi’nin yanındaydı, iyi de gidiyordu işler fakat o arada Amerika’daki çalışmalarımı beğendikleri için beni University of California Berkeley’de doktora programına davet ettiler. Kafeyi aileme bıraktım ve doktora için tekrar Amerika’ya gittim. O dönem çok zor geçti ekonomik açıdan da. 2007’de doktoramı aldım. Nobel Ödüllü fizikçi Steven Chu, çalışmam için laboratuvarına davet etti beni ve başladık. Fakat kısa bir süre sonra Obama tarafından enerji bakanı seçildi ve laboratuvar da bize kaldı. Orada yaklaşık 5 yıl çalıştım. Projemiz gün ışığı kullanarak elektron mikroskobu kalitesinde görüntü elde eden bir mikroskop yapmaktı. Canlı, kanserli hücreleri metrenin milyarda biri nanometre seviyesinde görüntüleyebilecek bir sistem kurguladık. Normal ışık kullandığımız için mikropları canlı canlı takip edebiliyorduk. Bu sistem sayesinde dünyada bir ilki gerçekleştirdik ve kronik hastalıklara sebep olan mikropların vücudumuzda nasıl olup da kaleler inşa ettiklerini, yayıldıklarını tespit ettik. Sonuçlar çok ses getirdi ve 2013’te “Science” dergisinde yayımlandı.
‘1.2 MİLYON DOLAR ALDIK’
Orada bir başka başarılı projeniz, “Wallit” de doğdu…
Evet, o dönemde yerin 3 kat dibinde, 4 metreye 4 metre, kapkaranlık bir odada çalışıyordum. E, haliyle bazen canı sıkılıyor insanın! Tesiste neredeyse hiç görüşemediğimiz insanlarla “Sanal bir duvar üzerinden konuşabilsek” diye düşündüm. Arkadaşlarımın da çok hoşuna gitti bu fikir… Ve sadece dar bir çevrede duyulduktan 2 hafta sonra 1.2 milyon dolar para aldık yatırımcılardan. Aralarında HP, Google, Facebook gibi şirketlerle çalışan şirketler de vardı. Potansiyeli görünce 6 ay içinde Türklerden oluşan bir ekip kurduk. Projeyi oluşturduk ve yayınladık. Apple tarafından dünyanın 127 ülkesinde “featured app” (öne çıkan uygulama) seçildi. Wall Street Journal’dan Reuters’a kadar her yerde haberleri çıktı ve bir-iki hafta içinde yüz binlerce kullanıcıya ulaştı. O günlerde Stanford Üniversitesi, beni yeni kuracakları enstitüye hoca olarak transfer etmek istedi. Mikroskobu 2 ay önce Stanford’a kurup doktora öğrencilerine teslim ettim.
‘HAFTASINA 30 BİN İNSAN GELDİ’
Tüm bunları yaparken “evebirilazım.com”u kurmak aklınıza nereden geldi?
Annem rahatsızlanınca Türkiye’ye dönmek istedim. 14 yıldır oradaydım, insan özlüyor tabii ülkesini. Zaten Wallit ekibimin bir kısmı buradaydı. Evlerinden çalışıyorlardı. Ofis tuttuk ve hobi projeleri yapmaya başladık. Biraz zaman geçince baktık ki ofis kirleniyor ve temizlik yapmak lazım. Annemin de ihtiyacı vardı. Fakat bir hafta uğraşmama rağmen aklıma yatan hizmeti veren kimseyi bulamadım. Sözleşme isteyenler, yüksek ücretler… Zaten büyük projeler böyle başlar; büyük bir problem vardır, insanlar durumu bir şekilde idare etseler de zorlanıyorlardır. Birisi çıkar bunu daha iyi, daha güzel halleder ve patlar gider…
Nasıl ilerlediniz?
Her şey çok hızlı ilerledi. Yeni bir ekip kurduk. İki-üç günde şirketin kurumsal kimlik ve marka çalışmasını hazırladık. Ufak bir kayıt sayfası açtık deneme olarak ve “Evinizi temizletecek birini arıyor musunuz” diye sorduk. Sonrasında da sadece 2 arkadaş kendi Facebook sayfalarımızda yayınladık. Bir haftada 30 bin insan geldi! Platformu açtık ve 3 hafta sonunda ilk paramızı kazandık. Şu an sadece İstanbul’dayız, çok yakında Ankara ve İzmir de eklenecek. Şaşırtıcı belki ama Türkiye’nin neredeyse tamamından talep var.
‘İLK TEMİZLİKLERE BEN DE GİTTİM’
Sitede sistem nasıl çalışıyor?
Çok pratik bir işleyiş kurguladık. Herkes rahatlıkla kullanabilir. Yaklaşık 60 saniyede kredi kartıyla ödeme yapılıp temizlik ekibimizden biriyle randevulaşılıyor. Çalışanlarımıza verdiğimiz telefonlara bir de uygulama yazdık. Sipariş bilgileri, adres, harita ve toplu taşımayla nasıl gidebilecekleri gibi detaylar telefonlarına düşüyor. İş bitimine kadar da iletişimdeyiz onlarla. Böylece hizmeti alanların akılları evde kalmıyor. En önemlisi bir çalışma prosedürümüz var. Türkiye’de sektörün en önemli eksiklerinden biri de bu. Elemanlarımızın ve müşterilerimizin beklentilerini ve sorunlarını anlamak için ilk temizliklere ben de gittim. Toplum olarak hamaratlığımız ve temizliğimizle övünürüz ama Türkiye’de temizlikle ilgili hiçbir kitap yazılmamış maalesef. Amazon’a girsen 124 bin kitap bulabilirsin! Halbuki bu öyle bir şey ki içinde fizik var, kimya var. Ben de işlere bir fizikçi olarak yaklaştım. Sonuçta temizlik güçle değil, akıl ve teknikle alakalı bir şey.
Elemanları nasıl seçiyorsunuz?
Şu anda part-time elemanlarımızla beraber 10 çalışanımız var. Hedefimiz yıl sonunda 500’e ulaşmak. Sonraki sene 2500, bir sonrakinde 7500 ve 2017’de ise 15 bin kişi olmasını planlıyoruz. Tabii hepsi sigortalı olacak.
Gündelik temizlikçilerin sigortalanması, yeni çıkan yasayla da önemli bir mesele oldu.
Evet, bu yasanın çıkışı kuruluş dönemimize denk geldi. Bütün çalışanlarımız sigortalı, ayrıca yol ve yemek masrafları veriliyor. Sabıka kayıtlarına bakıyoruz. Mülakatın ardından mutlaka test evimizde eğitimden geçiriyoruz.
Başka açılımlarınız olacak mı?
Bakıcı ihtiyacı toplumda kanayan bir yara adeta. Tadilat işleri de olabilir belki. Ne dersiniz? Mutlaka devamı gelecek. İsmi temizliğe odaklamama sebebimiz de buydu. “Evebirilazım” diyoruz. Bir davet için garson gerekebilir. Ya da çocuğa ders verip, ödevlerini yaparken nezaret edecek biri…
Röportajın devamını okumak için tıklayınız!