İnsanlar yaşlandıkça daha mı önyargılı oluyor?

Araştırma
BBC Dergi’ye göre Harper Lee‘nin “Bülbülü Öldürmek” adlı kitabının hayranları, 20 yıl sonrasında yaşananların anlatıldığı “Git Bir Bekçi Dik” adlı yeni kitapta avukat Att...
EMOJİLE

BBC Dergi’ye göre Harper Lee‘nin “Bülbülü Öldürmek” adlı kitabının hayranları, 20 yıl sonrasında yaşananların anlatıldığı “Git Bir Bekçi Dik” adlı yeni kitapta avukat Atticus Finch’in ırkçı bir insana dönüşmesinden şoka uğradı. Ancak Avustralya’daki Queensland Üniversitesi’nde görevli psikolog William von Hippel, bunda şaşırtıcı birşey olmadığını, insanların yaşlandıkça daha önyargılı hale gelebildiklerini belirtiyor.

Atticus hayali bir kişi belki ama, “Bülbülü Öldürmek”te haksız yere suçlanan bir Afrika kökenli Amerikalıyı tek başına savunmuş bir kişiyken, “Git Bir Bekçi Dik” adlı kitapta 72 yaşındaki, bir okulda ırk ayrımına son verilmesine direnen bir insana dönüşmesi çok gerçekçi.

Yaptığım araştırmalar birçok insanın hayatları boyunca önyargıdan uzak hareket ettiğini ama yaşlıların gençlere kıyasla daha önyargılı olduklarını ortaya koyuyor.

Psikologlar, daha yaşlı insanların daha fazla önyargılı olmasını, bu insanların toplum içinde eşitliğin daha az olduğu dönemlerde yetişmiş olmalarına bağlıyorlardı. Biz ise, yetişkinlik yıllarının ileriki dönemlerinde beyinde meydana gelen normal değişikliklerin yaşlılarda daha büyük önyargıya yol açtığını gösteren verilere ulaştık.

Beynin ön lobları, çocukluk ve ergenlik yıllarında gelişmeye devam eden son bölümler. Yaşlanmaya başladıkça da beynin ilk körelen bölümleri bunlar oluyor.

Ön lobların körelmesi zekayı azaltmıyor ama, beyindeki ilgisiz veya uygunsuz düşünceleri kontrol altında tutmakla sorumlu bölümleri aşındırıyor.

Araştırmalar işte bu nedenle yaşlıların aradıkları kelimeyi bulmakta zorluk çektiklerini ve daha önceleri bastırılan düşünceleri ileri yaşlarda daha rahatlıkla dile getirebildiklerini gösteriyor.

İnsanlar

Ön lobların küçülmeye başlaması ünlü insanlar açısından bir dezavantaj. Zira gelişigüzel sarfettikleri sözleri herkes işitiyor. Şartlı refleksin yitirilmesi halkın gözü önünde olmayan insanlar açısından da olumsuz sonuçlar getiriyor. Massachusetts’teki Williams Fakültesi’nde ders verirken, Afrika kökenli bir Amerikalı öğrenci, beyaz dedesinin yakınlarda kendisine “küçük zenci torun” diye seslenmeye başladığını anlatmıştı bana.

Öğrencim şoka uğramış, incinmişti. Dedesinin onu sevdiğini biliyordu, zihni de hala yerli yerindeydi. Bunlara rağmen dedesi nasıl olur da böyle konuşabilirdi? Bu yaşlı insan, sadece ailesi ve dostlarıyla arasında bir sürtüşme yaratıyorsa da, kontrolsüz sözleri önem taşıyordu.

Araştırmamız sırasında bu türde çeşitli sorunlara ilişkin verilerle karşılaştık. Örneğin deneylerimize katılan yaşlılar, gençlere göre, klişelere daha yatkındı ve klişelere dayalı görüşlerini bastırma konusunda gençlerden daha fazla güçlük çekiyordu.

Ama işler orada bitmiyor.

Yaşlıların çeşitli bakımlardan sosyal ilişkilerde daha duyarsız olduklarını belirledik. Üstelik tüm bu sonuçlar, ön loblarında işlev bozukluğu çeken yaşlılarda görüldü.

Yaşlıların kendilerini kısıtlamaksızın konuşmaları iki türlü yorumlanabilir. Bu tür ifadeler belki de bu şahısların gerçek kişiliklerini ortaya koymakta ve inançlarını artık bastıramaz noktaya geldiklerinde açığa çıkmakta. Bir başka deyişle, ön lobların sağlamakta olduğu doğru tavır ortadan kalkınca, öğrencimin dedesi, aslında yıllardır düşündüğü şeyleri açıkça söylüyor olabilir.

Ya da, kısıtlayıcı yeteneğimiz kişiliğimizi bastırmıyor; şekillendirmemize yardımcı oluyor.

Alaska/Anchorage’daki ilkokulumda bazı çocuklar, kas distrofisi olan ve kendisini koruyamayan bir oğlanın ceketinin içine kar atarlardı.

Tahminim o ki, bu çocuklar büyüdüklerinde, engelli çocuklara acı çektirmenin ahlaken tamamiyle yanlış olduğuna inanan yetişkinlere dönüştü. Ama eski ilkokul arkadaşlarımın, o erken dönemlerindeki ilkel davranışlarını kontrol altında tutabilmek için kısıtlama yeteneklerini kullandıklarını düşünüyorum.

Bu açıdan bakıldığında, engelleme becerisinin insanların gerçek düşüncelerinin ortaya çıkmasını durdurmadığı söylenebilir. Araştırmamız yaşlıların önyargıları bastırmada daha genç insanlardan daha büyük güçlük çektiklerini ortaya koyuyor.

Yeniden Atticus Finch’e dönecek olursak…

Yaşlandıkça sosyal hayat içindeki davranış biçimlerimizde gözlenen değişimler kaçınılmaz değil, ama yaygın. Daha az hoşgörülü ve daha önyargılı olmaya başladıklarını gözleyen kişiler, dostluklarını ve toplum içindeki yerlerini etkileyebileceği için bu durumdan epey rahatsızlık duyabilir.